BIST 9.916
DOLAR 35,05
EURO 36,37
ALTIN 2.941,26
HABER /  GÜNCEL

AB kemer sıkmaktan vaz mı geçiyor?

Kemer sıkma önlemleri konusundaki katı tutum yumuşatılıyor mu? Önlemlerin ekonomik büyümeyi yavaşlattığına dair belirtiler, tartışmanın yönünü değiştirdi.

Abone ol

Kemer sıkmak kötü söz söylemek mi oldu? Ya da kullanılan dilden de öte, politikada değişiklik mi var? Kemer sıkma ile ilgili katı tutumun son zamanlarda yumuşadığı dikkat çekiyor.

Örneğin Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, "kemer sıkma politikası temelde doğru olmakla birlikte, artık sınırına dayandı" diyor.

Oysa Avrupa Komisyonu, Avrupa'nın bazı kesimlerinde kemer sıkma politikasının en büyük savunucusu olarak görülüyor.

Barroso'nun sözünü ettiği sınırlar siyasi: kemer sıkma önlemleri uygulanan ülkelerde halkın tepkisi buna örnek.

Komisyon gibi, Uluslararası Para Fonu IMF de tavrını yumuşatmışa benziyor.

IMF Başkanı Christine Lagarde, BBC'nin bir programında İngiltere için "artık kemer sıkma önlemlerini yavaşlatmayı düşünmenin zamanı geldi" diye konuştu.

Dünyanın en büyük yatırım fonlarından Pimco'nun genel müdürü Bill Gross da kısa vadede kemer sıkma önlemleri ile ekonomik büyüme sağlanamayacağına dikkat çekti.

Söylem değişti, ancak siyasetçiler arasında nereye gidileceği değil, ne kadar çabuk varılacağı tartışılıyor.

Borç oranları

Hedef yıllık borç ihtiyacını düşürmek ve istikrara kavuşturmak.

Kemer sıkma önlemlerinin yumuşatılmasının nedeni, ekonomik büyümenin beklenenden daha fazla yavaşlaması ve İspanya ile Yunanistan gibi bazı ülkelerde, ekonomik faaliyetlerin son derece azalması.

Ekonomilerin zayıf olması amaca ulaşmayı daha güç hale getiriyor.

Büyüme yavaş olunca, vergi geliri azalıyor ve sosyal yardımlara daha fazla kaynak ayırmak gerekiyor.

Bu nedenle hükümetlerin borçları da, güçlü bir ekonomide olduğu gibi hızla azalamıyor.

Bir de matematiksel oran meselesi var.

Hükümetlerin mali durumunun sağlıklı olup olmadığının en önemli göstergelerinden biri toplam borcun ulusal gelire oranı.

En önemli hedeflerden biri bu oranı istikrarlı tutmak.

Ekonominin küçülmesi bu oranın bileşenlerinden birinin azalması, dolayısıyla aradaki farkın büyümesi anlamına geliyor.

Örnek vermek gerekirse, Yunanistan'da borç 2008'de gayrısafi yurtiçi hasılanın yüzde 112'siyken bu yıl yüzde 180'ine ulaşması bekleniyor.

Bu rakam İrlanda'da yüzde 44'den yüzde 122'ye, İngiltere'de de yüzde 52'den yüzde 93'e yükseldi.

Sorun önlemler mi?

Bunun nedenlerinden biri, muhtemelen kemer sıkma önlemlerinin beklendiğinden daha ağır sonuçlara yol açması.

IMF'nin bunu gösteren bazı araştırmaları var.

Önlemlerin böyle bir etkisi olduğu tamamen kabul görmese de, bu görüş karar verme yetkisi olan çevrelerde kendini hissettiriyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso'nun söz ettiği siyasi sınırlar da sözkonusu.

Halk istemeden de olsa önlemleri kabullenmezse, hedefe ulaşmak siyasi açıdan imkansız hale geliyor.

Şimdilik, Euro bölgesinde en azından borç krizinin tırmanma olasılığı azaldı.

İspanya ve İtalya da dahil olmak üzere mali piyasalardan borç almaya ihtiyacı olan ülkeler için borçlanma koşulları göreceli olarak daha iyi.

Bu da onlara nefes alacak zaman tanıyor.