Beşincisi yapılan İzmir İktisat Kongresi sona erdi. Başbakan Erdoğan Kongre'de 'Anadolu sermayesini horlamak Cumhuriyet'in iktisat politikası değildir' dedi. İzmir'den gazeteci ve akademisyen Altuğ Akın kongreyi yorumladı.
Abone olİlki doksan yıl önce, Cumhuriyet’in ilanına dokuz ay kala düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nin beşincisi bugün sona ererken kongrenin Türkiye gündeminde bir hayli göz ardı edildiği söylenebilir.
Türkiye medyasının büyük kısmı için İktisat Kongresi, Dünya Bankası’nın Başkanı’nın hükümete yönelik övgüleri ve Başbakan’ın Anadolu sermayesi vurgusundan ibaret kaldı.
“Küresel Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi” ana temasıyla düzenlenen kongrenin katılımcıları arasından öne çıkanlar hiç şüphe yok ki devletin zirvesi ile Dünya Bankası başkanı Jim Yong Kim oldu.
Açılış töreninde söz alan Kim, doksan yıllık cumhuriyet tarihi ve özellikle de son on yıllık ekonomik ilerlemeye vurgu yaptıktan sonra sözü, Dünya Bankası ile Türkiye arasındaki altmış üç yıllık işbirliğinin en güncel adımına, İstanbul’daki Dünya Bankası İslami Finans Merkezi’nin açılışına getirdi.
Dünya Bankası Başkanı, İslami finansın büyüme ve kalkınma için nasıl daha faydalı olacağı konusunda uygulamaya yönelik bilgiler üretilmesinde ve yaygınlaştırılmasında üstlendiği öncü rol ile İslami Finans Merkezi’nin bir köşe taşı olacağını umduğunu belirtti.
Jim Yong Kim’in ardından söz alan Başbakan Erdoğan’ın konuşmasındaki vurgusu ise iktisat politikasının ulusal boyutu oldu. “Anadolu sermayesini horlamak Cumhuriyet'in iktisat politikası değildir” diyen Erdoğan, sermayeyi renklere ayırmanın, tasnif etmenin, makbul ve makbul olmayan iş adamları ayrımı yapmanın bir Cumhuriyet anlayışı olmadığını belirtti, “Cumhuriyet nasıl ki sadece seçkinlerin Cumhuriyeti değilse seçkin sermaye çevrelerinin de Cumhuriyeti değildir” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasında Cumhuriyet Bayramı’nda açılan Marmaray Tüneli’ni hatırlattıktan sonra hükümet olarak İzmir İktisat Kongresi'ni toplayarak “hem 90 yılın muhasebesini yapıyor hem de geleceğe ışık tutuyoruz” dedi.
90 yılda 5 kritik kongre
Açılış konuşmalarına yansıdığı üzere, doksan yıllık zaman dilimine yayılan 5 kongrenin de küresel ve ulusal dönüm noktalarında, hassas dönemlerde düzenlendiği görülüyor.
İzmir’in ev sahipliği yaptığı ilk İktisat Kongresi, Lozan Barış Görüşmeleri’nin tıkanmış olduğu bir dönemde 1923’ün Şubat ayında düzenlenmişti.
İsmet İnönü’nün liderlik ettiği Lozan’daki delegasyon özellikle Osmanlı’dan kalan borçlar konusunda yaşanan anlaşmazlık sonucunda ülkeye geri çağırılmış ve 1. İzmir İktisat Kongresi bu dönemde toplanmıştı.
O dönem için oldukça yüksek bir katılımla toplanan Kongre’nin önemine dair tartışmalar sürse de tarihçiler iki nokta üzerinde uzlaşıyorlar.
1923 İktisat Kongresi bir yandan Osmanlı’nın son dönemlerinden devralınan, devlet desteğiyle Müslüman ve Türk tüccarların yaratılmasını öngören Milli İktisat perspektifini güçlendirdi; bir yandan da müzakere halinde olunan Batı’ya inşa edilmekte olan yeni devletin, Kurtuluş Savaşı döneminde işbirliği yapılmış olunan Sovyetler’in modelini değil de özel mülkiyete dayalı, liberal bir iktisat politikasını benimseyeceği mesajını vermeyi hedefledi.
İkinci kongre, ilkinden altmış sekiz yıl sonra 1981 yılında bu kez ‘İzmir İktisat Kongresi’ adıyla toplandı. 24 Ocak kararları, 12 Eylül Askeri Darbesi ve ardından yaşanan köklü dönüşümleri takiben düzenlenen kongrede bu kez dünya ekonomik sistemine daha fazla entegre olan, öncesine göre daha ‘açık’ bir ekonomik modelin benimseneceği ilan edildi.
3. Kongre ise Sovyetler Birliği ve doğu bloğunun dağılması ardından oluşan yeni küresel ekonomik tabloda yer bulma çabasındaki Turgut Özal’lı ANAP iktidarında, 1992 yılında düzenledi. Soğuk Savaş sonrası yol haritasının çizildiği 3. Kongre’yi, Avrupa Birliği tam üyelik müzakereleri öncesinde 2004’te toplanan 4. İktisat Kongre’si izledi.
Küresel kriz, 2023 hedefleri ve eleştiriler
Üç gündür devam eden 5. Kongre’nin ise küresel finans krizi ile Türkiye’nin 2023 hedeflerinin netleştirildiği bir dönemde toplandı ve oturum başlıkları bu iki eksen üzerine kuruldu. Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim’in açılış konuşmasında vurguladığı İslami finans modeli gibi arayışlar, uluslararası parasal genişlemenin sona erdiği bir döneme denk geliyor. Başbakan Erdoğan’ın altını çizdiği Anadolu sermayesinin dışlanmayacağı vurgusu ise 2023 hedeflerine dair bir işaret olarak okunabilir.
Ancak tam da bu noktada ilginç bir durum var. Her daim ulusal medyanın gölgesinde kalan bölgesel-yerel medyaya, yani İzmir basınına göz attığımızda İzmirli birçok işadamı ve davetlinin kongre açılışında dışarıda kalmaları büyük tepki çekti. Konuyu bugünkü Milliyet’in Ege ilavesindeki köşe yazısında ele alan Erol Yaraş’a göre Türkiye ekonomisine milyonlarca dolar kazandıran İzmirli işadamlarının açılış törenine alınmamaları kabul edilemez bir fiyasko.
Yaraş, İzmir’de yapılan bir kongrenin açılışına İzmirli iş adamlarının ve sivil toplum kuruluşu liderlerinin, izdiham gerekçesiyle de olsa alınmamış olmaları trajik bir durum. Kendisine Başbakan Erdoğan’ın açılış konuşmasında öne çıkardığı Anadolu sermayesinin hor görülemeyeceği, makbul ve makbul olmayan iş adamı yapılamayacağı yönündeki sözlerini hatırlattığımızda, yaşanan ironiyi Erol Yaraş da onaylıyor ve soruyor: ‘İzmirli işadamı Anadolu sermayedarı değil mi?’
İzmir yerel basınında kongreyle ilgili eleştirilen diğer noktalarsa muhalefet partilerinin temsilcilerinin kongreye davet edilmemesi ve kongre sebebiyle kent merkezinde yaşanan trafik kilitlenmesi oldu. Belli ki EXPO 2020’ye ev sahipliği süreci ay sonunda neticelenecek İzmir’in, merkezle olan ilişkisine dair tartışmalar devam edecek. Ve bu tartışmalar yerel seçim sürecinin hararetlenmesiyle iyiden iyiye artacak.