BIST 9.489
DOLAR 34,55
EURO 36,07
ALTIN 2.990,07

8 Mart Kadınlar Günü'nde Ukraynalı anaların çilesi

Sevgili dostlar; 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma şartları elde etme talebiyle bir tekstil fabrikasında greve gitmişlerdi.

Ama kuruluşundan o  güne, daha 100. yılını doldurmamış olan ABD devletinin vurucu gücü polis teşkilatı, bunun üzerine işçilere saldırmış, bununla yetinmeyip daha iler giderek işçileri fabrikaya kilitlemiş ve fabrikayı da ateşe vermişti. Üstelik bu yangından kaçıp kurtulan olmasın diye fabrikanın kapılarını işçilerin üzerine kapamış, her halükarda kaçan olursa, onların da kaçışını engellemek için fabrika önünde barikatlar kurmuşlardı.  İşte bu insanlık dışı olaylarda çoğu kadın olmak üzere tam 129 işçi ölmüş, kimisi de yanarak can vermişti. Düzenlenen cenaze törenine ise 100 bini aşkın insan katılmıştı.

Daha sonraları 26-27 Ağustos 1910 tarihlerinde Danimarka Kopenhag’da toplanan Uluslararası Kadınlar Konferansında, Almanya delegasyonunun teklifi doğrultusunda 8 Mart 1857’de ABD, New York ‘daki tekstil fabrikasında çoğu yanarak ölen kadın işçilerin hatırasına, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanılması oy birliğiyle kabul edilmişti.

İlk yıllarda kutlamalar için belli bir tarih olmamakla birlikte Dünya Kadınlar Günü’ne yönelik kutlamalar her zaman ilk bahar aylarında gerçekleşmişti. 8 Mart tarihinin bizzat belirlenmesi ise ancak 1921’de Moskova’da gerçekleşen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında alınmış olan bir karar doğrultusunda olmuştu. 

Dünya Kadınlar Günü’nün 60’lı yılların sonlarına doğru ABD’de kutlanmaya başlaması 8 Mart’ın bütün dünyada daha güçlü bir şekilde  gündeme oturmasına sebep olmuştu. Nitekim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık  1977 tarihinde, her yıl 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak bütün dünyada kutlanmasını kabul etmişti. Ama dikkat çeken husus şuydu; günün tarihine ilişkin Birleşmiş Milletlerin sitesinde yer alan bölümde, bu kutlamanın, 8 Mart 1857’de New York’da bir tekstil fabrikasında işçilerin insanca ve hakça bir muameleye muhatap olma talep ve tepkilerine binaen fabrikaya kilitlenen, daha sonra ateşe verilen, barikatlarda önleri kesilen ve bütün bunların neticesinde çoğu kadın olmak üzere ölen 129 işçinin hatırasına 8 Mart’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararına geçtiğine dair hiçbir ifade yoktu…

Gel gör ki; zulümleri ayan beyan ortada, ama kerametleri kendilerinden menkul, sözde beş büyüklerin en büyüğü yine hakikatların üzerini örtmedeki maharet ve büyüklüğünü göstermiş, zulüm ve gözyaşı ile dolu olan tarihinin en yüz kızartıcı diliminin ayrıntılı bir şekilde Birleşmiş Milletlerin kayıtlarına geçmesine engel olmuştu. 

Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edilip, kutlamaların düzenli bir şekilde her yıl Mart ayının 8’inde yapılmasına, 1921 yılında Moskova’da gerçekleşen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında karar verilmişti. Tabir caizse Moskova, o tarihte devlet düzeni haline getirdiği, emeğin üstünlüğüne dayanan ideolojik yapısı doğrultusunda “Emekçi Kadınlar”ın rejime kazandırılması yolunda dünyaya öncülük etmeye kalkmıştı.

Ama aynı Moskova, bu gün, gerek üst çatı ve gerekse alt ayırımlar dahil olmak üzere aynı inanç yapısına sahip olduğu, kendisiyle aynı dil ve ırk birliği içerisinde bulunan, kapı komşusu mesabesindeki Ukrayna’yı 15 günden bu yana bombardımana tabi tutmuş, kar-kış, kıyamet içinde yavrusuna sarılmış çaresiz milyonlarca anayı, yaşlı-küçük demeden yardıma muhtaç daha nice kadını evinden ocağından edip yollara dökmüş; onları mülteci durumuna sokmuştur.

Ne  Moskova, ne de tavşana kaç, tazıya tut diyenler; fark etmez bunların hepsi iki yüzlülükte birbiriyle yarışırlar. 1921’de rejimin yerleşip kök salması için emeğin kutsanması yolunda emekçi kadınların reklam aracı olarak kullanılması gerekiyordu, bu doğrultuda 8 Mart, değerlendirilmesi gereken bir fırsattı. Nitekim değerlendirildi de. 

Ama bugünkü hedefleri açısından; değil bir evladı kucağında diğeri de eteğinden tutunan ananın feryadı, zalimin amansız bombardumanı karşısında, sığınağa dönüştürülen meto duraklarında dünyaya gözlerini açan yavruların çığlıkları bile onların kılını kıpırdatmaya yetmez.

Yine imdada yetişen biz oluruz!
Tarih boyunca mazlumun ahını işiten, feryadına kulak veren bu millet, Moskova’nın Kiev üzerindeki niyetlerini pratiğe yansıtmaya yönelik bütün hızıyla yoluna devam ederken, “tavşana kaç, tazıya tut” diyenler başta olmak üzere bütün dünya kendi geleceğine yönelik planlar yaparken, tarihi misyonu doğrultusunda ANKARA, Romanya’nın Suceova şehri, Siret sınır kapısında AFAD-Kızılay işbirliği ile tedbirini almış, orada Halil İbrahim damgalı gönül sofralarını kurmaya başlamış bile. Böylece bir zamanlar emeğin suiistimalini yapanların, bu gün de başka sevdalara kapılarak kovaladığı mazlum neneler analar, bacılar, yavrular 2022’nin 8 Mart’ını Ankara’nın Romanya-Ukrayna sınırında kurduğu Halil İbrahim sofralarında, kendileri için hazırlanan sıcak çorbaları içerek kutladılar.

Bunlar 8 Mart'ta da samimi değillerdir!
Biraz derinlere gidelim… İstanbul’un fethinden tam 133 sene sonraydı… Papalık Roma’da bir konsül toplamıştı… Konsül tek maddelik bir gündemle toplanmıştı… Yıl 1586.. Gündem aynen şöyleydi “Kadın insan ruhunu taşır, yoksa şeytan ruhu mu”… Uzun süren tartışmalar sonunda kadının insan ruhu taşıdığı kabul edilmişti... Ama bir şartla; her daim erkeğe hizmet etmek kaydıyla…

Ama bizim medeniyetimizde, hayatımıza ve davranışlarımıza yansıttığımız etkin kabullenişimizde cennet anaların ayakları altındadır. Kadın bizim anamız, hayat arkadaşımız, bacımız, cimcime göz aydınlığımızdır. Senede yalnız bir gün değil, bütün günler onlarındır. 

Onların üretmiş oldukları sevgi, san’ata dönüştürüp sergiledikleri saygı ve davranış güzellikleri olmasaydı bizim gündüzümüz gölgelenir, gönlümüz mahzunlaşırdı. Harsımızın temelini teşkil eden bu birliktelik, bu sevgi ve san’ata dönüşen bu saygı bizim millet olarak varlığımızın, devlet olarak BEKAMIZIN ana sermayesidir. Rabbim bizi o sevgiden, o saygıdan yoksun kılmasın.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.