500 yıllık zanaatı tekrar gün yüzüne çıkardı
Afyonkarahisar’da bayan bir deri ustası, 500 yıl önce yemenici esnafı rafından yaptırılan handa yemenicilik yaparak unutulmaya yüz tutmuş zanaatı tekrar gün yüzüne çıkartıyor.
Abone olAfyonkarahisar'da bundan tam 500 yıl önce dönemin yemenici ustalarının aralarında para toplayarak yaptırdığı Taşhan, geçtiğimiz yıllarda restore edilerek unutulmaya yüz tutmuş el sanatının icra edildi bir yer haline geldi. Deri sanatına merak salan ve ilk önceleri bu işi hobi olarak yapmaya başlayan Fatma Kıvrak isimli deri ustası, unutulmaya yüz tutmuş yemeniciliği çıkartarak tekrar gün yüzüne çıkardı.
“Yemenici esnafı 500 yıl önce aralarında para toplayarak yaptırmış”
Deri işiyle uğraştığını ve unutulmaya yüz tutmuş deri sanatını gelecek nesillere aktarmaya çalıştığını belirten Deri Ustası Fatma Kıvrak, 500 yıl önce yemenici esnafı aralarında para toplayarak bu hanı yaptırdığını kaydetti. Kıvrak, ”Eskiden yemenicilik Afyon'da burada yaşıyormuş, burada üretiliyormuş.
Günümüzde de ben buradan devam ediyorum. Deri tekniklerini kullanarak bayanların kullanabilmesi ve erkeklerin kullana bilmesi açısından deri vazgeçilmez bir aksesuarımız zaten bizim. İşte çantalar, yemeniler, çarıklar aksesuar malzemeleri, tablolar, saatler, deriden yapılabilecek aklınızda ne varsa yapmaya çalışıyoruz. Yemeninin ilk adı çarıktır. Çanakkale zaferinde kullanılan çarıkların fotoğraflarını herkes görmüştür. O zamanlar eski insanlar deri parçasının üzerine ayağını koyup ayağının şekline göre onu kesip, yukarından da bağcıkla bağlayıp ayakkabı olaraktan giyiyorlarmış. Yaz-kış giyiyorlarmış bunu. Daha sonra günümüze aktarıldıkça bu daha modern hal almış. Yemeniye dönmüş. Şimdilerde yemeniyi pek bilen, tanıyan yok. Biz tanıtmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Yemeni birçok ayak rahatsızlıklarına iyi gelir”
Yemenin oldukça sağlıklı bir ayakkabı türü olduğunu belirten Kıvrak, “İşte mantar rahatsızlıklarına karşı, deride olan kabarıklıklar, diyelim, sertlikler diyelim yani aslında tedavi edici bir ayakkabı diyebiliriz. Yapımında tabanında manda derisi kullanılıyor, üstünde sığır derisi kullanılıyor ve insan sağlığına hiçbir şekilde zararı olmayan işlenmiş deriden yapılıyor. Yazın çoraplı giyin, çorapsız giyin çok serin tutuyor ve ayakta ayakkabı yokmuş rahatlığını veriyor.
Burada da yaklaşık iki yıldır deneyenler , çok yoğun ayakta kalanlar, uzun yola gidip gelenler, hacca gidenler, artık gündelik ayaklarında ayak problemi olanlar giymeye başladılar ve memnunlar. Biz yemeniye aslında günümüzün modern ayakkabısı diyebiliriz” dedi.
“Hobi olarak başladım, vazgeçilmez bir zanaata dönüştü”
Hobi olarak başladığı dericiliğin kendisinde vazgeçilmez bir zanaata dönüştüğünün söyleyen Kıvrak, “Ben bu eğitimi almadan önce böyle bir zanaatın olduğunu bilmiyordum. Bu unutulmaya yüz tutmuş bir el zanaatı. Deriyle ilk tanıştıktan sonra hobi olaraktan başladığım şey bende vazgeçilmez bir zanaata döndü, işçiliğe döndü. Bunu nasıl geliştirebilirim, daha kullanışlı hale nasıl getirebilirim diye bir heyecan kapladı beni” diye konuştu.
“Gerçek deri yandığında et kokusu gelir”
Gerçek derinin nasıl anlaşılacağı hususuna da değinen Kıvrak şu ifadelere yer verdi:
“Deri çok göreceli bir materyal aslında. Gerçek olup olmadığını anlamak adına öncelikle deri yanmaz diye bir kavram var, bu yanlış. Deri yanar, suni deri yanmaz, erir sadece. Deriyi kullanılmayan yada alacağımız ürünün bir köşesinden hafif yakarak kokusundan anlayabiliriz. Bu koku nedir işte yanmış et kokusu gibi bir koku gelecektir. O kokudan onun gerçek deri olup olmadığını anlayabiliriz. Özellikle sığır derisi nefes alabilen bir deri çeşididir. Üst yüzeyinde, dokusunda zamanla kendiliğinden oluşmuş doğal çizgiler bulunmaktadır. Buradan anlayabiliriz. Üzeri dümdüz, cilalı deri aslında gerçek deri değildi. Çok fazla cila kullanıp, altında da o sıkıştırma işlemlerini karıştırıp yapıyorlar. Dediğim gibi bu iki şeyden başta ayırt edebiliriz. Baştan zaten kokusundan ayır edebiliyoruz gerçek deriyi.”