BIST 9.420
DOLAR 34,41
EURO 36,27
ALTIN 2.840,46
HABER /  GÜNCEL

97 yıllık aşk ve savaş mektupları

Belkıs Hanım ve Tevfik Rıza Bey, 1. Dünya Savaşı’nın birbirinden ayırdığı yeni evli bir çift.

Abone ol

Belkıs Hanım ve Tevfik Rıza Bey, 1. Dünya Savaşı’nın birbirinden ayırdığı yeni evli bir çift. 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde yedeksubay olarak bulunan Tevfik Rıza Bey’in tuttuğu günlükleri, eşi Belkıs Hanım’la yazışmaları 97 yıl sonra günışığına çıktı.

(19.12.1914) Parmaklarının ucundan...
... Burada, senden uzakta mutlu olabileceğimi nasıl düşünebilirsin? Oysa burada o kadar yalnızım ki, derdimi anlatabileceğim kimse yok. Bu akşam her şeyi bırakıp gitmek istiyorum. Fakat bu mümkün mü? Bütün istasyonun, Fransızca ve İngilizce telgrafların sorumluluğu benim üstümde... Küçük dostuma binlerce sevgi gönderiyor, parmaklarının ucundan öpüyorum. .. 


NTV Tarih Dergisi'nin Mart sayısında yayınlanan hikaye, Çanakkale muharebeleri öncesinde, esnasında ve sonrasında tutulan günlükler, yazılan mektuplar, hem savaşa dair ilk elden tanıklıklar içeriyor, hem âşık ve yeni evli çiftin kişisel tarihlerine hem de özlem dolu satırlarla ışık tutuyor. O yazışmalar ntvmsnbc sitesinde yer aldı.

Yurtdışında eğitim görmüş Tevfik Rıza, Fransızca ve İngilizceye hâkim bir elektrik mühendisi. Savaş sırasında bu niteliklerinden dolayı telsiz subayı olarak görev yapmış, düşman haberleşmelerini anında kavrayarak karargaha iletmiş. Entelektüel birikimi, dönemin genç kuşak Osmanlı subaylarının dahi üzerinde olan Tevfik Rıza Bey, günlüklerini ve mektuplarını Fransızca kaleme almış. Hem yaşananları sıcağı sıcağına kaydetmiş hem duygu ve düşüncelerini canlı, yalın ve içten ifade etmiş. Onun mektuplarını ve günlüklerini okurken, Çanakkale Müstahkem Mevkii’nin Kilitbahir’de Goncasuyu Telsiz-Telgraf İstasyonu’nda onunla birlikte yaşıyor gibi oluyoruz.

MESUDİYE ZIRHLISININ BATIŞI
Tevfik Rıza Bey'in hatıraları arasında Çanakkale Savaşları'na dair tarihi bazı notlar da ilgi çekiyor: "Tam öğle saatlerinde, tek başıma yemeğimi yedikten sonra odamın önündeki terasa çıktım. Aniden Mesudiye’den gelen bir top ateşi duydum. Bu atış bana normal gelmedi. Gemi bizim tarafa doğru yatmaya başladı. İki dakika sonra son kez üçüncü ateş duyuldu ve geminin birkaç metre önünde üç ayrı ışık gözüktü ve Mesudiye denize doğru yatmayı sürdürdü... Beş dakika içinde koskoca gemi sulara gömülürken gövdesinin bir bölümü görülüyordu. Olay da şöyle oldu:

Bir denizaltı Boğaz’dan geçiyor ve Kepez Burnu’na kadar geliyor. Oradan Mesudiye’nin üstüne torpilleri atıyor. Mesudiye karşılık veriyor; fakat olan oluyor ve tahribat gerçekleşiyor.

… Batan gemi hep orada duruyor... Daha dün, hatta bu sabah kale gibi bir görüntüye sahipken şimdi bu enkaza bakmak öyle üzüntü verici ki…

Korkunç bir an
Üç mermi yakınımıza düşüyor. Elimi sıyırıyor. Hareket etmiyorum. Neye yarar ki… Olduğum yerde kalıyorum. Korkmuyorum. Bu esnada on kadar topçu koşarak yanımıza geliyorlar. Görevlerini bırakıp kaçıyorlar kanaatimce. Ben de odamdan tabancamı alıp, ölümle tehdit ediyorum. Geri dönüyorlar. Korkunç bir an. ..  

Kendimi bu gemiyle karşılaştırıyorum. Bugün genç, güçlü, hayat dolu, geleceğe güvenli… Belki yarın vurulmuş olurum, karşıdaki enkaz misali… (Tevfik Rıza, kendini batan geminin yerine koyarken tam iki yıl sonra aynı gün 13 Aralık 1916’da hayata veda edeceğini sanki hissetmiş!)

Mesudiye’ye karşı denizaltının yaptığı saldırı dün sabah 11.50’de olmuş. Bu gece sadece bizim yakınımızda on tane projektör çalışıyor…

… Mesudiye’den bir anı: Nöbetçi denizaltıyı görmüş. Hemen alarm veriyor. Havan topu getiriliyor; fakat bir torpil görülüyor. Pervanesi hızla dönüyor ve bir dakika içinde Mesudiye’nin dümenine ulaşıyor. Bir torpil daha… Mesudiye denizaltının yavaşça kaçtığını görüyor. Ateş açılıyor; fakat boşuna, mermiler geminin önüne düşüyor. Zaten gemi de yan yatmaya başlamış. Pek çok asker, subay öldü. Kapalı kalanlar, kabinlerde bulunanlardan bazıları kurtarıldı."

ALMANLARA DAİR
Tevfik Rıza Bey, beraber savaştığı Almanlar için de bazı notlar almış:
"Savaştığımız kim için, ne için? Almanları içimizde sevenler var. Bense uzun arayışlar sonunda, Almanları kötülüğümüzü isteyen babalara benzetiyorum. Ben onların niyetlerini biliyorum. Savaştan-doğal olarak- zaferle çıkmak ve üstünlüklerini bütün Avrupa’ya kanıtlamak ve aslında Türkiye’den kolonisi gibi faydalanmak! Buna rağmen, yöneticilerimiz kulaklarını tıkayıp, kendilerini Almanların kollarına atmayı tercih ettiler... Öncelikle, son derece kibirli bir halde bize hükmetmek istiyorlar... Bu beyler bizi, memleketimizde beş para etmez paralı asker gibi görüyorlar."

Tevfik Rıza Bey ve Belkıs Hanım’ın 97 yıllık aşk, özlem ve savaş mektuplarının devamı, NTV Tarih Dergisi'nin Mart sayısında...