Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Belarus'a yönelik yaptırımları ağırlaştırılmasına karar verdi. 19 Belaruslu yetkili daha AB'de istenmeyen adam ilan edildi.
Abone ol<!-- /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0in; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman"; mso-ansi-language:RU; mso-fareast-language:RU;} @page Section1 {size:8.5in 11.0in; margin:1.0in 1.25in 1.0in 1.25in; mso-header-margin:.5in; mso-footer-margin:.5in; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} -->
Lüksemburg'da dün yapılan Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında, Belarus'a yönelik yaptırımların yoğunlaştırılması kararı alındı.
AB Dışişleri Bakanları, 'Belarus’ta sivil topluma, siyasi muhalefete ve bağımsız basın-yayın kuruluşlarına uygulanan baskıların sorumlusu' olduğu gerekçesiyle, aralarında yargıç ve savcıların da bulunduğu 19 Belarus vatandaşını daha, 'istenmeyen kişi' ilan etti ve söz konusu kişilerin AB ülkelerindeki banka hesaplarının dondurulmasına karar verdi.
Avrupa Birliği, Belarusta geçen Aralık ayında düzenlenen devlet başkanlığı seçiminde usulsüzlük yapıldığı ve seçimden sonra muhalefete yoğun baskı uygulandığı gerekçesiyle, aralarında Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko’nun da bulunduğu 192 üst düzey siyasetçi ve bürokrata yaptırım uygulamaya başlamıştı.
Son kararla birlikte, AB ülkelerine girişi yasaklanan Belarus bürokrat ve devlet adamlarının sayısı, 211’i buldu.
Karar, Belarus yönetiminin tepkisini çekti.
Belarus Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, AB’nin yaptırım politikalarının her zaman, istenenin tam tersi sonuçlar verdiği ve hiç bir sorunu çözmediği ifade edildi ve AB yetkilileri, sağduyulu davranmaya davet edildi.
Seçimde hile iddiaları
Avrupa Birliği, 2006 yılında düzenlenen Belarus devlet başkanlığı seçimlerinin meşru olmadığını açıklamış ve aralarında Cumhurbaşkanı Lukaşenko’nun da bulunduğu 30 kadar üst düzey yönetici ve devlet adamına, AB ülkelerine giriş yasağı getirmişti.
Fakat, 2008 yılından itibaren Belarus yönetimi ile Rusya arasında ilişkilerin bozulması ve Lukaşenko’nun Batılı ülkelerle yakınlaşma çabasına girmesi, bu yasağın askıya alınmasına neden olmuştu.
Geçen yılki devlet başkanlığı seçimleri öncesinde Batı yanlısı siyasi çizgisiyle bilinen Belaruslu siyasi liderler, Avrupa ülkelerinden gereken desteği göremediklerinden şikayet ediyorlardı.
Ne var ki, Aralık ayında düzenlenen seçimlerdeki oy sayımında usulsüzlük yapılıdğı iddiaları ve seçimlerin ardından düzenlenen protesto gösterilerinde polisin, aralarında devlet başkanlığı adaylarının da bulunduğu yüzlerce kişiyi gözaltına alması, Belarus yönetiminin hem AB, hem de ABD ile yumuşama sürecine girmiş olan ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden oldu.
Diğer taraftan, konuyla ilgili olarak bize görüşlerini açıklayan Rusya’nın Birleşik Rusya Partisi Milletvekili ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Sergey Markov, Lukaşenko'nun Rusya ile enerji ve ekonomik işbirliği alanında anlaşmaya vardıktan sonra AB yönetimi ile ilişkileri bozmayı göze aldığını söylüyor.
Döviz krizi
Belarus, bu yılın başlarından itibaren, yoğun bir döviz krizi ile karşı karşıya kaldı. Belarus rublesi, ABD doları karşısında yüzde 36 oranında devalüe edildi. Bu durum, beraberinde ciddi bir ekonomik krizi getirdi.
Belarus yönetimi, krizden çıkmak için uluslararası kuruluşlara kredi talebinde bulunduysa da, Batılı ülkelerden olumlu yanıt alamadı. Lukaşenko, IMF’nin siyasi şartlar ortaya sürdüğünü söyledi.
Rusya ise, Avrasya Ekonomik Topluluğu çerçevesinde 3 milyar dolar kredi vermekle birlikte, bu kredi için, devlete ait bazı işletmelerin satışını şart koştu.
Avrupa Birliği adına son olarak, AB dönem başkanlığını yürüten Polonya'nın Başbakanı Donald Tusk, iki hafta önce Belarus yönetiminin demokratik parlamento seçimleri düzenlemesi ve bütün siyasi mahkumları salıverip itibarlarını iade etmesi karşılığında, Belarus'a kredi ve hibe olarak toplam 9 milyar avroluk destek sunmaya hazır olduklarını söylemişti.
Ancak bu açıklama, Lukaşenko tarafından “kandırmaca” olarak nitelendirilmişti.