Brüksel'deki kritik AB zirvesinde İngiltere Başbakanı David Cameron'ın tutumu, Euro'da çözümsüzlüğün İngiltere'ye maliyetii Durban'daki iklim değişikliği zirvesi ve petrol devi Exxon Mobil Bağdat yönetimi nasıl kızdırdı?
Abone olİngiltere basınının bugünkü başlıca gündem maddesi Brüksel'de başlayan kritik Avrupa Birliği zirvesi ve İngiltere Başbakanı David Cameron'un zirvedeki tutumu.
Guardian Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, sadece Euro Bölgesi'ndeki 17 Avrupa Birliği üyesi ülkeyi kapsayan bir anlaşma yapabilmek için, Cameron'ı günah keçisi ilan etmeye çalıştığını yazıyor.
Cameron, İngiltere'nin ve Londra'nın finans merkezi City'nin çıkarlarına aykırı herhangi bir kararı veto edeceğini söylemişti.
Guardian üst düzey Fransız yetkililerinse, sanki Cameron City'yi Avrupa Birliği'nin tüm mali kurallarından muaf tutmaya çalışıyormuş gibi bir hava yayarak, Cameron'ı köşeye sıkıştırmaya çalıştığını belirtiyor.
'Cameron yalnız kaldı'
Independent ise, yeni bir Avrupa Birliği anlaşması karşılığında City'ye özel bir koruma isteyen Cameron'ın, bu girişiminde yalnız kalmış gibi göründüğünü yazıyor.
Gazeteye konuşan bir Avrupa Birliği diplomatı, "İngilizler bu tutumlarını çok ileri götüremez. Bir anlaşmayı veto etmenin bedelini ödeyemezler. Buradaki herkes de bunu biliyor" diyor.
Financial Times ise, Cameron'ın kendi partisinde Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan milletvekillerinin baskısını, Brüksel'de bir pazarlık kartı olarak kullanmayı amaçladığını yazıyor.
Gazeteye göre Cameron, Almanya Başbakanı Angela Merkel'e, İngiltere zirveden istediğini alamadığı takdirde, Muhafazakâr Partili milletvekillerinin, Euro Bölgesi'nde daimi bir kurtarma fonu kurma planlarını veto edebileceği uyarısında bulundu.
Avrupa İstikrar Mekanizması adlı daimi kurtarma fonunun yürürlüğe girebilmesi için, 27 Avrupa Birliği üyesi ülkede de onaylanması gerekiyor.
İngiltere fona katkı yapmadığı için, Avam Kamarası'nda gelecek yıl başlarında yapılması planlanan oylamada, fonun onaylanması bekleniyordu.
Ancak gazetenin Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberine göre, Cameron Merkel'e Brüksel'den eli boş döndüğü takdirde, fona onay almakta zorlanabileceğini söyledi.
Çözümsüzlüğün İngiltere'ye maliyeti
Times ise, Euro krizine çözüm bulunamadığı takdirde İngiltere ekonomisinin karşılaşacağı zararı manşetine taşımış.
Gazete İngiliz Hazine Bakanlığı'nın tahminlerine göre Euro dağıldığı takdirde, İngiltere'nin Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası'nın yüzde 7 küçüleceğini yazıyor. Bunun da, 100 milyar sterlinlik bir kayıp anlamına geleceği belirtiliyor.
Bu tahmini iyimser bulanların da olduğunu kaydeden gazete, küçülmenin yüzde 10'a ulaşabileceğini söyleyenlerin de bulunduğunu kaydediyor.
'Kaybedecek zaman kalmadı'
İngiliz basınının Avrupa Birliği zirvesi kadar yakından olmasa da, izlediği bir başka zirve, Güney Afrika'nın Durban kentinde yapılan iklim değişikliği zirvesi. Independent başyazılarından birini bu zirveye ayırmış. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Euro Bölgesi krizi ve Brüksel'deki ölüm kalım zirvesinin gürültüsü arasında, bir o kadar önemli zirve unutulma tehlikesi altında. Durban'daki zirve bu gece sona erecek. Dolayısıyla hala, az da olsa yapıcı bir sonuç çıkması ihtimali var. Ama zirvede kaydedilen gelişme tehlikeli bir şekilde belirsiz ve bunun etkileri, daha yavaş bir şekilde hissedilecek olsa da, Euro Bölgesi'nin çökmesinden daha yıkıcı. Zirveden elbette birşeyler çıkacak. Büyük olasılıkla, incelikli bir dille kaleme alınmış, ama iyi niyetlerden başka bir şey içermeyen bir metin olacak. Bu yetmez. Küresel bir anlaşma gerekiyor. Tüm ülkeleri, hukuken karbon salımlarını azaltamaya başlama taahhüdü altına sokacak bir anlaşma. Anlaşma olmazsa, bir 10 yıl daha gecikeceğiz. Ama iklim değişikliği beklemeyecek. Küresel karbon salımı miktarı kontrolden çıkmış halde ve çözüm fırsatlarımız hızla azalıyor. Zaman daralıyor. Durban'da gelişme kaydedildiğini görmeliyiz."
'Exxon Mobil Bağdat'ı kızdırdı'
Independent'ın dünya haberleri sayfalarındaysa, Irak ile ilgili bir haber dikkat çekiyor.
Habere göre petrol devi Exxon Mobil geçen ay, Bağdat'taki merkezi yönetimin isteklerini dikkate almayıp, doğrudan Kürt yönetimiyle Kuzey Irak'ta petrol arama anlaşması imzaladı.
Gazete, petrol aranması planlanan üç bölgeden ikisinin aidiyetinin tartışmalı olduğunu da belirtiyor.
Haberde Bağdat yönetiminin şimdi misilleme yapıp, Exxon Mobil'i Güney Irak'taki dev bir petrol yatağından çıkartıp, çıkartmamayı değerlendirdiği söyleniyor.
Bağdat'taki siyasi liderlerin, şirketi ülkenin bütünlüğünü riske attığını söylediği belirtiliyor.
Gazeteye konuşan Enerjiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hüseyin Şehristani, Irak'taki tüm petrol ve doğalgaz anlaşmalarının federal hükümetin onayını alması gerektiğini söylüyor.
Independent, Kürt yönetiminin daha önce de Bağdat'la bu tür sorunlar yaşadığını hatırlatıyor. Ama daha önce Kürt yönetimiyle doğrudan anlaşma imzalayanların, ülkenin başka bölgelerinde iş yapmayan küçük, bağımsız şirketler olduğunu belirtiyor.
Şimdiyse, büyük bir şirketin ilk kez Nuri el Maliki hükümetinin tehditlerine kulak asmadığı vurgulanıyor.
Kriz ve boşanma sayısı
Guardian'da, İngiltere'de 2010'daki boşanma sayısının bir önceki yıla göre, yaklaşık yüzde 5 arttığı belirtiliyor.
Son yedi yıldır ilk kez artan boşanma sayısının, para sorunlarının ailelerin parçalanmasına neden olduğu yönünde bir kaygı yarattığı söyleniyor.
Haberde, İngiltere'de daha önce 1980'ler, 90'lar ve 2000'li yılların başında da ekonomik durgunluk yaşandığı ve bu dönemlerde de boşanma sayısında artış olduğu belirtiliyor.