İngiliz gazetelerinde bugün ABD başkanlık seçimi, çokuluslu şirketlere karşı yapılacak yeni vergi düzenlemeleri ve İsrail'in İran'a saldırmayı planlamış olduğuna dair haberler öne çıkıyor.
Abone olAmerika Birleşik Devletleri'nde yapılacak başkanlık seçimleri bir kez daha İngiliz gazetelerinin baş sayfalarında.
Guardian gazetesi milyonlarca Amerikalının sandık başına gitmesiyle "ABD tarihinin en çirkin, kutuplaşmış ve pahalı başkanlık seçimi kampanyası" olarak nitelediği dönemin de sona ereceğini yazıyor. Gazete haberine şöyle devam ediyor: "2000 yılında yaşanan fiyaskodan beri en başa baş gidecek seçim öncesinde kesinlikten uzak sonuçlara karşı, her iki taraf da avukatlarını kilit rol oynayan eyaletlere gönderdi. Daha oylama başlamadan Demokratlar Ohio ve Florida eyaletlerinde oy verenlere baskı uygulandığı iddiasıyla Cumhuriyetçilere karşı yasal adımlar atıyor. Mitt Romney ve Barack Obama reklamlara milyarca dolar harcamış ve kilometrelerce yol kat etmiş olsa da kamuoyu araştırmaları başladıkları yerde: ülke hâlâ yarı yarıya bölünmüş durumda."
Financial Times gazetesiyse seçimi kazananın şirketlerin istediği politikalara açıklık getirmesi gerekeceğini yazıyor. Gazete, seçimi kim kazanırsa kazansın, şirketlerin seçim döneminin sona ermiş olmasına sevineceğini, ve ülkenin ekonomi politikalarının gidişatının ivedilikle belirlenmesini bekleyeceğini aktarıyor. Financial Times, başkanlık koltuğuna kimin oturacağı ve Kongre'nin yapısının belirlenmesiyle liderleri bekleyen en büyük sorunun mali uçurumun önüne geçilmesi olacağını belirtiyor.
Daily Telegraph gazetesinin yazarlarından Tim Stanley, Amerika'da ekonomi bir yana, "bozuk ve saldırgan" olarak nitelediği politik sistemin seçimi kazananın istediklerini gerçekleştirmede engel yaratacağını yazıyor. Stanley, seçimi kazanacak kişinin ülkede 7,9 seviyesindeki işsizlik ve 16 trilyon milli borçla; dışarıda da Çin, İran ve büyükelçiliklerin bombalanması gibi çeşit çeşit sorunla başa çıkması gerekeceğini belirtiyor. Yazar, tüm bunlara rağmen en büyük sorunun Amerika'daki politik sistemden kaynaklandığını öne sürüyor. Ona göre, önergelerin yasalaşması için hem Temsilciler Meclisi, hem de Senato'dan geçmesi gerektiği bir sistemde birinde çoğunluğun Cumhuriyetçilerde, diğerinde de Demokratlarda olması, Başkan seçilecek kişinin fikirlerini icraate dönüştürmesinde en büyük engeli oluşturacaktır.
İngiltere'nin tercihi
Financial Times, Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimi konusunda başka bir haberinde İngiliz Başbakanı David Cameron'ın kimin seçilmesini istediği konusunda açıklıkla konuşmadığını, ama kapalı kapılar ardında tercihinin Obama yönünde olduğunu öne sürüyor. Gazete, Cameron'ın Başbakan olarak seçilmesinin ardından iki ülke arasındaki ilişkilerin ısındığını; ve eski Başbakan Tony Blair'in eski Başkan George Bush'a olan aşırı övgülü yaklaşımının bu ikili arasında görülmediğini belirtiyor. Financial Times, Cameron'ın Cumhuriyetçilerin adayı Mitt Romney ile Mart ayında görüşmediğini; Temmuz ayında görüştüğündeyse Romney'nin Londra'nın Olimpiyat hazırlığı konusunda şüphelerini dile getirmesiyle ilişkilerin soğuduğunu okuyucularına hatırlatıyor.
Çokuluslu şirketlere Almanya ve İngiltere'den kötü haber
Times gazetesi, Starbucks, Amazon ve Google'un aralarında bulunduğu çokuluslu şirketlerin İngiltere'de düşük kurumlar vergisi ödeyebilmeleri için çeşitli yasal boşlukları avantajlarına kullandıklarının ortaya çıkmasıyla İngiltere ve Almanya'nın harekete geçtiğini yazıyor. Gazete, Reuters haber ajansının Starbucks'ın son 3 yılda İngiltere'de kurumlar vergisi ödememeyi başardığını öne sürdüğünü hatırlatıp, İngiliz Maliye Bakanı George Osbourne ve Alman meslektaşı Wolfgang Schaube'nin bunu engellemek için Avrupa Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü nezdinde girişimler başlattıklarını aktarıyor.
İsrail İran'a saldırmaya mı hazırlandı?
Guardian gazetesinde, dış haberler bölümünün bugünkü manşeti: "İsrail Başbakanı'nın İran'a saldırmaya hazırlanılması emrini ordu ve Mossad yerine getirmeyi reddetti." Gazete, İsrail'de yayınlanan bir belgeselin İsrail başbakanı ve savunma bakanının, orduya İran'ın nükleer üslerine saldırmaya hazırlanmasını emrettiğini iddia ettiğini yazıyor. Guardian gazetesindeki haberin devamı şöyle: "Ulva adlı belgesel, genelkurmay başkanının ve istihbarat birimi Mossad'ın başının bu plana sert bir biçimde karşı çıkmasıyla bu emrin yerine getirilmediğini söyledi. (…) Dönemin Genelkurmay Başkanı Gabi Ashkenazi ve dönemin Mossad Başkanı Meir Dagan, Başbakan Benyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak'a karşı çıkarken Dagan, 'Savaşa gitme gibi yasadışı bir karar verme olasılığınız var. Buna ancak bakanlar kurulu karar verebilir.' dedi. (…) Belgesele verdiği demeçte Barak ise ordunun yeterli kapasitede olmamasından dolayı emrin yerine getirilmediğini söyledi ve [Dagan ve Ashkenazi'nin] emri veto ettiğinin doğru olmadığını belirtti."
Suriyeli muhaliflere en büyük yardım Libya'dan
Financial Times, Suriyeli muhaliflere en fazla mali destek sağlayan ülkenin Libya olduğunu yazıyor. Gazetenin haberi şöyle: "Suriyeli muhaliflere en fazla mali desteği sağlayan ülke, petrol devi bir Arap ülkesi değil; onun yerine kendi iç savaşından yeni çıkan yaralı bir Libya. Suriye Milli Konseyi, kendilerine sağlanan toplam 40,4 milyon doların 20,3'ünün Libya'dan, 15'inin Katar'dan, 5'inin de Birleşik Arap Emirlikleri'nden geldiğini açıkladı."
Benzer bir konuda Independent gazetesi, Suriyeli muhalifleri temsil edecek yeni bir grubun oluşturulmasına dair Batı'nın planlarının Suriye Milli Konseyi'nin karşı çıkmasıyla suya düştüğünü aktarıyor. Gazeteye göre Katar'ın başkenti Doha'da yapılan toplantılara katılan bir Batılı diplomat, muhalifler için çatı görevi gören Suriye Milli Konseyi'nin bundan vazgeçmek istemediğine tanık olmuş. Independent, Suriye'deki çatışmaların müzakere masalarından daha çok savaş alanında çözüleceğinin belli olmasıyla parçalanmış durumdaki Özgür Suriye Ordusu'nu daha iyi temsil edecek bir muhalif çatı grubunun oluşturulması çağrılarının arttığını yazıyor.