İngiltere gazetelerinde ağırlıklı olarak, El Kaide'nin Irak, Suriye ve Lübnan'da güç kazanmasıyla ilgili gelişmeler irdeleniyor. Financial Times gazetesindeki birer haber ve analizde ise, Türk ekonomisinin “baskı altında” olduğu vurgulanıyor.
Abone olİngiltere gazetelerinde ağırlıklı olarak, El Kaide'nin Irak, Suriye ve Lübnan'da güç kazanmasıyla ilgili gelişmeler irdeleniyor. Financial Times gazetesindeki birer haber ve analizde ise, Türk ekonomisinin “baskı altında” olduğu vurgulanıyor.
17 Aralık’tan bu yana Türk lirasının %7,5 değer kaybettiği, borsada %12’ye yakın düşüş görüldüğü belirtilen Financial Times haberinde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yılın ikinci yarısında ekonominin toparlanmasıyla %4’lük büyüme hedefine ulaşılabileceği tahminine yer veriliyor.
Şimşek, İngiliz iş dünyası gazetesine yaptığı açıklamada, 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının ardından yaşanan siyasi çalkantının bazı yatırımcıları ürküttüğünü kabul ederek şöyle diyor: “Hukuki gelişmelerin doğrudan yabancı yatırım üzerinde olumsuz bir etkisi olup olmayacağını göreceğiz ama yatırım ortamını geliştirmekte kararlıyız.”
Gazetenin İstanbul’da yerleşik muhabiri Daniel Dombey’in kaleme aldığı analizde ise birçok uzmanın ve yatırımcının, Türkiye’nin para birimindeki ani düşüşü durdurmak için faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalacağı görüşü aktarılıyor.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hem Gezi Parkı eylemlerinde hem de yolsuzluk operasyonları sırasında “faiz lobisini” suçladığı hatırlatılarak, hükümetin bu önleme sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Dombey şöyle diyor: “Erdoğan taraftarlarının yaşadıkları sancılar nedeniyle yabancı tertipleri suçlamasına rağmen, Türkiye büyük oranda kısa dönemli yabancı sermayeye bağımlı. Mevcut 60 milyar dolarlık bütçe açığının yaklaşık 5’te 4’ü doğrudan yabancı yatırımla değil, sıcak parayla finanse ediliyor.
“Ülkenin özel sektörünün, çoğunluğu uzun dönemli olmak üzere, tam 166 milyar dolar döviz borcu var. Aileler, banka hesaplarını gözden geçirerek, tasarruflarını liradan yabancı paraya çeviriyor.”
“Buna karşın, Merkez Bankası’nın yabancı döviz rezervi 40 milyar veya biraz daha az olarak tahmin ediliyor ki bu diğer gelişmekte olan pazarlara kıyasla düşük bir miktar; özellikle bankanın para birimini korumak için Aralık sonu ile Ocak sonu arasında 6 milyar dolar harcayabileceğini açıklaması nedeniyle.”
Princeton Üniversitesi’nden Prof. Dani Rodrik ise şu değerlendirmeyi yapıyor: “Büyümeyi sağlayan büyük miktarda yabancı para vardı, peki nereye gitti bu para? Çoğu alınıp satılamazlara, inşaata ve diğer hizmetlere.”
Haberdeki bir veri ise Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımın 2007-2012 döneminde 22 milyar dolardan 12 milyar dolara düştüğüne işaret ediyor.
Bakan Şimşek ise Türkiye’nin en büyük ticaret ortaklarının bulunduğu Euro Bölgesi’ndeki ekonomilerin toparlanmasını olumlu gelişmeler hanesine yazıyor.
Gazeteye konuşan üst düzey bir uluslararası diplomat, Türkiye’nin bölgede ve dünyada daha büyük rol üstlenme iddiasının güçlü bir ekonomiyi gerektirdiğine dikkat çekerek, “Ekonominin iskambil kağıdından bir ev olduğunun ortaya çıkması bu yüzden çok önemli.” diyor.
El Kaide’nin alan hakimiyeti
Daily Telegraph gazetesinin dünya sayfalarından birinin manşetinde, “El Kaide’nin kara bayrağı 1300 ABD askerinin öldüğü şehirde” deniliyor.
Irak başkenti Bağdat’ın kuzey doğusundaki Anbar vilayetinin büyük bölümünü El Kaide militanlarının ve onlarla işbirliği halindeki Sünni Arap aşiretlerinin ele geçirdiği aktarılıyor haberde.
Irak’taki muharip askerlerini 2 yıl önce çeken ABD’den, Irak hükümetine aktif askeri yardımda bulunmasının beklendiğini yazan gazete, Amerikalı Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ise kesinlikle askerlerinin Irak toprağına ayak basmayacağını söylediği aktarılıyor.
Guardian gazetesi, aynı konudaki haberinde, İslamcı militanların Irak-Suriye sınırındaki gevşeklikten faydalanmasını öne çıkarıyor.
Haberde, Irak’ın Felluce ve Ramadi gibi kentlerini kontrol eden militanların, Suriye’nin kuzeyinde de alanlar kazandığı ve bu bölgeler arasında gidiş gelişlerin olduğu anlatılıyor.
Independent’in kıdemli muhabiri Robert Fisk ise kinayeli köşe yazısında, “Orta Doğu’da kimin kimle çatıştığının belli olmadığının” altını çiziyor.
Fisk; Suriye, Mısır, İran, Irak ve Lübnan yönetimleri “teröristlere” karşı savaştığını söylerken, “Daha önce hiç görmediğimiz bir Arap birliği bu. Osmanlı İmparatorluğu hayata döndü. Ama dikkatli olun.” diyor.
ABD’nin “yakın ve ılımlı” müttefiği Suudi Arabistan’ın Suriye ve Irak gibi ülkelerdeki militanlara para akıtırken, Mısır’da aynı militanlarla savaşan darbeci orduyu desteklediğine dikkat çeken Fisk, ABD ve diğer Batı ülkelerinin ise Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad güçlerine karşı savaşan El Kaide’cilerle çatışan muhaliflere destek olmasını irdeliyor.
“Şimdi kim Arap Uyanışı’nı veya bazı meslektaşlarımın hâlâ kullandığı şekliyle Arap Baharı’nı hatırlıyor?” diye sorduktan sonra, El Kaide çizgisindeki Irak Şam İslam Devleti’nin geçen hafta Lübnan başkenti Beyrut’ta saldırı düzenlediğini hatırlatıyor.
Şöyle diyor yazar: “Artık IŞİD üç cephede savaştığını doğruluyor: Irak, Suriye ve Lübnan. Öyleyse en sonunda Arap rejimleri birliğinden söz edebiliriz.”
Financial Times, tam sayfalık bir analizde, ABD’nin Orta Doğu bölgesinde eskisi kadar müdahil olmamasının Körfez’deki Arap rejimlerini tedirgin ettiğine dikkat çekiyor.
Brookings Doha Center uzmanı Gregory Gause, Suudi Arabistan’ın Mısır ve Suriye’de kendi politikasını izlemesine karşın, ABD’den kalan güvenlik boşluğunu dolduramayacağını belirterek, “ABD-İrian ilişkileri konusunda yapabilecekleri pek bir şey yok; Washington ve Tahran’ın geldikleri noktayı kabulleneceklerdir.”
Afganistan, Küba, Brezilya...
Times gazetesinin birinci sayfasındaki bir haberde, askeri uzmanların görüşleri aktarılarak, İngiliz askerlerin bu yıl çekilmeyi planladığı Afganistan’ın Helmand eyaletinin kısa sürede Taliban militanlarının eline düşeceği görüşü vurgulanıyor.
Gazetenin dünya haberleri arasında dikkat çeken başlıklardan ikisi, Brezilya’da kitlesel protestolarla baş edebilmek için 10 bin kişilik bir seçkin polis gücü oluşturulmasıyla ve Küba’da araba satışının serbest olmasının ardından yeni araba fiyatlarının hemen hiç kimsenin alamayacağı kadar yüksek olmasıyla ilgili.