BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

8 Ağustos İngiltere Basın Özeti

Economist dergisine göre Türkiye'de Erdoğan döneminde yeni bir aşamaya geçilmek üzere. Times'a konuşan Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'na göre, "Türkler artık bir korku imparatorluğunda yaşıyor".

Abone ol

İngiliz basınında bugün Türkiye'de Pazar günü ilk turu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili haberler ve yorumlar dikkat çekiyor.

Haftalık The Economist dergisindeki yazının başlığı, "Despot mu, yoksa kendinden emin bir lider mi?"

Yazıya eşlik eden karikatürde, sultana benzetilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başına taktığı sarıkla uçan bir halı üzerinde Başbakan yazılı bir camiden Cumhurbaşkanı yazılı bir camiye uçarken görülüyor.

Economist, Erdoğan döneminde yeni bir aşamaya geçilmek üzere olunduğu görüşünde.

Dergideki yazı, Erdoğan'ın birinci turda Türkiye'nin halk oyuyla seçilecek ilk Cumhurbaşkanı olacağından, çok az kişinin şüphe duyduğu tespiti ile başlıyor.

Economist, kamuoyu araştırmalarının, seçime katılım oranının yüzde 80'inin altında kalması halinde, Erdoğan'ın ilk turda yüzde 55'e yakın bir oyla Cumhurbaşkanı seçileceğini gösterdiğini belirtiyor.

Dergi bununla birlikte Erdoğan'ın ailesini de hedef alan Aralık ayındaki yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını, Soma'da Mart ayında 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasını, Erdoğan'ın Soma'da bir işçiyi tokatlarken bir danışmanının da bir göstericiyi tekmelerken görüntülenmesini, IŞİD militanlarının Musul'da Türkiye Konsolosluğu'nu basıp Başkonsolos dahil 49 personeli alıkoymasını hatırlatmış okurlarına.

Yazıda, Türk Konsolosluk çalışanlarının, Batı'nın muhtemel müdahalesine karşı canlı kalkan olarak kullanıldığı belirtiliyor.

Economist'e göre Erdoğan'ı, onu eleştirenler bir despot, destekçileri ise kendinden emin bir lider olarak görüyor.

Dergideki yazıda Erdoğan'ın ordunun pençesini söktüğü, başörtüsü yasağını hafiflettiği, Kürtlerle müzakere eden ilk kişi olduğu da vurgulanıyor. Economist bununla birlikte, giderek otoriterleştiğini vurguladığı Erdoğan'ın manipülasyon yapmakta çok usta olduğu görüşünde.

Yazıda bu noktada hatırlatılan olaylarsa; Erdoğan'ın tabanını Gezi protestolarının ardında Yahudilerin ve onların (Economist) dahil medyadaki müttefiklerinin olduğuna inandırması ile yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının ardından Fethullah Gülen'in bulunduğunu, bunun AK Parti'yi devirmeye yönelik küresel bir komplonun parçası olduğunu söylemesi.

Economist'teki yazı şöyle noktalanmış:

"AK Parti şimdilik Meclis'te, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini artıracak anayasa değişiklikleri için ihtiyaç duyduğu üçte ikilik çoğunluktan yoksun. Daha da kritik olansa ekonominin bocalıyor olması. Enflasyon yükseliyor, büyüme oranı yaklaşık yüzde 4'e düşmüş durumda. Türkiye'nin en büyük ikinci pazarı Irak ve Suriye'yi içine çeken şiddet yüzünden ihracat da azalıyor.

"Sayın Erdoğan, bunların etkileri hissedilmeden, AK Parti'den göreve getirmeyi umduğu kukla Başbakan üzerinden erken seçime gitmeyi düşünebilir. Ancak AK Parti rüyalarını gerçekleştirmeye yetecek sayıda milletvekili çıkaramayabilir. Erdoğan bu durumda daha fazla siyasi taviz karşılığı desteklerini almak için Kürtlere dönecektir. Eğer bu destek gelmezse, Erdoğan'ın gücü sonunda azalabilir ve bu yeni bir lidere yol açabilir.

"Birçok kişi bunun Türkiye için en iyi sonuç olacağını düşünüyor."

Economist'ten Erdoğan'a yanıt

Economist dergisi internet sitesinde de, Başbakan Erdoğan'ın derginin Türkiye muhabiri Amberin Zaman'a yönelik eleştirilerine yanıt vermiş.

Erdoğan Malatya'daki mitinginde Amberin Zaman için "edepsiz kadın" ifadesini kullanmıştı.

Economist ise Amberin Zaman'ın 15 yıldır Türkiye'de görev yaptığını, çok saygı duyulan bir gazeteci olduğunu, Zaman'ın ve onun haberlerinin arkasında olduğunu belirtiyor.

Derginin internet sitesindeki yanıtta şu ifadeler de yer alıyor:

"Demokraside gazetecilerin tehdit edilmesine yer yoktur. Türkiye ise Sayın Erdoğan'ın yönetiminde bağımsız gazetecilik için giderek daha da zor bir yere dönüştü. Medyayı gözlemleyen New York merkezli sivil toplum kuruluşu Freedom House da geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin statüsünü düşürmüştü. Freedom House Türkiye'de medyanın artık "kısmen özgür" statüsünde sayılamayacağını ve "özgür olmadığını" belirtmişti."

İhsanoğlu: Türkler artık korku imparatorluğunda yaşıyor

Times gazetesinde ise Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile yapılmış bir mülakat var.

Gazetenin haberinin başlığı, "Erdoğan'ın rakibi, Türklerin artık bir korku imparatorluğunda yaşadığını söylüyor".

Times'ın İstanbul'daki muhabiri Alexander Christie-Miller İhsanoğlu ile seçim kampanyası sırasında görüşmüş.

"Bu ülke bir korku imparatorluğuna dönüştü" diyen İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Türkiye'nin vatandaşları sürekli siyasi ve dini inançlarına otosansür uyguluyor. Çünkü Erdoğan'ın sürekli atıfta bulunduğu 'diğerlerinin' parçası olmaktan korkuyorlar."

Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin "çatı adayı", ayrılıkçılığın değil uyumun lideri olmayı hedeflediğini, Türkiye'nin de acilen buna ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Times muhabiri ise Nişantaşı'nda görüştüğü seçmenlerin hepsinin kendisine, İhsanoğlu'nun adını daha önce hiç duymadıklarını söylediğini, hatta bazılarının onun adını telaffuz etmekte de zorlandıklarını aktarmış.

Adının açıklanmasını istemeyen bir seçmen ise Times muhabirine şunları söylemiş:

"İhsanoğlu'na oy vermeyeceğim. Ortada iki İslamcı arasında bir seçim var."

"Babacan'ın geleceği merka konusu"

Financial Times'ın Türkiye muhabiri Daniel Dombey'nin gazetenin internet sitesindeki blog yazısının başlığı ise "Türkiye'de bundan sonraki hükümetin kalitesine dair şüpheler var".

Daniel Dombey, Erdoğan'ın birçok kesime göre Pazar günkü seçimin favorisi olduğunu söylüyor.

Dombey, Türkiye'nin yüzleştiği en önemli sorunlardan birinin ise daha sonra nasıl bir hükümet tarafından yönetileceği olduğu görüşünde.

Financial Times muhabirine göre bu noktada en önemli konulardan biri de, uluslararası saygınlığı olan ve son aylarda hayal kırıklığı yaşadığını ima eden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın geleceği.

Dombey'nin yazısı şöyle sürüyor:

"Babacan, yabancı yatırımcılar için bir güven kaynağı. Genelde mali disiplin, yapısal reform, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı gibi onların sevdiği politikalar izliyor, mesajlar veriyor. Ancak Babacan'ın üç dönem kuralı nedeniyle önümüzdeki yılki genel seçimlerin ardından hükümetten ayrılması bekleniyor. İş adamları ve yatırımcılar, Pazar günkü seçimlerden sonra nasıl bir hükümet kurulursa kurulsun, Babacan'ın o döneme kadar görevi sürdürmesini umuyor. Babacan'ın hamisi, bir süreliğine siyaset sahnesinden çekilecek gibi görünen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olsa da..."

Financial Times muhabiri bu noktada Ali Babacan'ın, Ziraat Bankası'nın Gülencilerin kurduğu Bank Asya'yı satın almak için görüşmeler yaptığını açıklamasını ise bir "gaf" olarak nitelendirmiş.

Daniel Dombey, Başbakan Erdoğan'ın üst düzey danışmanlarından Yiğit Bulut'un Babacan'ı yalanladığını, açıklamalarının piyasalarda spekülasyona yol açtığını söylediğini de eklemiş.

Dombey'nin yazısı şöyle noktalanıyor:

"Yiğit Bulut, Ali Babacan'ın tam tersi bir isim. "Faiz lobisinin" Türkiye'ye zarar vermeye çalıştığına dair görüşleriyle biliniyor. Erdoğan da ısrarlı bu teoriyi dile getiriyor.

"Bulut ayrıca, hava yolu şirketi Lufthansa'nın geçen yılki hükümet karşıtı gösterilerin arkasında olduğunu iddia etmiş, Erdoğan'ın düşmanlarının onu telekinezi yöntemiyle öldürmeye çalıştığını iddia etmişti. Yiğit Bulut'un ekonomi konusunda Ali Babacan'dan daha fazla söz sahibi olduğu bir ülke yatırımcıları tereddüte itebilir.

"Erdoğan'ın Perşembe günü verdiği mesaj ise Babacan'dan çok Bulut kampına yakın görünüyordu. Ana akım bir ekonomi terorisine yönelik saldırısını sürdüren Erdoğan iş adamlarına enflasyonun temel nedeninin mevcut faiz oranları olduğunu söyledi."