Tam 48 yıl önce 27 Mayıs'ta Türkiye gözünü darbeye açtı. O günden beri gizli kalan her şey, bugün açığa çıktı. İşte darbenin perde arkası...
Abone olHaftalık Haber Dergisi Aksiyon, 27 Mayıs'ın 48. yılında darbenin bilinmeyenlerini, yeni kriptolarını deşifre etti. Derginin, kapak dosyası yaptığı habere göre, 27 Mayıs 1960'ta gerçekleştirilen darbe, aslında 25 Mayıs'ı 26 Mayıs'a bağlayan gece gerçekleştirilecekti. Cuntacıların İstanbul ekibi harekat emrini bile vermişti. Darbenin ve darbecilerin gerçek yüzlerini gün yüzüne çıkaran röportajlarda bir çok sır deşifre ediliyor.
27 Mayıs ihtilalinden sonra çok partili siyasi hayat kesintiye uğradı.
Başbakan Adnan Menderes ile bakan arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi.
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun ile Demokrat Partili bakanlar ve milletvekilleri Yassıada'da yargılandı. Çoğu hapsedildi.
DARBE TA 1954'TE PLANLANMIŞ
İtiraflar cuntacıların birbirlerinden ne kadar ayrı dünyalarda yaşadıklarını gösteriyor. Ayrıca, Demokrat Parti ve onun siyasi kadroları hakkında nasıl kin kustuklarını da… Röportajlardan ihtilal planlarının 1954'ten itibaren yapılmaya başlandığı da anlaşılıyor
DARBECİLER BİRBİRİNE DÜŞTÜ |
Türkiye, 27 Mayıs sabahına askerî bir darbe ile uyanmıştı. On yıllık Demokrat Parti iktidarı sona ermiş, emekleme dönemindeki demokrasi tekrar rafa kaldırılmıştı. İhtilal, ülkedeki kardeş kavgasını önlemek için yapılmıştı; ancak asıl kavga darbeyi yapan 38 kişilik Milli Birlik Komitesi'nde yaşanıyordu. Yüzbaşı Ahmet Er, Türkeş'in grubunda yer alan isimlerden biri. "Neden tasfiye edildiniz?" sorusunu şöyle cevaplıyor: |
Cumhuriyet Gazetesi'nin 27 Mayıs darbecilerini temize çıkarmak için ihtilalin kahramanları (!) ile yaptığı 'İkinci Cumhuriyetin İhtilal Meclisi Üyeleri' başlıklı röportajlar 15 Temmuz ile 23 Ağustos 1960 arasında yayımlanıyor. Cemal Gürsel, Alparslan Türkeş ve 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyesi cuntacı subayla yapılan röportajlar ani şekilde durdurulmuş. Darbenin ve darbecilerin gerçek yüzlerini gün yüzüne çıkaran röportajlarda bir çok sır deşifre ediliyor.
TÜRKEŞ'İN, İNÖNÜ'YÜ YARGILAMA PLANI
27 Mayıs'ta ihtilalci subayların Alparslan Türkeş kanadında yer alan dönemin MKB üyesi Ahmet Er ile yapılan röportajda ise Türkeş karşıtı grubun Yassıada'yı havaya uçurmak istedikleri anlatılıyor.
Cemal Madanoğlu ile Alparslan Türkeş grubu arasındaki rekabet o kadar uç noktalar ulaşmış ki, Türkeş ve ekibi Yassıada'ya karşı Sivriada'da mahkeme açıp İsmet İnönü'yü yargılamayı bile planlamış.
YASSIADA HAVAYA UÇURULACAKTI
Dönemin MBK üyesi Ahmet Er, bu mücadele sırasında bir karşı darbe olup olmayacağını, karşı grubu tasfiye etmeyi düşünüp düşünmedikleri sorusunu da bir hayli ilginç şekilde cevaplıyor: "İhtilalin yapıldığı ilk günden itibaren bunu düşündük. Kuvveti elinde bulundurduğumuz dönem içinde harekete geçseydik karşı grubu tasfiye edebilirdik. Ancak biz başarılı olsaydık Yassıada'yı havaya uçuracaklardı. Adadaki binaların altına tahrip kalıpları yerleştirmişler. Biz onları tasfiye etseydik o tahrip kalıplarını patlatacaklardı. Yassıada'nın güvenliğinden sorumlu Yüzbaşı Remzi Oral anlatmıştı bana."
DARBE BİR GÜN ÖNCE YAPILACAKTI
Kurmay Yarbay Orhan Kabibay'ın itiraflarına göre, 27 Mayıs'tan önce 25-26 Mayıs gecesi ihtilal girişimi yaşanmış; ama Ankara'dan gelen emirle darbe bir gün ertelenmiş. İhtilali tehir parolası hayli ilginç: "Washington'daki Dündar Sayhan'ın oğlu ikmale kaldı."
Ertesi gün ise "Emekli sandığından paranız çıktı" parolası ile 27 Mayıs darbesine kapı aralanmış.
"Ankara ile yaptığınız telefon konuşmasında Emekli Sandığı'ndan alınan 2740 lira ile kesintili olan 2730 liranın manası nedir?" sorusuna
Yarbay Kabibay şöyle veriyor: "Bu konuşmada parayı telledim sözü harekata karar verildiğini, 2740 liranın 2730'a inmesi de 27 Mayıs saat 4'te yapılacak olan harekatın saat 3'e alındığını göstermektedir."
BAYAR'A İŞKENCE YAPMIŞLAR
Dergiye göre, Demokrat Parti'nin kurulduğu Celal Bayar'ın memleketi Bursa Umurbey, ihtilalden sonra akıl almaz psikolojik ve fiziki baskılara maruz kalmış. Umurbeyli şahitlerin anlattığına göre, köyün civarı uçaklarla bombalatılmış, alçak uçuş yapan uçaklar yüzünden düşük yapan hamile kadınlar bile var.
Röportajların detaylarında yer alan bilgilere göre, ihtilal öncesi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı yapan Albay Osman Köksal, 22 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı öldürmek için makamında beklemiş.
27 MAYIS HAREKETİ 1957'DE OLABİLİRDİ
Türkeş'le yapılan röportajda ise önemli bir sır ortaya çıkıyor: "27 Mayıs hareketi 1957'de olabilirdi. Doğrusu başka herhangi bir memlekete benzeyeceğimiz düşüncesi bize tiksinti veriyordu. Onun için böyle bir harekete girişmek için son dakikayı, bütün ümitlerin ortadan kalkmasını bekledik."
İHTİLAL NİYE YAPILDI?
MBK Genel Sekreter Yardımcısı Binbaşı Orhan Erkanlı "Bir gün böyle bir ihtilalde yer alacağınızı düşündünüz mü?" sorusuna doğrudan ve net bir cevap veriyor: "Evet. Bilhassa son zamanlarda bu maksatla kendimi ve kendime yakın olanları ihtilal fikriyle yetiştirmiştim." Ya 27 Mayıs'ın anlamı nedir? Bu soruya cevabı ise şöyle : "1954'ten sonra iktidarda bulunmuş olan zümre milletin bütün haklarını çiğnedi. Milleti aldattı. Memleketi iktisadi ve sosyal alanda felakete sürükledi. Manevi değerler unutuldu ve unutturuldu. Devlet kurumu tam bir parti kurumu haline getirildi. Memlekette tek organize güç olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin her vesileyle gururu kırıldı, tarihimizin en asil mirası olan üniforma, taşıyanları utandıracak hale getirildi. Üniversiteye karşı girişilen tertiplerle ilmin başı ezilmek istendi. Ve köylü uyuşturuldu. Emperyalistlerin Uzakdoğu ve Afrika'da tatbik ettikleri metodlarla halk istihsal olmaktan çıkarıldı. Bu ve bunun gibi sebeplerle 27 Mayıs devriminin platformu hazırlandı. Millet zulme karşı isyan hakkını kullanmaya hazırdı. Onun özü, ruhu ve en büyük garantisi olan TSK bu hakkı kullandı."
RADYOEVİNİ YÜZBAŞI AHMET ER ELE GEÇİRDİ
İstanbul Radyoevi'ni ele geçirme görevi Yüzbaşı Ahmet Er'e düşmüştü. Saatler ilerledikçe heyecan da artmıştı. Gece yarısından sonra harekât başladı. Ahmet Er, yanındaki birliklerle Harbiye'deki radyoevine geldi. Kapıdaki nöbetçilere "Artık güvenlikten biz sorumluyuz. Yerlerinize marş marş" diye emir verdi. İçeri girip nöbetçi binbaşıyı buldu, durumu izah etti. Radyoevi başta olmak üzere İstanbul'daki bütün kritik noktalar ele geçirilmişti. Artık Ankara'dan haber bekleniyordu. Ancak başkentten ses seda çıkmıyordu. İstanbul grubu endişelenmeye başlamıştı. Kısa süre sonra beklenen mesaj ihtilalin kudretli albayı Alparslan Türkeş'ten gelmişti: "Dikkat… Dikkat… Demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek üzere Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır."