BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,70
ALTIN 2.966,80
HABER /  GÜNCEL

ABD Büyükelçisi John Bass'tan birbiri ardına flaş açıklamalar

TÜRKİYE'nin Rusya ile yakınlaşması ABD'yi harekete geçirdi. ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass terör saldırıları başta olmak üzere tartışmaları konularla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Abone ol

ABD'nın Ankara Büyükelçisi John Bass, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Bass, Rus büyükelçi suikastından, Suriye'deki barış umutlarına, Rusya ile yakınlaşmadan Fetullah Gülen'in iadesine kadar cevap aranan sorulara yanıt verdi.

Andrey Kavlov suikastinin ABD'yle ilişkilendirilmesine tepki gösteren Bass, "Bağlantımız yok" açıklaması yaparken, ABD'nin YPG'ye silah desteği sağlamadığını söyledi.

İran-Rusya ve Türkiye'nin Suriye konusundaki adımlarına da ABD'nin destek vereceğini söyleyen Bass, terör saldırılarına ilişkin ABD'nin Türkiye'de çok sayıda saldırıyı önlediğini açıkladı. 

Bass'ın açıklamalarının detayları şöyle:

RUS BÜYÜKELÇİ SUİKASTİ

Öncelikle, bu hafta meydana gelen bu korkunç saldırıyla ilgili tüm izleyicilerinize ve Türkiye'deki herkese "başınız sağolsun" demek istiyorum. Ben bu ülkede yaşıyorum. Bugün bu toplumun tüm mensuplarının hissettiği acı ve ızdırabı, bunun ardından nelerin gelebileceğini bilememenin getirdiği korkuyu ben de yaşıyorum. Ayrıca, son saldırılar bizi derinden rahatsız etti ve öfkelendirdi; ister Kayseri'deki olsun, ister Beşiktaş'taki bombalı saldırı ya da Türkiye'de PKK tarafından gerçekleştirilen diğer korkunç saldırılar. Bu saldırıları kesinlikle reddediyoruz. Bunları kınıyoruz ve bir kez daha PKK'ya bu akıldışı şiddete son vermesi, silah bırakması ve siyasi bir amaç için şiddet kullanmaya son vermesi çağrısında bulunuyoruz. Bu, asla işe yaramayacaktır.

Büyükelçi Karlov hakkındaki sorunuza gelecek olursak; bu olay, elbette, en başta çok büyük bir insani dram. Bir diplomat ve Büyükelçi Karlov gibi bir kariyer memuru olarak, ben de aynı duruma düşebileceğimi düşünebiliyorum. Çalışma arkadaşları ve ailesinin yaşadığı travmayı da gördüm; kalplerimiz bu korkunç günlerde onlarla birlikte. Büyükelçi Karlov'a karşı ve komşularınız göz önünde bulundurulunca son derece önemli olan Türkiye-Rusya ilişkilerine karşı gerçekleştirilmiş bir saldırı olmanın yanı sıra, diplomasi mesleğine ve devletlerin birbirleriyle ve toplum mensuplarıyla iletişim kurabilen temsilcileri olması gerektiğini belirleyen uluslararası normlara karşı da gerçekleştirilmiş olan bu çirkin saldırıyı kınadık. Bütün bu nedenlerden dolayı, bu saldırının planlanmasına karışan diğer şahısların da mümkün olduğunca çabuk adalet karşısına çıkarılmasının büyük önem taşıdığını düşünüyorum.

SALDIRILARIN ARDINDA GÜLEN Mİ VE FETÖ MÜ VAR?

Birkaç şey söyleyeceğim. İlk olarak, Türk polisinin bu soruşturmayı yürütürken topladığı kanıtlara dair birinci elden bilgiye sahip değilim. Bu toplumdaki herkesin, Rusya'daki herkesin, dünyanın geri kalanındaki herkesin soruşturmanın sonucunun bize sorumlunun kim olduğuna dair kesin ve açık cevaplar sağladığından emin olabilmesi için, sürecin kendi seyrinde gitmesine izin vermek hepimiz açısından çok önemli. Amerikan hükümetinin bir şekilde bu saldırıya karışmış olduğuna dair Türk basınında gördüğümüz iddialara gelecek olursak - bunları kati surette reddediyorum. Bu iddiaları destekleyen hiçbir kanıt yok, bunun, kanıtı olmayan, son derece çirkin bir iddia olduğunu düşünüyorum. Biz, tüm dünyadaki diplomatların emniyetini ve işlerini yapabilmelerini sağlamaktan başka bir şey istemiyoruz. Ben dört yıl önce sevdiğim bir iş arkadaşımı kaybettim, Libya büyükelçimizdi. Bu nedenle, bir meslek memuruna karşı bu şekilde şiddet uygulandığını görmek bizleri derinden yaralıyor.

AMERİKAN İSTİHBARATINDA BİLGİ VAR MI?

Emniyet güçleri ve istihbarattaki güvenlik uzmanlarımız arasında devam eden görüşmeler olduğunu söyleyebilirim. Türkiye'deki her saldırının ardından yaptığımız gibi, şimdi de Türkiye'de devam eden soruşturmalara destek verme teklifinde bulunduk. Bunu yapmayı da sürdüreceğiz. Fakat, soruşturmanın ve akabinde başlatılabilecek her türlü yasal muamele ve/veya davanın bütünlüğünü korumak adına, soruşturmaya saygıyla yaklaşmak ve kamuoyu önünde tartışmamak büyük önem taşıyor.

RUSYA KANITLARSA ABD GÜLEN'İ İADE EDER Mİ?

ABD'de ikamet edip, denizaşırı ülkelerde ABD'den sınırdışı edilmesini gerektirecek suçlar işleyen kişilerle ilgili her türlü spesifik bilgiye büyük ciddiyetle yaklaşırız. Bu nedenle hükümetlerimiz, 15 Temmuz ve o gece yaşanan korkunç olaylar ve çirkin saldırılarla ilgili hazırlanan davalarda son derece yakın olarak çalışıyor. Her türlü ek soruşturmaya ve adalet bakanlıklarımız arasındaki yeni işbirliklerine de Türk hükümetinin failleri adalet karşısına çıkarma gayretlerini desteklemek amacıyla yine aynı ruh ve kararlılıkla yaklaşmayı sürdüreceğiz.

FETHULLAH GÜLEN'İN İADESİNDE SON DURUM NE?

Adalet bakanlıklarımız bu süreçte beraberce son derece yakın çalışıyorlar. Dediğim gibi, Türk hükümetinin, darbe girişiminin faillerini adalet karşısına çıkarma yönündeki çabalarını desteklemek için elimizden geleni yaptığımızdan emin olmak istiyoruz. İzleyicilerinizin bilgisine sunacağım faktörlerden biri de şu; hukuk sistemlerimizdeki farklılıklar nedeniyle, süreçle ilgili kamuoyu önünde konuşmamak bizim için çok önemli. Burada amaç, ABD'deki bir failin hakime sonucun önceden belirlendiğini ileri sürme fırsatını tanımamak. Yani, bizim yargı sistemimize göre, bir dava hakkında ne kadar az konuşuyorsak, konuyu o kadar ciddiye alıyoruz demektir. Bu noktada Türkiye'de benzer davalara yaklaşımda bir parça farklılık olduğunu görüyoruz; burada insanlar davalar hakkında kamuoyu önünde konuşuyor ve bu durum davanın kendisini etkilemiyor.

Aslında, konuya değinmişken şunu ifade etmek isterim; bence toplumlar büyük bir travma yaşadıklarında, adaletin hızla sağlanmasına dair doğal ve insani bir istek doğar. 11 Eylül'den sonra bunu biz de ABD'de yaşadık. Bu saldırıların tüm sorumlularının mümkün olduğunca hızlı biçimde adalet karşısına çıkarılmasını sağlamaya yönelik bir dürtü ortaya çıktı. Ancak bu dürtüye rağmen, emniyet güçlerimizin, bu saldırı planından sorumlu olan ve ABD'de ikamet eden diğer failleri bulması ve Amerikan mahkemelerince yargılanmalarını sağlamaları vakit aldı; ve an itibariyle bu şahıslar bu korkunç saldırılara karıştıkları için müebbet hapis cezasına çarptırılmış bulunmaktalar. Bu süreç boyunca, Amerikan halkı zaman zaman bir parça hüsrana uğramış hissetti. Fakat bence bu sürecin neticesi, insanların doğru kişilerin yakaladığından, adaletin yerini bulduğundan ve faillerin suçlarından dolayı cezalandırıldığından emin olmalarını sağladı.

DONALD TRUMP FETHULLAH GÜLEN'İ İADE EDER Mİ?

Sizin de tahmin edeceğiniz gibi, bir sonraki yönetim adına konuşamam. Ancak bunun yerine birkaç şey söylemem mümkün. Öncelikle, ABD, Türkiye'nin başarılı olmasını istiyor ve bu uzun yıllardır ABD'nin Türkiye'ye yönelik politikasının temel taşlarından biri olmuştur. Türkiye'nin güçlü, istikrarlı, müreffeh ve başarılı olması hem bizim, hem Avrupa'nın hem de birçok bölgenin yararınadır. Türkiye'nin bölünmesi, karmaşa içinde olması bizim menfaatimize değildir; bu yüzden son birkaç yıl içinde ve onlarca yıldır bu ulusun güvenliğine ve refahına katkıda bulunmaya çalışıyoruz ve ben, yeni yönetimde nasıl politika değişiklikleri görürsek görelim, bu hususların Türkiye'ye yaklaşımımızın ve ilişkimizin temel taşlarından biri olarak kalacağından eminim. Çünkü, farklı partilere mensup birçok Amerikalı, birlikte çalıştığımızda, beraberce ilerlemenin yolunu bulabildiğimizde her zaman daha güçlü olduğumuzun bilincinde.

SURİYE'DE İRAN-RUSYA VE TÜRKİYE ÜÇLÜSÜNÜN ÇÖZÜM GİRİŞİMİ

Patronum Dışişleri Bakanı Kerry'nin ve Washington'daki diğer meslektaşlarımın da günlerdir gösterdiği gibi, her ülkenin, özellikle Halep'te ve daha geniş anlamda da Suriye'de çekilen acılar ve yaşanan şiddeti azaltmada verimli bir sonuç getirecek her türlü girişimini olumlu karşılıyoruz. Dolayısıyla, Türkiye'nin girişimlerini ve sergilediği yaratıcı diplomasi sayesinde, bu yerel ateşkesi ve muhaliflerin, ailelerinin ve Doğu Halep'in diğer sakinlerinin bu alandan boşaltılmasını sağlayan bu sonuca Rusya ve İran'la birlikte ulaşmasını olumlu karşılıyoruz. Bu son derece yapıcı bir adım, Suriye'nin çok daha büyük bir kısmında daha sağlam bir ateşkesi sağlayıp sağlamayacağını izleyeceğiz ve bu sonuca ulaşmak yolunda Türk hükümeti, Rus hükümeti, Avrupa'daki dost ve müttefiklerimizle yakın olarak çalışmaya devam ediyoruz.

TÜRKİYE İLE RUSYA'NIN YAKINLAŞMASI

Büyükelçi Bass: Türkiye'nin Rusya ile iyi, verimli, yapıcı bir ilişki kurmasını anlıyor ve destekliyoruz. Siz önemli bir sınırı, Karadeniz'in teşkil ettiği deniz sınırını paylaşıyorsunuz. Köklü bir ticari ilişkiniz var. Türkiye ve Rusya'nın uzun bir geçmişi olduğu aşikar. Bu nedenle, Türkiye'nin Rusya ve diğer komşularıyla olumlu, yapıcı bir ilişki içinde olmasının neden önemli olduğunu anlıyoruz. Bu durumu A ile B arasında ikili bir seçim olarak görmek isteyen kişiler, günümüzün uluslararası dünyasının ve elbette ki ekonomisinin karmaşıklığını doğru okuyamıyorlar. Ayrıca, benim görüşüme göre, Türkiye, Rusya ile saygı çerçevesi içinde, iyi bir ilişki sürdürebilir, ancak bununla beraber, Rus hükümetinin diğer birtakım politikaları ve bölgedeki davranışlarıyla ilgili temkinli davranmasını da beklerim. Türk basınında son dönemde gördüğüm ve rahatsız edici bulduğun şeylerden biri de, ABD'nin Türkiye'yi bir şekilde parçalamak istediği ya da Türkiye'nin başarısız olduğunu görmek istediği için Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşmayı bir şekilde baltalamak istediğine dair iddialar. Hiç kimse Türkiye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne Amerika Birleşik Devletleri kadar bağlı olmamıştır. Buna karşın, Rusya hükümeti ise uluslararası sınırları değiştirmek ve başka bir ülkenin bir kısmını ilhak etmek amacıyla son yıllarda askeri güç kullanmış olan tek Avrupa hükümetidir. Dolayısıyla, Türkiye'nin Rusya'yla ilişkisini ilerletirken ve yeniden geliştirirken bu gerçekleri de göz önünde bulundurmayı sürdürmesini umuyoruz.

ABD RAKKA OPERASYONU'NDA KİMİ DESTEKLİYOR?

DAEŞ'e karşı savaşmakta ve DAEŞ'i Suriye ve Irak'ta kontrol ettiği alanlardan çıkarmakta kararlı olan bir dizi Suriyeli gruba destek sağlamayı sürdürüyoruz. Suriye Demokratik Güçleri olarak adlandırılan şemsiye grup altında çalışan Suriyeli Arap gruplara destek sağlıyoruz. Bu şemsiye grup, aynı zamanda PYD'yi de içeriyor. Ancak biz PYD'ye doğrudan destek sağlamıyoruz, silah vermiyoruz, cephane vermiyoruz. Bu konuda birçok iddia olduğunu biliyorum, ancak...

ABD PYD'YE AĞIR SİLAHLAR SAĞLADI MI?

Büyükelçi Bass: Bu iddiaların hiçbir gerçek temeli yok. YPG'ye gelişmiş silahlar sağlamadık. YPG'ye ağır silahlar vermedik.

ABD'NİN PYD, YPG ile ABD ARASINDAKİ İLİŞKİSİNİ TANILAR MISINIZ?

Sahada, ABD Başkanı tarafından, DAEŞ'i Suriye'de kontrol ettiği alanlardan çıkarmak için gereken her şeyi yapmakla görevlendirilen askeri uzmanlarımızla bir ilişkinin bulunduğunu söyleyebilirim.
Çok dar bir çerçevede yürütülüyor, taktiksel bir odağı var ve tamamen DAEŞ'in Suriye'de, Türkiye'de, ABD'de ya da Avrupa'da saldırı düzenleme kapasitesini etkili bir şekilde azaltmaya yönelik. Buradaki kaygıların yanında, bunu yapma nedenlerimizden biri DAEŞ'in Türkiye'de neden olduğu acıların bilincinde olmamız. Ne yazık ki DAEŞ, Türkiye'de, Avrupa ve ABD'de öldürdüğünden çok daha fazla insanın ölümüne yol açtı. Bu topraklarda daha fazla saldırı gerçekleştirdiklerini görmek istemiyoruz, ve işte bu yüzden de, DAEŞ'in Türkiye-Suriye sınırını kullanmasını engellemekte elde ettiğimiz başarıya ulaşmak için Türk hükümetiyle son iki yıldır çok yakın şekilde çalışıyoruz. Bütün bu yaşanan acıların arasında, bu yılın en önemli gelişmelerinden biri bu oldu. DAEŞ'in daha fazla saldırıda bulunmaya çalışmasının nedenlerinden birinin de bu baskıyı hissetmeleri ve toprak kaybetmelerinden kaynaklandığına inanıyoruz.

Suriye'de iki yıldır süren kampanyamızı aklımızdaki şu iki kapsayıcı hedefle yürütüyoruz. Birinci hedef, DAEŞ'i yenmek ve toprak kontrolünü, özellikle de Türkiye-Suriye sınırındaki bölgede toprak kontrolünü ortadan kaldırmak, böylece Türkiye, Avrupa ve ABD'ye yönelik tehditleri bertaraf etmek. Fakat diğer hedefimiz, Suriye'deki bu probleme, NATO müttefikimiz Türkiye için uzun dönemli stratejik bir problem yaratmayacak şekilde askeri operasyonlar yürüterek yaklaşmak.

Suriye'de Kürt kantonları diye tabir edilen bölgenin birleşmesini desteklemeyişimizin ve hiçbir zaman desteklemeyecek olmamızın önemli bir nedeni de işte budur. Bu yüzden, hiç kimsenin, sadece DAEŞ'e karşı kazandıkları askeri başarılara dayanarak sahadaki demografik yapıyı veya siyasi yönetim yapılarını tek taraflı olarak değiştirmesini desteklemiyoruz. Ve YPG ya da PYD'ye çağrıda bulunduğumuz ve bulunmayı sürdüreceğimiz bir diğer husus da, Tel Abyad'da yerlerinden edilen Suriyeli Araplar ve benzer durumdakilerin evlerine dönüşüne izin vermeleri. Bu konudaki kararlılığımızı sürdüreceğiz. Suriye'nin geleceğine tüm Suriyelilerin karar vermesi gerektiğine inanıyoruz, tek bir silahlı grubun değil. Bu grup, DAEŞ'a karşı savaşta yer almış olsa bile.

Trump yönetiminde bu örgütlerle ilişkiler nasıl şekillenecek?

Büyükelçi Bass: Daha önce de söylediğim gibi, yeni yönetim adına konuşamam.

Bir politika değişikliği bekleyebilir miyiz?

Büyükelçi Bass: Söylediğim gibi, onlar adına konuşamam. Bu sorunlara nasıl yaklaşacaklarına ilişkin tahminde bulunamam. Ancak şunu söyleyebilirim, yeni yönetimin de ilişkimizdeki şu temel prensibe bağlı kalmaya devam edeceğine güvenim tam; birlikte çalıştığımızda, birlikte çalışmanın bir yolunu bulduğumuzda her zaman daha güçlüyüz. Bu nedenle, söz konusu geçiş döneminde bile, ben ve ABD hükümetinden pek çok meslektaşım, Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta karşı karşıya olduğu tehditleri ele alma ve bunlara kalıcı çözümler bulma konusunda Türk hükümetindeki ortaklarımızla çok yoğun bir şekilde çalışmayı sürdürüyoruz, ki bugünün sorunlarının yerine yarın yenilerini koymayalım.

ABD BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNİ DESTEKLEMİYOR

Irak ve Suriye'ye ilişkin politikalarımızın temelinde yatan husus şu; yönetime ilişkin sorular Iraklıların ve Suriyelilerin karar vereceği konular. Her ne kadar bu noktaya kadar başarı sağlananamamış olsa da, son 4 yıldır Suriye'de siyasi ve müzakere edilmiş bir çözüm için çabalamamamızın bir nedeni de bu prensibe olan bağlılığımız. Suriye'nin geleceğine, bir arka odada, ülkede çıkarı olan yabancı güçler tarafından karar verildiğini görmek istemiyoruz. Suriyelilerin, tüm Suriyelilerin, kendi geleceklerine karar verebilmeleri gerektiğine inanıyoruz.

ABD TÜRKİYE'DEN ÖZÜR DİLEDİ Mİ DİLEMEDİ Mİ?

Kanımca, DAEŞ'in bir dönem kontrol ettiği petrol üretilen bölgelerden nasıl kaçakçılık yaptığı konusundaki anlayışta bir evrim gerçekleşti. Başta, bu petrolün bir kısmının Türkiye-Suriye sınırından çıktığına dair göstergeler vardı. Türk hükümeti, 2014 yılında ve 2015'in başlarında bu küçük çaplı kaçakçılık faaliyetlerini ortadan kaldırmak için önemli adımlar attı. Bu konunun soruşturulmasında hükümetlerimiz birlikte çalıştıkça, başta olmasından endişe duyduğumuz şekilde ve boyutta bir kaçakçılık faaliyetlerinin artık yaşanmadığını tespit ettik ve bu durumu Türk hükümetine ilettik. Burada şunu da söylemek isterim ki; Türk hükümetine çok daha eleştirel yaklaşan, petrol kaçakçılığı konusunda her türlü suçlamayı yapan ve Türk hükümetinden kimlerin bu olaya karıştırdığına dair iddialarda bulunan Rusya hükümetinin, ABD'nin aksine, bu konuda kendini düzeltme yoluna gittiğini ise görmedim.

Hükümetler ve tek tek bakanlıklar arasındaki iletişimin detaylarına girmek istemiyorum. Şunu söyleyebilirim, ilk aşamadaki bazı değerlendirmelerimizin düzeltildiğini ya da biraz hedeften şaştığını kabul ettik. Ve biz bunu her zaman yapıyoruz. Hata yaptığımızda bunu itiraf ediyoruz. Çoğu kez, başka bazı hükümetlerin de böyle davranmasını umut ediyoruz.

ABD'Lİ AJAN GRUPLAR TÜRKİYE'DE Mİ?

Evet, mesajım daha önce basına söylediklerime benzer olacak...

Katiyetle...

Bu iddiaları katiyetle reddediyorum. Bunların gerçeklere dayalı hiçbir temeli yok. Bu yorumları yazanların işaret edebilecekleri hiçbir kanıt, hiçbir gerçek bulgu yok. Bana göre bu tutum şoke edici; şimdi ABD'nin Türkiye-Rusya ilişkilerine zarar vermeyi istediğini iddia edenler, sadece altı ay önce Rus hükümetinin ne kadar kötü olduğunu ve Türkiye'yi yok etmek istediğini yazıyordu. Analizlerinin bütünlüğüne ilişkin biraz sıkıntı varmış gibi görünüyor. Aslında değişen fazla bir faktör bulunmamasına rağmen, kolaylıkla bir pozisyondan tamamen farklı diğer pozisyona geçebiliyorlar. Türk medyasında görmek istediğim şey, samimiyetle söylüyorum, fikir bazında değil de biraz daha gerçeklere ve kanıtlara dayanan habercilik. Her gazetecilik girişiminde elbette fikirler için yer vardır, ancak bu fikirler habermiş gibi maskelendiğinde, o zaman ortada gerçek bir problem var demektir. Çünkü bu durum, toplumda gerçekten neler olduğuna ilişkin kamuoyunun güvenini zedeler ve bugün yüz yüze olduğumuz sorunlar konusunda ortak bir temele dayalı olarak çalışmayı herkes için çok daha zorlaştırır.