BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,71
ALTIN 2.963,24
HABER /  GÜNCEL

AB Raporu'nun özet metni

AB Komisyonu'nun hazırladığı Türkiye Raporu'nda Türkiye'nin aday olduğunu ve diğer adaylarla eşit koşullarda AB'ye katılım iradesi bulunduğunu belirterek başlıyor...

Abone ol

AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu, devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB Konseyi'nin, 1999 Helsinki zirvesinde, ''Türkiye'nin aday olduğunu ve diğer adaylarla eşit koşullarda AB'ye katılım iradesi bulunduğunu'' belirttiğini hatırlatarak başlıyor. Giriş bölümünde, Konsey'in, 2002 Kopenhag zirvesinde de ''Türkiye'nin reform sürecini güçlü bir şekilde sürdürmesi için cesaretlendirildiği'' belirtilerek, bu zirvenin belgesinde, ''Eğer 2004 Aralık zirvesinde, AB Komisyonu'nun tavsiye kararı çerçevesinde, AB Konseyi Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiğini kararlaştırırsa, AB bu ülke ile tam üyelik müzakerelerini derhal başlatacaktır'' ifadelerine yer verildiğini de vurguluyor. Komisyon, bu kararların daha sonra da çeşitli defalar teyit edildiğini örneklerle gösteriyor. ''AB-Türkiye ilişkileri'' başlıklı bölümde, bu ilişkilerin, siyasi diyalogun katılım stratejisinin uygulanması çerçevesinde sürdüğü, temaslarda siyasi reformlar, insan hakları, Kıbrıs, sorunların barışçı çözümü gibi unsurların ele alındığı, Balkanlar, Irak, İran, Afganistan, Avrupa savunma ve güvenlik politikası, Ortadoğu gibi güncel dış politika sorunları hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu ifade ediliyor. Türkiye'nin AB programlarına katılımının hızlandığı anlatılan bu bölümde, ortaklık anlaşmasının tatmin edici bir şekilde işlediğinin söylenebileceği, Gümrük Birliği'nde bazı gelişmeler kaydedildiği, ancak bu alanda bir genişleme ve derinleştirme planına henüz geçilemediği, AB'nin Türk dış ticaretindeki payının 2003 yılında yüzde 11,5 arttığı ve oranının yüzde 54,7'yi bulduğu, Türk ihracatının yüzde 58,1'inin 25 AB üyesine yöneldiği belirtiliyor. Raporda, Türkiye'nin AB'ye katılımı çerçevesinde, AB müktesebatına uyumu hedefleyen özel bir yardım programının uygulamada olduğu örneklerle anlatılıyor, 1995-2003 döneminde Türkiye'ye 1 milyar 98 milyon euro aktarıldığı, 2004'te 235,6 milyon euronun söz konusu olduğu ifade ediliyor, bu yardımların değerlendirilme şekilleri üzerinde ayrıntılı bilgiler veriliyor. ''Katılım kriterleri'' isimli bölümde, aday ülkeler için belirlenen Kopenhag kriterleri ve adayların ''demokrasiyi garantileyen kurumların istikrarı, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların korunması'' unsurlarına saygı göstermeleri gereği hatırlatılıyor. Komisyon, 1998'den bu yana yaptığı Türkiye değerlendirmelerinden alıntılarla bu süreçteki beklenti, talep ve gelişmeleri gösteriyor. Türkiye'nin adaylığına ilişkin AB Helsinki zirvesi kararının Türkiye'deki reformları hızlandırdığına işaret eden Komisyon, özetle, ''Reformlar, insan hakları ve özgürlükler alanından ordunun sivil kontrolüne kadar gelişmeler getirdi. Sivil toplum güçlendi. Reform süreci öncelikli sorunları bariz bir şekilde etkiledi, liberal demokrasi lehine bir uzlaşmayı gösterdi'' diyor. Gerçekleşen reformları ayrıntılı olarak anlatan ve son 5 yılda Türk hükümetlerinin reformların pratik uygulamasını garantilemek için çaba harcadıklarını, bu amaçla kurumlar oluşturduklarını belirten Komisyon, işkenceye karşı ''sıfır hoşgörü'' yönteminin benimsendiğini, ancak bu alanda ek çabalara ihtiyaç olduğunu da belirtiyor. İnanç özgürlüğünün Anayasa garantisi altında olmasına rağmen Müslüman olmayan dini toplumların sorunlar yaşamayı sürdürdükleri iddia edilen raporda, ''azınlık hakları, kültürel haklar ve azınlıkların korunması'' hususunda, ''Anayasa'nın artık Kürt dilini yasaklamadığı'' ifade edilerek, bu alanda atılan adımlar anlatılıyor ve ''Bu gelişmeler önemli olmakla beraber, kültürel hakların uygulamasında, örneğin eğitim ve yayımda, sıkı kısıtlamalar devam ediyor'' deniliyor. Raporda, Türkiye'nin Yunanistan ile ilişkilerinde ''pozitif gelişme'' kaydedildiği, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk hükümetinin destek veren tavır izlediği, bunun önemli bir ''politika değişikliğine'' işaret ettiği ifade ediliyor. Raporun ''Demokrasi ve hukukun üstünlüğü'' başlıklı bölümünde, Türkiye'deki son seçimler ve siyasi gelişmeler hakkında bilgiler veriliyor, reformların gerçekleşmesi konusunda iktidar ve muhalefet partilerinin uzlaşarak çalıştıklarına işaret ediliyor, ''Son iki yılda Türkiye daha büyük bir istikrara ulaştı, 2000 ve 2001'de yaşanan ekonomik krizlerin sonuçlarını aştı. Hükümetin Kopenhag kriterlerine uyum iradesi siyasi ve ekonomik reformları canlandırdı'' deniliyor. Ordu üzerindeki sivil kontrolün 1999'dan itibaren artırıldığının ve AB'deki uygulamalara uyumlu hale getirildiğinin belirtildiği raporda, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılan değişiklikler ve askeri harcamalara ilişkin yeni uygulamalar da ayrıntılarıyla anlatılıyor. Raporda, söz konusu değişikliklere rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin belirli bir özerklikten yararlandığı, kurumsal açıdan bakıldığında, adli ve yönetim alanlarında sivil kontrol dışında kalan yapılar olduğu, bazı durumlarda sivillerin askeri mahkemelerde yargılanabildikleri belirtiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görev ve rolünü belirleyen yasal önlemlerin bazılarının bu kuruma ''önemli bir manevra alanı'' sağladığı yazılan raporda, TSK'nın cumhuriyet, laiklik ve toprak bütünlüğünü koruma görevine ilişkin Anayasa maddesi örnek gösteriliyor. Raporda, Türkiye'deki adli sistemde kaydedilen önemli gelişmeler ve yolsuzlukla mücadele önlemleri de ayrıntılarıyla anlatılıyor, yolsuzlukla mücadele alanında pratik uygulamanın zayıf kaldığı, kamuoyunun bu alanda daha hassas olması için girişimler gerektiği ifade ediliyor. ''İnsan hakları ve azınlıkların korunması'' başlıklı bölümde, ölüm cezasının kaldırılması dahil çeşitli reformlar ve yasal değişiklikler anlatılıyor, yeni Türk Ceza Kanunu hakkında bilgiler veriliyor, Türkiye'nin bu alanlarda birçok uluslararası antlaşmayı onayladığı belirtiliyor. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla oluşturulan kurumların etki alanlarının genişlemesi gereği üzerinde duran Komisyon, ''İnsan Hakları Derneği ve Mazlum-Der gibi iki önemli sivil toplum örgütünün, bu alandaki çalışmalara katılmayı reddettiklerine'' işaret ediyor. Ayırımcılık ve işkenceye karşı mücadele amacıyla gerçekleştirilen yasal değişiklik ve uygulamalar hakkında da ayrıntılı bilgiler verilen raporda, konuyu bizzat ve yerinde inceleyen AB Komisyonu'nun, ''Türk hükümetinin işkenceye karşı sıfır hoşgörü politikasını gerçekten sürdürdüğünü teyit ettiği'' belirtiliyor. Fikir özgürlüğü alanında atılan adımları da anlatan Komisyon, yeni TCK'nın bu alanda ''küçük gelişmeler'' getirdiğini, pratik uygulamanın yakından izlenmesi gerektiğini kaydediyor. Raporda, basın özgürlüğündeki gelişmelere de dikkat çekiliyor, bazı sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin ve dini azınlıkların yaşadıkları sorunlar anlatılıyor. Raporda, ''Hıristiyanların bazen polis izlemesi altında oldukları'', ''Sünni olmayan Müslüman azınlıkların konumunda bir değişiklik görülmediği'', aynı bağlamda, Alevilerin resmen dini topluluk olarak tanınmadığı, yer ve eğitim sorunları yaşadıkları anlatılıyor. Kadın erkek eşitliği ve kadın haklarının korunması alanlarında atılan adımların da altını çizen Komisyon, ''namus cinayetleri'', ''bekaret kontrolü'', cinsel taciz'' gibi alanlarda alınan önlemleri örnek gösteriyor, ancak ayırımcılık ve aile içi şiddet alanlarında ciddi sorunların devam ettiğini belirtiyor. TBMM'de kadın üye oranının düşüklüğüne de dikkat çekilen raporda, Türkiye'de kadınların okuma yazma oranının düşüklüğüne, sorun kaynağı olarak işaret ediliyor. Türkiye'de sendikalarla diyalogun geliştirilmesi gereği üzerinde duran Komisyon, sendikal haklardaki kısıtlamaların sürdüğünü belirtiyor. ''Azınlık hakları, kültürel haklar ve azınlıkların korunması'' başlıklı bölümde, Türk yetkililerin, Lozan Antlaşması'na dayanarak, sadece Müslüman olmayanları azınlık olarak gördüğü hatırlatılıyor, ''Oysa Türkiye'de, Kürtler dahil olmak üzere başka topluluklar da yaşıyor'' deniyor. Türkiye'nin, azınlık haklarını koruyan bazı antlaşmalara yönelik çekincelerinin endişe verici olduğu kaydedilen raporda, bu tavrın azınlık hakları alanında gelişmelere engel teşkil edebileceği savunuluyor. ''Kürtlerin çoğunluğunun yaşadığı güneydoğu bölgesinde durumun aşamalı olarak geliştiği, olağanüstü halin kaldırıldığı, göç edenlerin yerlerine dönüşünün sürdüğü, ancak durumlarının kritik kaldığı'' anlatılan raporda, ''Güneydoğu bölgesindeki genel olumlu gelişmelere rağmen, eski adı PKK olan Kongra-Gel'in 2004 Haziran'ında ateşkes sonu ilan etmesi üzerine güvenlik tehdidi arttı'' ifadesi yer alıyor. Raporun ''Kıbrıs'' başlıklı bölümünde, bu sorunun Türkiye-AB ilişkilerini 1999'dan beri etkilediği, Türk hükümetinin sorunun çözümüne destek verdiği anlatılıyor, Kıbrıs'ta yapılan referandumların sonuçları hatırlatılarak, Rum kesiminin 1 Mayıs 2004'te AB üyesi olduğu, ''Türkiye'nin 2 Ekim'de, Gümrük Birliği koşullarının uygulandığı ülkeler listesine Kıbrıs'ı da dahil eden yeni bir kararname yayımladığı'' belirtiliyor. ''Genel değerlendirme'' bölümünde, Türkiye'nin reform paketleriyle önemli adımlar attığı, gelişmeler kaydettiği, buna rağmen daha yapılması gerekenler olduğu ifade ediliyor. ''Ekonomik kriterler'' başlıklı bölümde, Türk ekonomisinde 1999'dan bu yana genel bir değerlendirme yapılıyor, enflasyondaki ciddi düşüşe işaret ediliyor, kurumlardaki modernleştirme girişimlerinin önemine değiniliyor, işsizlik ve fakirlik oranlarının yüksek kaldığı üzerinde duruluyor. Ekonomik istikrar gelişmesine, krizlerin aşılmasına, bütçe dengesizliklerinin giderilmesine de dikkat çeken Komisyon, Türk ekonomisinin yüzde 80'inin özel sektör tarafından temsil edildiğini, kamu sektörünün payının düşük kaldığını, özelleştirme alanında gelişmelerin kısıtlı olduğunu ifade ediyor. Türkiye'nin ekonomik alanda, AB ölçüt ve değerlerine uyum açısından önemli gelişmeler kaydettiği, makro-ekonomik dengesizlikleri küçülttüğü, AB iç pazarının rekabet ortamına uyum sağladığı, reformları sürdürmesi gerektiği anlatılan raporda, tüm alanlarda yapılanlar ve yapılması gerekenler ayrıntılı olarak ele alınıyor. Raporun sonuç bölümünde genel ve olumlu bir özetleme yapılırken, ''Aleviler hala Müslüman azınlık olarak tanınmadı'', ''Müslüman olmayan azınlıklar sorunlarla karşılaşmaya devam ediyor'', azınlıkların korunması alanında alınan önlemlere ve gösterilen hoşgörüye rağmen ''örneğin radyo-televizyon ve eğitim alanlarında önemli kısıtlamalar sürüyor'' gibi ifadeler yer buluyor. Raporda, Ankara Antlaşması'nın AB'nin genişlemesine uyarlanması için Türkiye'nin ''25 AB üyesi devletle'' müzakereleri tamamlaması gereği üzerinde de duruluyor. Bu arada, AB Komisyonu, ilerleme raporunun İngilizcesinin asıl olduğunu açıkladı