AB, Türkiye'ye verdiği sözleri tutmadığı için 29 Kasım ve 18 Mart'ta varılan anlaşmalar çökme tehlikesi ile karşı karşıya. AB verdiği bir çok sözü yerine getirmedi, bu yüzden yapıaln anlaşmalar tehlikeye girdi. Peki AB hangi sözleri vermişti?
Abone olGümrük Birliğinin güncellenmesine ilişkin resmi müzakerelerin 2016 yılı sonlarına doğru başlatılacağı belirtilse de henüz bu konuda adım atılmadı . Türkiye'den 72 bin sığınmacı alınması sözü verildi ancak sadece bin 614 sığınmacı AB ülkelerine yerleştirildi. Günlük geçişler "ciddi ve sürdürülebilir şekilde" azalmasına rağmen, üye ülkelerin gönüllülük esası çerçevesinde Türkiye'den sığınmacı almasını öngören Gönüllü İnsani Kabul Programı devreye sokulmadı.
Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar için 3+3 milyar avroluk yardım sözü verildi ama sadece 677 milyon avro gönderildi. Türk kurumlarına aktarılan 222 milyon avro, Türkiye'nin son 6 yılda yaptığı harcama olan toplam 25 milyar doların (23,5 milyar avro) yalnızca yüzde 0,94'üne denk geliyor. Terörle mücadele kanunundaki değişiklik talebi nedeniyle, haziran ayında sağlanması öngörülen vize serbestisinde ilerleme kaydedilemiyor.
3 MİLYARLIK AVRO SÖZÜ YERİNE GETİRİLMEDİ
Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye arasında yapılan anlaşmalar, üyelik sürecinin hızlandırılması, terörle mücadeleye öncelik verilmesi, Gümrük Birliğinin güncellenmesi için müzakerelere başlanılması, Türkiye'den onbinlerce sığınmacı alınması ve sığınmacılara 3 milyar avro yardım yapılmasına dair verilen sözler tutulmadığı için çökme tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor.
AB ve Türkiye arasında 29 Kasım 2015 ve 18 Mart 2016 tarihlerinde sığınmacı krizinin çözümünü ve üyelik sürecinin canlandırılmasını amaçlayan iki anlaşma yapıldı. 29 Kasım anlaşmasının 2. maddesinde "Katılım sürecinin canlandırılmasının gerekliliği konusunda görüş birliğine varılmıştır. Taraflar ortak geleceklerini hazırlamak üzere mevcut bağ ve dayanışmalarını daha da ilerletmek ve sonuç odaklı adımlar atmak konusunda kararlıdır." ifadeleri kullanıldı.
ÜYELİK SÜRECİNİN CANLANDIRILMASI DEĞİL, DONDURULMASI KONUŞULUYOR
Ancak anlaşmasının birinci yıldönümünde, üyelik sürecinin canlandırılması değil, geçici olarak dondurulması konuşuluyor. Slovakya'nın dönem başkanlığı sırasında yeni bir fasıl açılmazken, Avrupa Parlamentosu (AP), geçen hafta Türkiye'nin terör örgütü PKK ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele kapsamında aldığı önlemlere tepki olarak müzakerelerin geçici süreliğine dondurulmasını tavsiye eden ve hukuki bağlayıcılığı olmayan bir karar aldı. AB ülkelerinin liderleri de Türkiye ile ilişkileri aralık ayında yapılacak zirvede ele almaya karar verdi.
TERÖRLE MÜCADELEDE DESTEK VERİLMİYOR
Her ne kadar anlaşmada "Türkiye ve AB'nin terörle mücadelenin önceliğini koruduğunu bir kez daha teyit ettiği" kayda geçirilse de Brüksel Türkiye'ye bu konuda yeteri kadar destek vermek bir yana, Ankara'yı PKK ve FETÖ ile mücadele kapsamında aldığı önlemler nedeniyle sık sık sert dille eleştirdi.
Terör örgütleri listesinde olmasına rağmen Avrupa'da PKK'ya karşı operasyon düzenlenmezken, AP Başkanı Martin Schulz ve AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, PKK'ya silah taşıdığına dair görüntüleri çıkan firari HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ile de bir araya gelerek Ankara'nın hassasiyetlerini gözardı ettiklerini gösterdi. AB kurumları ve ülkelerinin bu tavrı, Ankara tarafından "teröre destek" olarak değerlendirdi.
GÜMRÜK BİRLİĞİNİN GÜNCELLENMESİ MÜZAKERELERİ İÇİN SON GÜNLER
29 Kasım anlaşmasında ayrıca, Gümrük Birliğinin güncellenmesine de yer verildi. 10. maddede "Gümrük Birliğinin güncellenmesine ilişkin hazırlık çalışmalarının tamamlamasının ardından, 2016 yılı sonlarına doğru resmi müzakereler başlatılabilecektir." denilmesine rağmen, henüz somut bir adım atılmadı.
Türkiye açısından önem arzeden bu konuya, 18 Mart'ta yapılan anlaşmada da yer verilerek, "AB ve Türkiye'nin, Gümrük Birliğinin güncellenmesi doğrultusunda sürdürülen çalışmaları memnuniyetle karşıladığı" vurgulandı. Sene sonuna bir ay kalmasına rağmen, AB Konseyi, AB Komisyonunu müzakereler konusunda yetkilendirmeyi henüz gündemine almadı. Eğer AB bu konuda 31 Aralık'a kadar adım atmazsa anlaşmanın başka bir maddesi daha yerine getirilmemiş olacak.
72 BİN SÖZÜ VERİLDİ, SADECE BİN 614 SIĞINMACI AB ÜLKELERİNE YERLEŞTİRİLDİ
18 Mart anlaşmasında ise ağırlıklı olarak vize serbestisi ve sığınmacılara odaklanıldı. 21 Mart itibariyle Türkiye'den Yunanistan'a geçen sığınmacıların iade edilmesinin öngörüldüğü anlaşma sayesinde, günlük geçişler 6 binden ortalama 81'e düştü. Anlaşmayla AB, Türkiye'den onbinlerce sığınmacı alma taahhüdünde bulundu.
Anlaşmanın 2. maddesinde ilk aşamada 18 bin, ortaya çıkabilecek diğer yeniden yerleştirme ihtiyaçlarını gidermek için, ilave en fazla 54 bin sığınmacı alınması kayda geçirildi. Ayrıca Türkiye ile AB arasındaki düzensiz geçişler sona ermeye başladığında veya en azından ciddi ölçüde ve sürdürülebilir şekilde azaltıldığında, Gönüllü İnsani Kabul Programı'nın devreye sokulacağı belirtildi.
Ancak 4 Ekim tarihinde yayımlanan rapora göre, Türkiye'den sadece bin 614 sığınmacı AB ülkelerine yerleştirildi. Türkiye'ye gönderilen sığınmacı sayısı ise 578 oldu. Günlük geçişler "ciddi ve sürdürülebilir şekilde" azalmasına rağmen, üye ülkelerin gönüllülük esası çerçevesinde Türkiye'den sığınmacı almasını öngören Gönüllü İnsani Kabul Programı devreye sokulmadı.
AB'NİN ÖNCELİĞİ TÜRKİYE'DEN ALMAK DEĞİL, TÜRKİYE'YE GÖNDERMEK
AB'nin raporunda "sonraki adımlar" arasında Türkiye'den sığınmacı alınmasına değil, "başvuruları reddedilen veya başvuruda bulunmayanların Türkiye'ye dönme hızının acilen artırılması" sayılarak, Brüksel'in önceliğinin ne olduğu ortaya konuldu. Açıklamalarda, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ve sonrasında bile Türkiye'nin sığınmacıların geçişini engellemesine dair taahhütlerine bağlı kaldığına dikkat bile çekilmedi.
3+3 MİLYAR AVRO SÖZÜ VERİLDİ, 677 MİLYON AVRO GÖNDERİLDİ
AB'nin söz verdiği ancak yerine getirmediği diğer bir konu da sığınmacılar için yapılacak maddi yardım oldu. 29 Kasım'da yardımın miktarının "başlangıç olarak" 3 milyar avro olmasına karar verildi. 18 Mart'taki anlaşmayla fonun aktarılmasının hızlandırılması ve 2018 için de artı 3 milyar avroluk yardım kayda geçirildi.
6. maddede, "3 milyar avronun aktarılmasını daha da hızlandıracak ve mart ayı sona ermeden önce, Türkiye tarafından hızlı bir şekilde sağlanacak bildirimler ile birlikte, geçici koruma altındaki kişilere yönelik daha çok sayıda projeye fon kaynağı aktarılmasını sağlayacaktır." ifadelerine yer verildi.
Buna karşın AB verilerine göre, 27 Ekim'e kadar "söz verilen/karar verilen" para miktarının 2,2 milyar avro olduğu belirtilirken, gerçekte transfer edilen para miktarı 677 milyon avro oldu. Bu paranın, 310 milyon 400 bin avrosu Dünya Gıda Programına ve 33 milyon 300 bin avrosu da BM Çocuklara Yardım Fonuna (UNICEF) aktarıldı.
TÜRKİYE'NİN YAPTIĞI HARCAMANIN YÜZDE 0,94'Ü
Suriyeliler için Türk kurumlarına aktarılan miktar ise 222 milyon avro oldu. Bunun 120 milyon avrosu sağlık Bakanlığına, 90 milyon avrosu Milli eğitim Bakanlığına ve 12 milyon avrosu da Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne verildi.
AB'nin Türk kurumlarına aktardığı 222 milyon avro, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Türkiye'nin son 6 yılda yaptığı toplam harcamaya dair verdiği rakam olan 25 milyar doların (23,5 milyar avro) yalnızca yüzde 0,94'üne denk geliyor.
VİZE SERBESTİSİ BELİRSİZLİĞİNİ KORUYOR
Anlaşmalarda yer alan "haziran sonuna kadar vizelerin kaldırılmasına" dair maddede bir ilerleme sağlanamıyor. Brüksel, Ankara'nın 72 şarttan geriye kalan 7 şartın da karşılanması durumunda vizelerin kaldırılacağını belirtiyor.
Ankara, bunlar arasında yer alan terörle mücadele kanununda değişiklik yapılmasını öngören şartta Türkiye'deki mevcut durum göz önünde bulundurularak esneklik istiyor. Brüksel ve Ankara arasında teknik düzeyde görüşmeler sürse de somut bir çerçeve çizilemediğinden vizelerin kaldırılmasını öngören maddenin geleceği de belirsizliğini koruyor.
Mevcut durumda, AB'nin sözünü tutmayarak anlaşmaları bozduğu, Türkiye'nin bu konuda bir sorumluluğunun olmadığı değerlendiriliyor.