BIST 8.610
DOLAR 34,35
EURO 37,45
ALTIN 3.023,73
HABER /  GÜNCEL

7 Mart İngiltere Basın Özeti

İngiltere’de yayımlanan gazetelerde Ukrayna krizi ve Suriye'deki gelişmelerle ilgili haber ve yorumlar dikkat çekerken, Financial Times'ın başyazısında Cumhurbaşkanı Gül'e çağrı yapılıyor.

Abone ol

İngiltere gazetelerinde Ukrayna krizi ve Rusya’nın Kırım bölgesine asker çıkarmasıyla ilgili bazı haber ve yorum başlıkları şöyle:

GUARDIAN

  • Rusya Devlet Başkanı Putin’e ülke içinde onay %67
  • Başkent Kiev’de savunma güçlerine katılmak için kuyruklar
  • İngiltere Başbakanı Cameron, beklenenden sert Avrupa karşılığından memnun
  • Başyazı: Putin göstermelik tehditlere kulak asmayacaktır

TIMES

  • Rusya Kırım’ı yutarken Ukrayna bölünmenin eşiğinde
  • Kiev hükümeti, Donetsk’i ele geçirme tehdidi sonrası isyancı lideri yakaladı
  • Roger Boyes: Kremlin’in oyununa karşı Batı oflayıp pufluyor
  • Başyazı: Teslimiyet yok. Vladimir Putin’in Avrupa ile ABD’nin arasını açmasına izin verilemez

TELEGRAPH

  • Fraser Nelson: ABD’nin Rusya’ya karşı kullanabileceği yeni silahı ‘enerji bombası’

FINANCIAL TIMES

  • ABD, Ruslara vize yasağı koyuyor
  • Kaya gazı artışı ABD’ye etkili bir jeopolitik silah veriyor
  • Putin yandaşı ‘küresel mali oligarşiye’ işaret ediyor

Abdullah Gül’e çağrı

Financial Times’ın başyazısında, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e “tavrını takınma” çağrısı yapılıyor.

“Gül için tavrını takınma zamanı” başlıklı yazıda, Erdoğan’ın Başbakanlık koltuğunda oturduğu 10 yılı aşkın süre boyunca Türkiye’nin siyasi ve ekonomik dönüşümüyle, gelişmekte olan ülkelerin “yıldızı” haline geldiği belirtiliyor.

Ancak Erdoğan hükümeti ile eski müttefik Fethullah Gülen hareketi arasındaki siyasi çekişmenin, ekonomik beklentilere ve itibara zarar verdiğini kaydediyor FT.

Gazeteye göre, siyasi çalkantı iki boyutta ilerliyor:

Erdoğan ve hükümet üyelerinin yolsuzluk ilişkilerini sergileyen gizli dinlemeyle edilmiş ses kayıtlarının yayımlanması,Gülen hareketi üyesi olduğu sanılan binlerce polisin görev yerlerinin değiştirilmesi; güçler ayrılığı ilkesine aykırı olarak yargıç ve savcılar üzerinde hükümet kontrolünün artırılması; internete erişim kısıtlamaları.

Başyazıda şu ifadeler kullanılıyor:

“Bu yıkıcı kavgayı dışarıdan gözlemleyenler bir tarafı tutmaktan kaçınmalı. Hangisinin öbüründen daha çok kaygı verici olduğu tartışılır. Erdoğan göz göre göre, iktidara geldiği ilk yıllarda Türkiye AB üyeliğine talipken yürürlüğe getirdiği önemli anayasal reformları ortadan kaldırıyor. Bununla birlikte, Gülencilerin saldırganca oynadığı ‘devlet içinde devlet’ rolüne, işleyen hiçbir siyasi sistemde göz yumulamaz.”

“Diğer yandan, hiç kuşku yok ki bu kavga Türkiye’nin uluslararası imajına zarar veriyor. Özellikle ekonomi konusunda bu böyle. Özellikle mali ihtiyaçları için sıcak paraya ihtiyaç duyduğu göz önüne alındığında, Türkiye, mali piyasalardaki tedirginlikler konusunda oldukça kırılgan durumda. ABD’nin para politikasını incelttiği bir sırada Türkiye siyasi çalkantıyı göze alamaz.”

“Sonunda, AKP içindeki önde gelen isimler Başbakan’ın pozisyonunu sorgulamaya başlayabilir. Eğer yolsuzluk iddiaları bu ayki seçimde Erdoğan’a desteği ciddi biçimde aşındırırsa, AKP’nin liderliği konusunda Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün meydan okumasıyla karşılaşabilir. Gül, Erdoğan’ın eskiden beri müttefği ve aynı zamanda Gülen hareketine de yakın. Gül’den gelecek bir çıkış, Türkiye’deki krizin kontrolden çıkmasını durduracak tek şey olabilir.”

Öte yandan, Türkiye’deki muhalefet hareketinin çok parçalı olduğuna ve halen halk içinde desteğe sahip olan Erdoğan’ın “gözden çıkarılamayacağına” dikkat çekiliyor.

“Ama uzun süredir iktidarda. O orada kaldıkça, hukukun üstünlüğü ve Türkiye’nin kurumları daha da zayıflayacak gibi” denilen başyazıda, bu tehlikeyi Gül’ün savuşturabileceği öne sürülüyor.

İstanbul yarışı

Financial Times’taki bir haber, “Erdoğan, İstanbul’daki başkanlık yarışını gölgeliyor” başlığını taşıyor.

Gazeteye konuşan CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Mustafa Sarıgül, esas rakibinin eski İstanbul Belediye Başkanı ve Başbakan Erdoğan olduğunu belirterek, “İstanbul’dan geldi, İstanbul’dan gidecek. İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” diyor.

Eski Şişli Belediye Başkanı, “Aramızda birçok ortak nokta var ama ilkelerimiz çok farklı” diyerek, kendisinin de ortalama bir Türk olarak mütevazı bir aileden geldiğini ve kız kardeşinin başörtüsü taktığını belirtiyor.

Haberde, Sarıgül’ün anketlerde AKP’li rakibi Kadir Topbaş’ın 8 puan geride gözükmesine karşın, yolsuzluk kayıtlarının yayımlanmaya devam etmesiyle birlikte adayların başa baş hale gelebileceği belirtiliyor.

CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul’da “aritmetik avantaj” sahibi olmadıklarını kabul ederek, “Erdoğan’ın karizması seçmenler için önemli bir şey. Hâlâ Erdoğan zihinlerinde bitmiş değil” diyor.

Kadınların çalışma yaşamındaki yeri

Financial Times bugün gelişmekte olan ülkelerde kadınların iş dünyasındaki yerini irdeleyen bir ek veriyor. Ekteki yazılardan biri Türkiye’de kadınların çalışma hayatına katılımıyla ilgili.

Piotr Zalewski imzalı yazıda öncelikle Ümit Boyner, Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Fortune dergisi tarafından dünyanın ikinci en güçlü kadını seçilen Güler Sabancı gibi kadınlar örnek veriliyor.

Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’deki şirketlerde kadın baş yönetici oranı %12. Grant Thornton raporuna göre, üst düzey yöneticiler arasında kadınların oranı %25’e kadar çıkıyor.

Türkiye’de kadınların genel istihdam oranı ise OECD ortalamasının yarısı kadar: %29.

Dünya Ekonomik Forumu’nun toplumsal cinsiyet eşitliği raporunda 136 ülke arasında 120. sırada yer alan Türkiye, kadınlar için ekonomi ve fırsat eşitliği sıralamasında 7 sıra daha geride bulunuyor.

İTÜ’den Doç. Dr. İpek İlkkaracan, 8 yıllık temel eğitim almış bekar kadınlarda çalışma hayatına katılım oranı %48 iken, evli kadınlarda bu oranın %18’e kadar düştüğüne dikkat çekiyor.

“Kadınlar evlenir evlenmez veya çocuk sahibi olur olmaz emek piyasasından çıkıyor” diyen İlkkaracan, kadınların çalıştığı sektörlerde genellikle annelik izni olmamasını ve düşük ücretlerin özel çocuk bakımını karşılamaya yetmemesini sebepler arasında sayıyor.

İlkkaracan, AKP’nin kadınların iş dünyasına katılımını teşvik ettiğini söylemesine karşın, Başbakan Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” söyleminin bununla çeliştiğine dikkat çekiyor.

“İslami yaşam ve moda dergisi” Hayyat’ın editörü Zeynep Hasoğlu ise başörtüsü yasağının kalkmasıyla, daha önce çalışamayan çok sayıda kadına fırsat doğduğunu belirtiyor.

“Hükümetin yasağı 2013’te neredeyse tamamen kaldırmasıyla ve yükselen ‘İslami burjuvazi’ ile kapalı kadınlar işyerlerinde daha çok görülüyor” diye yazan FT, Hasoğlu’nun şu sözlerini aktarıyor: “Kamu hastanelerinde onlar çay getirenler veya temizlik yapanlardı. Şimdi doktorlar onlar.”

İlkkaracan, başörtüsü yasağının kalkmasıyla çalışan kadın sayısının çok az arttığını belirtirken, Hasoğlu, kız çocuklarının “zengin bir kocayla evlenme” hayaliyle büyütülmesinin sorunun temelinde yattığını savunuyor.

Suriye’de ‘güney cephesi’

FT’de dikkat çeken analizlerden bir tanesi, Suriye ile ilgili.

Barzou Daragahi ve Erika Solomon imzalı haberde, Suriye’nin kuzeyinde İslamcı muhalifler ve El Kaide çizgisindeki militanlar arasında çatışmalar sürerken, isyancıların Cumhurbaşkanı Beşar Esad yönetimine karşı başkent Şam’ın güneyinde yeni bir cephe açmaya çalıştıkları anlatılıyor.

Habere göre, bu çabaya destek olan ülkelerin başında Suudi Arabistan ve ABD geliyor.

Brookings Doha Centre uzmanı Charles Lister, muhaliflerin kontrol altındaki bölgeden 120 km. uzaktaki Şam’a uzanan bölgenin düzlük olduğuna dikkat çekerek, ulaşım hatlarının isyancıların kontrolüne geçmesi halinde hızlı bir ilerleme kaydedilebileceğini öne sürüyor.

Independent’ın Suriye ile ilgili haberindeyse, Rusya ve ABD’nin girişimiyle yapılan ‘kimyasal silahların imhası’ anlaşmasının Suriye yönetimi tarafından söz verilen takvim uyarınca yerine getirilmediğine ilişkin eleştiriler aktarılıyor.

Diğer yandan, bu gecikmede isyancıların konvoylara yönelik saldırılarının ve güvenlik kaygılarının da rol oynadığı belirtiliyor.