BIST 10.487
DOLAR 32,86
EURO 35,12
ALTIN 2.428,28

AB ile ilişkiler dondurulmalı mı?

 
ESİAD (Ege Sanayicileri ve İşadamlari Derneği) Başkanı Mehmet Ali Kasalı’nın 20 ekim 2006’da yaptığı basın toplantısı metnini dikkatle okudum.

 

Ancak gerçekçi bulmadım. Neden mi?

 

***

 

“Avrupa Birliği’nin temel değerleri arasında yer alan düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğü, dünyanın önde gelen demokratik ülkelerinde artık öyle içselleştirilmiş, evrenselleşmiş ve öyle sağlam bir temele oturmaya başlamış ki, bu değere ters düşen bir hareket, kim tarafından yapılırsa yapılsın, hemen gereken tepkiyi alıyor” demiş Sayın Kasalı.

 

Yanlış.

 

Batılıların uzun süredir uyguladıkları iyi polis kötü polis oyunu oynanıyor sadece...

 

Çünkü hem Fransa’nın tavrı yeni değildir, hem de Ermeni terör örgütü ASALA’nın bir zamanlar Fransa’da konuşlanmasına sözü edilenler hiç de tepki göstermemişlerdir.

 

Bir süredir bir çok Avrupa ülkesinde “ana dilde eğitim” yasaklanmaktadır. Tıs yok.

 

***

 

“(Türkiye’de)Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki henüz bazı pürüzlerin giderilemediği de açık. Bu pürüzleri de en kısa sürede ortadan kaldırmanın, bizi ulus olarak aynı süratle çok daha çağdaş ve saygın bir yere getireceğine inanıyoruz.” 

 

Tamam da Sayın Kasalı…

 

Doğrusu bitmek tükenmek bilmeyen “pürüzler”in ne olduğunu açıktan ifade etmeliydiniz. Üstelik referandumda Fransız halkı tarafından, tamamen şoven duygularla reddedilen bir Anayasa’yı izin verin de önce onlar tartışıp mutabakat sağlasınlar.

 

Unutmayın ki biz o Anayasa’da bulunan ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne uzanan değerleri zaten tartışıp kabul etmiştik.

 

***

 

“Bize şimdilik uzak gibi duran Avrupa Birliği Anayasa tartışmalarına aday ülke statüsüyle mutlaka katılmalı, geleceğin Avrupa’sını şekillendirmeye kendi katkımızı vermeliyiz.”

 

Bu yaklaşımınız acaba iyiniyet sınırlarını zorlamıyor mu?

 

Bırakın Anayasa’yı, AB’nin Türkiye’nin tam üyeliği için özel şartlar getirmesini tartışıp yönlendirebildik mi?

 

Artık, serbest dolaşım hakkı verilmeyen, her şartı sağlasa dahi alınması için üye ülkelerin referandumu şart koşulan, mucizevi bir şekilde hepsi yolunda bile gitse “hazmetme kapasitesi” maniası konulan bir Türkiye’nin asil üye olacağı sadece bir palavradan ibarettir .

 

***

 

Bunlar değil miydi bize Helsinki’de “Kıbrıs AB’nin ön şartı olamaz diyenler”?

 

Bunlar değil miydi bize “Annan planına evet deyin izolasyonlar kalkacak” diyen?

 

Hırvatistan gibi insanlık suçu işleyen bir ülkeyi bile alıp bizim önümüze koymadılar mı ?

 

Ya son olarak AP’da alınan kararlara ne diyorsunuz?

 

Sözde “Ermeni soykırımı’’, iddialarına bir de sözde “Süryani ve Rum soykırımını” kimler ilâve ettiler acaba ?

 

***

 

“Fransa Ulusal Meclisi’nin seçim popülizmi olarak da görebileceğimiz  kararından ülkemiz için çıkartılabilecek bir diğer sonuç da, yurt dışı lobi çalışmalarımızda ne kadar cılız kaldığımızdır” iddiası ise geçersidir.

 

Pasivist ve kendimizi cezalandırıcı, karşımızdakilerin yaptığını meşrulaştırıcı bir söylemdir.

 

Batılı siyasilerin halklarına önderlik etmediği hiçbir yönlendirme hareketi başarıya ulaşamaz.

 

Tüm dünyaya arşivlerimizi açtık, gelin tarihi belgelerle “soykırımı” tartışalım demekten…

 

Annan Plânı’na referandumda “Evet” demekten daha güçlü bir lobi olabilir mi ?

 

Umursamadılar bile…

 

Türk Milleti’ne hakaret eden Orhan Pamuk’un Nobel aldığı günle, Fransız Meclis kararının çakışmasını tesadüf zannetmek sadece safdillik değil midir ?

 

***

 

Siz “Avrupa Birliği bazı yetkili organları aracılığıyla Fransa’da Türkiye’ye karşı yapılanı onaylamadığını ifade etmiştir” derken…

 

En yetkili ağızlarda biri; “Siz boşverin Fransa’nın aldığı kararı, 301 kaldırın önce” demedi mi?

 

Yetkili ağızlardan Lajendick PKK’nın yayın organı Roj TV’de ne arıyordu?

 

Sizin mektup yazarak medet umduğunuz “Saygıdeğer” olmayan yetkili Chirac’ın, bu yasanın çıkmasından daha bir kaç gün önce yaptığı Ermenistan gezisinde, “Ağrı bir Ermeni dağıdır” demesini nasıl görmezden gelirsiniz?

 

“AB’nin çifte standartla hareket ettiği” iddia değil, gerçeğin ta kendisidir Sayın Kasalı.

 

***

 

“…biz Fransa’nın bugün düştüğü duruma düşmemeli, tepkimizi daha çağdaş ve ülkemize yakışır şekillerde göstermeliyiz.”

 

İşte buna katılıyorum; Fransa’nın çağdışıdır.

 

***

 

Üstelik tarihi kanunla yazmak isteyen sadece Fransa değildir.

 

Bir çok Batılı ülke çoktan “Ermeni soykırımı”nı tanıdılar.

 

Eğer yeterli tepki gösterilmezse sıra, Fransa’nın çıkardığı yasa benzerlerine gelecektir.

 

Yapılacak en büyük lobi; Batılıların ikiyüzlülüklerini örtbas etmemek, her halukârda onlara haklılık payı çıkartmamak ve Türk Milleti’nin yaptırım uygulamalarını teşvik etmektir.

 

***

 

Sayın Kasalı; kimse bu satırların yazarı için “O zaten AB karşıtıdır” demeye kalkmasın.

 

AB yolunda “Maliyetli Değişim” kararları alan Mesut Yılmaz’ın o aşamadaki danışmanı bendim.

 

Aynı zamanda “AB derneği” üyesiyim.

 

Ama AB uzun süredir Türk Halkı üzerinde öyle derin hayal kırıklıkları yaratıyor ki; eğer ilişkiler bir süre dondurulup dinlendirilerek rayına sokulmazsa korkarım ki bazıları yüzümüzü doğuya çevirirken hiç de zorluk çekmeyecekler.

 

Batılıların Türk Milleti üzerinde yaratmak istedikleri eziklik, suçluluk duygusu ve derin aşağılık kompleksi gibi duygulara izin vermeyelim Sayın Kasalı.