İsrail’in Suriye başkenti Şam yakınlarındaki hedefleri vurması, İngiltere basınının sayfalarında geniş yer alıyor. Haber ve yorumlarda, bu hamleyle birlikte Batı’nın Suriye’deki iç çatışmalarda taraf haline geldiği görüşü öne çıkıyor.
Abone olİsrail’in Suriye başkenti Şam yakınlarındaki hedefleri vurması, İngiltere basınının sayfalarında geniş yer alıyor. Haber ve yorumlarda, bu hamleyle birlikte Batı’nın Suriye’deki iç çatışmalarda taraf haline geldiği görüşü öne çıkıyor.
İsrail'in Suriye hedeflerini vurması
Financial Times, Suriye hükümetinin askeri araştırma tesislerine yönelik saldırıları “savaş ilanı” saymasına rağmen, her iki tarafın da geniş çaplı savaşta çıkarı olmadığına dikkat çekiyor.
Gözlemcilerin görüşlerine dayandırılan haberde, 2 yılı aşkın süredir silahlı isyanı bastırmaya çabalayan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad için yeni bir cephe açılmasının ‘tehlikeli’ olacağı belirtiliyor.
Habere göre, on yıllardır Suriye sınırında gerginlik yaşamayan İsrail, Suriye’deki “iç savaşta” taraf olmaktan kaçınmaya devam ediyor, hatta “tanıdık şeytan” olarak gördüğü Esad’ı muhaliflere tercih ediyor.
İsrail’deki Ulusal GÜvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Yiftah Shapir, harekatı “savaşın gidişatını etkilemeye çalışmayan, sınırlı bir müdahale” olarak tanımlıyor.
Blog yazarı Maysaloon da, İsrail’in Suriye’deki gelişmelerden çok, Suriye’nin müttefikleri İran ve Lübnan’daki Hizbullah örgütüne odaklandığını belirtiyor.
İsrail’in İran’dan Hizbullah’a aktarılması planlanan Fetih-110 füzelerini hedef aldığı iddialarını aktaran Independent gazetesinde, kıdemli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, bazı sorular ortaya atıyor.
Söz konusu füzelerin Suriye devleti tarafından muhaliflere karşı kullanıldığı iddialarının Washington tarafından da dillendirildiğini hatırlatan Fisk, Şam yönetiminin kullanmakta olduğu füzeleri Lübnan’a vermesinin tutarsızlığına dikkat çekiyor.
Suriye hava kuvvetlerinin İsrail jetlerine karşı niye havalanmadığını da sorgulayan Fisk, şöyle diyor:
“Daha önemlisiyse, çarpıcı şekilde, İsrail’in artık Suriye’deki savaşa müdahale etmesi. Sadece Hizbullah’a sevk edilen silahları hedeflediklerini söyleyebilirler fakat bu silahlar aynı zamanda Suriye’deki isyancılara karşı kullanılıyor. Hal böyleyken, rejimin elindeki bu silah tedariğini azaltmak, isyancıların Beşar Esad’ı devirmesine yardımcı olmaktır. Ayrıca, ABD’nin bölgedeki en iyi dostu ve askeri müttefiği olarak İsrail kendisini Batılı bir ülke saydığından, bu, ‘bizim’ de savaşa dahil olduğumuz anlamına geliyor.”
Guardian gazetesinin Orta Odoğu editörü Ian Black de, İsrail saldırılarının, Başbakan Binyamin Netahyahu’nun güvenlik konusundaki “kırmızı çizgilerini” vurgulamakla sınırlı olduğu görüşünde.
Gazetenin başyazısındaysa, ABD Başkanı Barack Obama’nın gelişmelerdeki etkisizliğinin altı çizilerek şöyle deniyor:
“Libya’da olduğu gibi bu çatışmada ‘geriden’ öncülük yapamaz. İsrail’in harekete geçme hakkı olduğunu söylemek, bu eylemlerin bölgesel sonuçları hakkında hiçbir şey söylememek olur.”
İsyancıların Şam ve Humus’taki girişimlerinin Suriye devleti tarafından boşa çıkarıldığını belirten Guardian, Esad’ın bir yıl sonra koltuğunda oturup oturmayacağının, “ABD’nin ne yapıp yapmayacağına” bağlı olduğunu ifade ediyor.
London School of Economics’te Orta Doğu Merkezi’ni yöneten Prof. Fawas Gerges, Daily Telegraph gazetesindeki analizinde, Suriye’deki siyasi başkaldırının önce silahlı mücadeleye, şimdiyse bölgesel bir savaşa evrildiğini yazıyor.
İsrail müdahalesinin, Suriyeli isyancılar ile İsrail’i “aynı düşmanla savaşanlar” durumuna getirdiğine dikkat çeken uzman, Esad rejiminin “başını İsrail ve müttefiklerinin çektiği bir komplo” ile karşı karşıya olduğu yönündeki savunmasının güç kazandığını belirtiyor.
Kosova'daki organ kaçakçılığı davası
Independent gazetesinin dünya haberleri bölümünde, Türkiye’yi de ilgilendiren bir habere yer verilmiş.
Kosova’daki Medicus adlı klinikte 2008 yılında yapılan yasadışı organ nakli ve kaçakçılığıyla ilgili davanın, Başbakan Haşim Taçi ve diğer hükümet yetkililerine uzandığı anlatılıyor haberde.
Habere göre, yargılanan doktorların üst düzey yetkililerle bağlantıları olduğuna ilişkin ifadeleri üzerine, Avrupa Birliği’nin Kosova’daki hukuki misyonu soruşturma başlatma kararı aldı.
İddialar, Taçi’nin komutanlarından biri olduğu Kosova Kurtuluş Ordusu’nun Sırbistan ile savaştığı 1998-1999 dönemine kadar gidiyor.
Skandal, 2008’de böbreğini satan bir Türk vatandaşının Piriştine havalimanında fenalaşıp ölmesiyle ortaya çıkmıştı.
Olayın soruşturulması üzerine; Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerden çok sayıda kişinin de 10 bin dolar gibi fiyatlar karşılığında organlarını sattığı ve bu organların çoğu İsrailli olan kişilere 100 bin doların üzerinde bir fiyatla satıldığı ortaya çıkmıştı.
Ameliyatların çoğunu gerçekleştirdiği ileri sürülen ve “Dr. Frankeştayn” lakabı takılan Türk doktor Yusuf Sönmez ise İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kaçmış ve ortadan kaybolmuştu.
Sönmez’in faaliyetlerini Güney Afrika’da sürdürdüğü sanılıyor.
Almanya'daki Neo-Nazi davası
Financial Times gazetesinde, Almanya’da sekizi Türk olan on kişiyi öldürmekle suçlanan Neo-Nazi çetesiyle ilgili davanın bugün başlayacağı haber veriliyor.
80 iş günü sürecek duruşmaların 2014’te tamamlanacağına işaret edilen haberde, “döner cinayetleri” soruşturmalarının, Alman güvenlik kuruluşlarının sağcı militanlardan gelen tehditlere solculara gösterdiği kadar dikkat göstermemesine kaydığı aktarılıyor.
İran'da seçim ve Mariela Castro'nun ABD ziyareti
Times gazetesinde, İran’da Haziran ayında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, iki dönemdir iktidarda bulunan ve bir daha aday olamayan Mahmud Ahmedinejad’ın, “kukla aday” bulmak için günlerinin sayılı olduğu ifade ediliyor.
Haberde, Ahmedinejad’ın sağ kolu olan İsfendiyar Rahim Meşai’nin adaylığının, dini lider Ali Hamaney tarafından engellenme riski olduğu belirtiliyor.
Buna karşılık, Ahmedinejad’ın ise Hamaney’in ve ona yakın mollaların karıştığı yolsuzluk dosyalarını koz olarak kullandığı iddia ediliyor.
Times’ın başka bir haberindeyse, Küba Devlet Başkanı Raul Castro’nun kızı Mariela Castro’nun Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyareti haber konusu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Mariela Castro’nun ilk vize başvurusunu reddetmişti.
Küba’da eşcinsel haklarının geliştirilmesine yönelik çalışmalarıyla tanınan üç çocuk annesi, Philadelphia’daki Eşitlik Forumu’ndan ödül almak için ayak bastığı ABD’de, iki ülkenin “dünyayı birlikte değiştirebileceğini” söylemiş.