Mali siyasetlerde eşgüdüme yönelik yeni bir AB anlaşmasına İngiltere ile birlikte 'hayır' diyen Macaristan, bu konuda daha esnek bir tavır izleyebileceğinin işaretlerini verdi.
Abone olYeni Avrupa Mali Düzeni anlaşmasına İngiltere ile birlikte "hayır" oyu kullanan Macaristan, bu konuda daha esnek bir tavır izlemeye hazırlanıyor.
Perşembe gecesi, AB'nin üye ülkeler üzerinde sıkı bütçe politikaları ve yaptırımları uygulaması temelinde oluşturulan anlaşma taslağını sürpriz bir şekilde veto eden Macaristan başbakanı Vikor Orbán, Cuma sabahı bir basın toplantısı düzenledi.
Macar başbakanı, AB'nin sorunların üstesinden gelebilmek için bir çözüm yolu aramasının olumlu olduğunu, ancak böylesi bir kararın ulusların egemenlik hakkı sayılacağı için, ancak üye ülkelerin parlamentolarında alınabileceğini söyledi. Orbán bu konunun bir an önce Macar parlamentosuna sunulacağını da gazetecilere belirtti.
Macar başbakanı, ülkede de sürpriz etkisi yaratan "hayır" kararı için, "acelemiz yok, bu konunun Mart ayına kadar bir sonuca bağlanması lazım, yani zamanımız var" dedi.
İpler ne ölçüde Brüksel'e bırakılmalı?
Macar hükümeti, işbaşına geldiği 2010 yılının Nisan ayından itibaren birçok kez, ülkenin Avrupa Birliği içinde Brüksel'e fazlasıyla bağımlı olduğunu dile getirmişti.
Özellikle mali krizin etkisini arttırmaya başlamasıyla birlikte, hükümet Brüksel'den gelen cari açığın büyümesini engellemeye yönelik telkinlere de olumsuz bakmış, cari açığın artması pahasına, ekonomik büyümeye yönelik politikayı tercih edeceğini açıklamıştı.
Bu ise Brüksel'le yeni bazı gerginliklere de neden olmuştu.
İşte Avrupa Birliği'nin Perşembe gecesi, birkaç ülke dışında kabul ettiği yeni çerçeve, üye ülkeler açısından Brüksel'e bağımlılığı arttıran ve ulusal bütçe ve diğer programlar üzerinde gerektiğinde yaptırımlar uygulanmasını gündeme getiren bir yapısal dönüşüm öngörüyor.
Bu ise, Macar hükümetinin başından beri sıcak bakmadığı bir süreç.
Macaristan, Avrupa Birliği'ne olan ihracat bağımlılığı nedeniyle, bölgedeki krizden en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor.
Hükümet krizin aşılmasında Çin ve Arap sermayesini ülkeye çekebilmek uğruna önemli girişimlerde de bulundu, ama bu girişimlerden şimdiye kadar kayda değer bir sonuç alınamadı.
İşte bu nedenle de çaresiz kalan hükümet, geçtiğimiz haftalarda, daha önce kredi için başvurmayacaklarını açıkladığı IMF'nin kapısını da çalmak zorunda kalmıştı.