Afganistan'daki saldırının mezhep çatışmasına yol açabileceği kaygıları, FT'den Putin'e tavsiye: Reform yap, 'Kanser vakalarının önemli bir kısmı önlenebilir' ve 'Kış kadınları yaşlı gösteriyor'
Abone olAfganistan'da dün, yani Aşure günü başkent Kabil'deki bir Şii türbesine düzenlenen saldırıda onlarca kişinin ölmesi İngiliz basınında geniş yer bulan konulardan.
Genel kanı, saldırıyla beraber, ülkede bir mezhep çatışması yaşanması kaygılarının arttığı yönünde.
Independent'ta Kim Sengupta imzasıyla yayımlanan bir yorum yazısında da bu durum vurgulanıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
'Pakistan'ın hediyesi'
"Saldırılar, Batı'nın Afganistan'da kararlı teröristlerle karşılaştığında ne kadar yetersiz olduğunu gösterdi ve katliamın boyutları da şaşırtıcı. Ama daha da büyük sorun özellikle Şii toplumunun hedef alınması. 10 yıldır devam eden savaşta mezhep temelli bu ilk saldırı, çatışmada yeni bir cephe açılması ihtimalini de beraberinde getiriyor. Ülkenin en büyük Şii topluluğu Hazaralar, içsavaş sırasında Sünni Taliban'ın büyük katliamlarını yaşadılar. Ama Taliban hep bunun mezhep nedeniyle değil, Hazaraların Kuzey İttifakı'na destek vermesinden kaynaklandığını söylemişti. Ama dünkü katliam bu bahaneyle de açıklanamaz. Taliban sorumluluğu reddetti. Bazıları kimin sorumlu olduğu konusunda çoktan kararını vermiş. Dün sabah saldırı haberi Afganistan Konferansı'nın yapıldığı Bonn'a ulaştığında Afgan heyetinden bir yetkili, "Pakistanlı komşularımızdan bir başka hediye" dedi."
Saldırıyı üstlenen örgüt
Guardian'da güvenlik güçleri ve uzmanların saldırının arkasında El Kaide ya da örgütle yakından bağlantılı bir grubun olduğuna inandıkları belirtiliyor.
Gazete, bir radyo kanalına telefon açan bir kişinin saldırının sorumluluğunu Leşkeri-i Cengvi el Almi isimli bir grup adına üstlendiğini yazıyor.
Şiilere karşı saldırılar düzenleyen grubun geçmişte, İslamabad'daki Mariott Oteli'nin bombalanması, Lahor'da Sri Lanka kriket takımına saldırı düzenlenmesi, Belucistan bölgesinde Şii hacıları taşıyan bir otobüsün hedef alınması sonucu 29 kişinin ölmesi ve 2009'da Karaçi'de Aşure günü 30 kişinin öldüğü saldırıdan sorumlu olduğu kaydediliyor.
İngiliz gazeteleri, Rusya'da yapılan parlamento seçimleri sonrası, seçimlerde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle, başkent Moskova'da düzenlenen gösterileri geniş bir şekilde işliyor.
Putin'e reform tavsiyesi
Financial Times'ın bir başyazısında Rusya Başbakanı Vladimir Putin'e protesto eylemlerine reformlarla yanıt vermesi tavsiye ediliyor;
"Lider kadrosu şimdi nasıl bir tepki verileceğini iyi düşünmeli. Bir seçenek demir yumruk. Ama otoriter eğilimleri güçlendirmek tehlikeli olur. Örneğin 51 milyon Rus vatandaşının internete ulaşımını kısıtlamak, tam da yetkililerin önlemek istediği türde protestoları beraberinde getirir. En iyi tepki, Putin'in 2000'den bu yana değişmemiş olmasına karşın, Rusya'nın değiştiğini kabul etmek. Seçimler, daha zengin ve bilgili seçmenin değişim ve geleceklerinde söz sahibi olmayı talep ettiğini gösterdi. Putin'in yapacağı en iyi şey, kendisini gerçek reformlarla yeniden var etmek olur. Muhafazakar Putin'in kozmetik reformlar, popülist harcamalar ve Batı karşıtı söylemini arttırarak bu durumu atlatmaya ve destek bulmaya çalışması bir risk. Washington'un füze savunma sistemi planları karşısında savaş tehdidinden söz etmesi, bu tutumun habercisi olabilir. Rusya için de çok zarar verici olur. Ayrıca, zayıflamış bir Putin, gücünün doruğundaki haline kıyasla Batı açısından çok daha zorlu bir ortak olma tehdidini de beraberinde getiriyor."
'Arap Baharı'yla karşılaştırmayın'
Guardian'da ise, David Hearst imzalı makalede, Rusya'da olanların neden Arap Baharı diye adlandırılan süreçle karşılaştırılmaması gerektiği anlatılıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Görünürde Putin'in Rusyası'nın, Bin Ali'nin Tunusu ya da Mübarek'in Mısırına çok benzeyen yanları var; haklarından mahrum edilmiş ama eğitimli bir gençlik, muhalif bir internet ve sosyal medya, küçük bir elit grubun yönettiği yolsuzluklara bulaşmış bir devlet ve gerçek siyasi değişimin imkânsız olması. Peki, seçimler baskı altındaki siyasi muhalefetin sokağa çıkıp, orada kaldığı bir kaynama noktası mı? Kısa yanıt "Hayır"
Putin'in karşısındaki liberal partilerin seçimde çok az oy aldığını söyleyen Hearst, seçimlere girmesi yasaklanan eski liberal milletvekili ve ekonomi profesörü Vladimir Rizkov'un sözlerine de yer veriyor.
Rizkov, Rus halkının siyasi açıdan pasif tutumuna dikkat çekiyor ve Ruslar'ın yüzde 85'nin hiçbir siyasi, sosyal ya da dini örgüte üye olmadığını söylüyor.
Hearst yazısına, "Öyle ya da böyle, Putin'in karşısına ciddiye alması gereken bir rakip çıkması için biraz daha geçmesi gerekebilir" diyerek son veriyor.
'Kanser kader değil'
Bu sabah İngiliz basınında geniş yer bulan konulardan biri de ülke çapında yapılan bir kanser araştırmasının sonuçları.
Habere bir tam sayfasını ayıran Times'ın başlığı "Daha sağlıklı bir yaşam sürmek, kanser vakalarının yaklaşık yarısını engelliyor" şeklinde.
Araştırmaya göre, İngiltere'de kanserin başlıca nedenleri sigara, beslenme alışkanlıkları ve aşırı kilo.
Bu üç unsur, geçen yıl ortaya çıkan 314 bin kanser vakasının üçte birinde başlıca neden.
Onbinlerce vakada da güneş ışığı, enfeksiyonlar, egzersiz yapmamak ve işte zararlı kimyasallara maruz kalmak gibi nedenlerin rol oynadığı belirtiliyor.
Araştırmayı yapan ekibin başkanı Profesör Max Parkin, "Çok sayıda insan kansere kaderin, ya da genlerin neden olduğuna inanıyor. Bu kanıtlar, tüm kanser türlerinin yüzde 40'ına aslında önleyebileceğimiz şeylerin neden olduğunu gösteriyor" diye konuşuyor.
'Kış kadınları yaşlı gösteriyor'
Daily Telegraph, kış aylarında olduğumuz bugünlerde kadınları üzecek türden. New York'ta yapılan bir araştırmaya göre kadınların gözleri, kış aylarında beş yıl daha yaşlı gözüküyor.
Güzellik uzmanlarının yaşları 27 ve 60 arasında değişen 5 bin kadın arasında yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, soğuk geçen aylarda yeterince güneş ışığı alınmaması nedeniyle deri soluklaşıyor ve kadınlardaki gözaltı torbaları daha koyu görünüyor.
Daha az D vitamini alınması sonucu da, daha fazla yorgunluk hissedildiği ve mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin üretiminin azaldığı vurgulanıyor.