ABD'nin onayı olmadan Kuzey Irak'a girersek ABD askeri ile çatışma ihtimali var mı?
Abone ol"Tarihe baktığınız zaman Türk askeri ile Amerikan askerinin karşı karşıya gelip çatıştığını göremezsiniz. Ne zaman bir taraf hamle yapmışsa, diğer taraf çatışmayı önleyici adım atmıştır. Bu sebeple Türk askeri Kuzey Irak'a girerse ABD askeri ile çatışma ihtimali yok."
Bu sözleri dile getiren emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu, Türkiye ile ABD'nin çatışmanın eşiğinden döndüğü olaylara iki örnek veriyor. Bunlardan birincisi, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ta 11 Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayı. Bu olayda, silah kullanmayarak çatışmayı önleyen Türk askeri. İkinci örnek ise Doğan Güreş'in Genelkurmay Başkanlığı zamanında yaşanıyor. ABD helikopterlerinin Güneydoğu'da gece uçuşu yaptıkları radarlar tarafından tespit edilince, Güreş "vurun" emri veriyor. Böylece bu gece uçuşları bıçak gibi kesiliyor. Bu helikopterlerin o dönemde Cudi dağındaki PKK'lılara havadan gıda ve malzeme attığı öne sürülmüştü.
GİZLİCE GİRECEK VURUCU TİMLER
"Türk askeri ABD'nin karşı çıkmasına rağmen Kuzey Irak'a girer mi, girerse ne olur?" Son olarak Bitlis'te bir askerî aracın mayına çarpıp 5 askerin şehit olması üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sınır ötesi operasyon yaparak Kuzey Irak'taki PKK varlığını bitirmesi seçeneği yeniden gündeme gelince bu soru önem kazandı. Sınır ötesi operasyon, TSK için yeni bir olgu değil. İlki 1992'de olmak üzere 1997'ye kadar çok sayıda sınır ötesi operasyon yapıldı. Ve bütün bu operasyonlarda Celal Talabani ve Mesut Barzani güçleri Türkiye ile birlikte hareket etti. Ama bu sefer durum farklı; çünkü Irak'ta ABD güçleri var, Talabani ve Barzani de fiilen Irak'ı yöneten kişiler artık. Gerek ABD, gerekse Irak Devlet Başkanı Talabani ve Kuzey Irak'taki Özerk Kürt bölgesinin başkanı Barzani Türk askerinin Irak'a girmesini kesinlikle istemiyor.
O halde ne olacak? Emekli Korgeneral Altay Tokat, 1997'deki "Çekiç" harekatının başında Kuzey Irak'a giren komutandı. Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt da o tarihte korgeneral rütbesiyle Diyarbakır'da 7. Kolordu komutanıydı ve Çekiç harekâtının destek gücüydü. 2,5 ay süren bu harekâta korucularla birlikte toplam 200 bin asker katıldı. Hava kuvvetleri ve Barzani güçlerinin de desteği ile 3-4 bin PKK'lı etkisiz hale getirildi.
O harekâtın PKK'ya nasıl darbe vurduğunu anlatırken, "PKK artık Türkiye'de eylem yapamadı. Olağanüstü Hal kalktı, af çıktı." diyen Tokat, şu anda da Türkiye'nin bir sınır ötesi harekâta ihtiyacı olduğunu belirtmekle birlikte, Armağan Kuloğlu'dan farklı düşünüyor. Tokat'a göre artık karşımızda ABD var: "Şimdi o bölgede Amerika'nın işgali var. ABD ile herhangi bir mutabakat sağlamadan yapılacak bir harekâtta, ABD"nin bunu kendisine yapılmış bir harekât olarak değerlendirmeye hakkı var, savaş hukukuna göre. Bu hakkı nasıl kullanır? Karşı harekâtla kullanabilir, sessiz kalabilir, politik, ekonomik yönleriyle ele alabilir. Bu ABD'nin bileceği bir iş. Ama burada ABD ile çatışma ihtimali var. ABD zaten 1 Mart tezkeresinin reddi nedeniyle bize soğuk bakıyor. Kırmızı çizgilerimiz gitti, çuval olayı oldu. Bir de Barzani ve Talabani şu anda Irak'ı yöneten adamlar. Bunların ABD ile yakın ilişkileri olduğu için ABD, sınır ötesi operasyona sıcak bakmaz. Dolayısıyla büyük çaplı bir operasyonu ben tehlikeli buluyorum."
Tokat, Kuzey Irak'taki PKK varlığını bitirmek için ABD'ye durum yeniden anlatılıp birlikte harekât yapılabileceğini; bu olmadığı takdirde, "sıcak takip" yönteminin devreye girebileceğini vurguluyor: "Mesela Çukurca'da PKK ile çatışırken takip edersin. Bu 25, 30, 40 kişilik vurucu timlerle olur. Bunlar sızarlar Kuzey Irak'a ve buralarda PKK'yı arar, bulur, vururlar. Taktik de bu. Ben görevde iken biz bunu yapardık. Kimsenin de ruhu duymaz. Ama bunun için hükümetin çok gizli bir direktif vermesi lazım. O açıklanmaz."
ABD NEDEN TÜRKİYE İLE ÇATIŞMAZ?
Armağan Kuloğlu ise, içeride terör yapıp kaçan PKK'lıları, sınır ötesine geçiyorlarsa yakalamanın Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin 51. maddesi gereğince Türkiye'nin meşru müdafaa hakkı olduğunu belirtip şöyle devam ediyor: "Türk askeri sınırı geçerse üç konuyla karşılaşır. Bir, PKK ile karşılaşır, bu zaten arzulanan bir durum. İkincisi, Irak'ın kuzeyindeki özerk yönetimin silahlı gücü olan peşmerge ile karşılaşır. Peşmergede eğer TSK ile mücadele azmi varsa, TSK ona gerekli dersi verir, onu mağlup eder. Üçüncüsü, ABD askeri ile karşılaşır. ABD her ne kadar bu konuda Türkiye'ye karşıysa da, Irak'ın kuzeyinde istikrarın bozulmasını istemez. Bir de Kürtler şu anda ABD'nin müttefiki. Ama ABD, bölgede müttefikler bulmak ve muhafaza etmek mecburiyetinde olduğunu biliyor. Türkiye ile ilişkiler bu kadar kötü olsa da; ABD bölgede demokratik, laik ve güçlü başka bir ülke bulamaz. Bir de Türkiye'de ABD karşıtı rüzgârlar gittikçe artıyor. ABD Türkiye'yi yavaş yavaş kaybediyor. Tamamen kaybetmek istemeyeceği için sınır ötesi harekâta karşı bir eylemde bulunacağına ihtimal vermiyorum. Politik olarak karşı çıkabilir. Dış politika konularında desteğini keser. Ekonomik alanda IMF, Dünya Bankası vasıtasıyla ve TSK'nın bazı ihtiyaçlarını vermeyerek ambargo ile karşı çıkabilir. Ama askeri ile karşı çıkacağına kesinlikle inanmıyorum."
Halen Ankara'da Global Strateji Enstitüsü'nde çalışmalarını sürdüren Kuloğlu'na göre sınır ötesi harekât Türkiye için şu anda bir zaruret. 1998'de Öcalan'ın yakalanması üzerine biten PKK terörünün, ABD'nin Irak'ı işgal etmesi üzerine Kuzey Irak'ta kendisine çok rahat bir alan bulduğunu hatırlatıyor: "Türkiye bugüne kadar hep ABD ve Irak hükümetinden PKK ile mücadele etmelerini istedi. Onların lider kadrolarını yakalayıp Türkiye'ye vermelerini, lojistik ve mali desteklerin kesilmesini istedi. Ama cevap alamadı, alamayacağı da kesin. Çünkü Kürtler (Barzani ve Talabani) PKK'yı Türkiye'yi zayıflatan bir unsur olarak görüyorlar ve Kuzey Irak'ta kurulacak Kürt devleti yolunda kullanıyorlar. ABD de PKK'yı İran'a karşı kullanıyor, Suriye'ye karşı kullanma ihtimali var. Hatta Türkiye arzu edilmeyen bir duruma gelirse Türkiye'ye karşı da kullanabilir. PKK ile diyalogları da var."
Genelkurmay'ın, PKK'lıların üslendiği Kandil dağını hava saldırısı ile vurmak, sıcak takip ve geniş çaplı operasyon olmak üzere üç seçenek üzerinde çalıştığı; bu konuda hükümetin vereceği kararın beklendiği belirtiliyor. Bu arada, uluslararası yatırım bankası Alman Deutsche Bank, "Türkiye'nin yapacağı muhtemel bir Kuzey Irak harekatının Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesinde ağustos ayında meydana gelecek değişikliğe kadar bekleme ihtimali var." yorumunda bulundu.
KAZIMA, ÇELİK VE ÇEKİÇ HAREKATLARI
Türk Silahlı Kuvvetleri, 1992-97 döneminde Kuzey Irak'a üç geniş çaplı sınır ötesi harekat yaptı. 1992'dekine "Kazıma operasyonu", 1995'tekine "Çelik harekâtı", 1997'dekine ise "Çekiç harekâtı" adı verildi. 1992 Ekim ayında Orgeneral Eşref Bitlis'in jandarma genel Komutanı olduğu dönemde, Türkiye'nin ilk defa resmi olarak Talabani ve Barzani ile Kuzey Irak'ta temas kurmasından sonra yapılan Kazıma operasyonuna hava kuvvetleri destekli 20 bin asker katıldı. Bu tarihte Kuzey Irak'taki varlığı 5-6 bin kadar olan PKK'ya büyük darbe vuruldu. İki yıl sonra, Mart 1995'te başlayan Çelik harekâtına 35 bin asker ve 10 bin korucu katıldı. Operasyonun başındaki kişi Korgeneral Hasan Kundakçı'ydı. Yine PKK'ya büyük zayiat verdirildi.
1997 mayısında yapılan Çekiç harekâtı, en geniş kapsamlı olandı. Yaklaşık 200 bin asker ve korucunun katıldığı ve 2,5 ay süren operasyonda iki bin 601 PKK'lı öldürüldü. 444 kişi sağ yakalandı. Bu harekâtta 13 subay, üç astsubay, 62 erbaş-er, 21 geçici köy korucusu şehit oldu, 313 asker yaralandı. PKK'nın kamp ve mağaralarında 40 tane 120'lik havan topu, 30-40 tane 82'lik top, yakın savunma füzeleri, yüzbinlerce mermi ve silah, 160 tona yakın un bulunmuştu. Bu operasyonlar da, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde krizlere yol açmıştı. Örneğin; Almanya Çelik harekâtına tepki olarak Türkiye'ye yapacağı 50 milyon marklık yardımı; Hollanda ise Türkiye'ye silah satış izinlerini durdurmuştu.
AKSİYON