BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,26
ALTIN 2.992,72
HABER /  GÜNCEL

40 milyona cam gibi görüntü

Dijital yayın geliyor. Yıl sonuna kadar üç büyük ilde yeni sistemin hizmete girmesi planlanıyor. Bakan Beşir Atalay cam gibi görüntülerin nasıl izleneceğini anlattı.

Abone ol

Devlet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, dijital yayınla ilgili deneme çalışmalarının 6 ay süreceğini ve yıl sonunda 3 büyük ilde 2006 sonunda bu yayına geçileceğini söyledi. İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol ve Başkan Yardımcısı Murat Odabaş'ın hazırlayıp sunduğu ve TGRT HABER TV'de yayınlanan "Ankara'nın Gündemi" programı, 100. bölümünde Devlet Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay'ı konuk etti. YAYINCILIĞA DÜZEN GELECEK Bakan Atalay, yayıncılıkla ilgili gelişmelere değinerek Türkiye'de televizyonun 1968'de TRT'nin Siyah-Beyaz ve tek kanallı yayınıyla başladığını hatırlattı. 1984'te ise renkli yayına geçildiğini ifade eden Bakan Atalay, "Karmaşa 1990'dan sonra özel radyo TV'lerin kurulmasıyla başladı. İzin ve ruhsatlama olmadan mahalli, genel yayınlar başladı. Bu konuda kanuni boşluk vardı. Düzenlemeler sonradan geldi. RTÜK kuruldu. Sayısal yayıncılığa geçişin bir maksadı da bu. Gaye; yayın kargaşasının ve şehirdeki çirkin anten görüntülerinin bitmesi ve TV'lerin kimliklenip, lisanslanması" şeklinde konuştu. ANALOG YAYIN TERK EDİLİYOR İstanbul'da taşıyacağının 2 misli analog yayının yapıldığını vurgulayan Atalay, "Kanallar birbirinin üstünden yayın yapıyor. Otomobille bir yerden bir yere giderken radyonun ikide bir değişmesinin sebebi de bu. Ayrıca sağlık açısından da problemler var. İletişim üst kurulunda konuyu tartıştık ve sayısal sisteme geçme kararı aldık. AB ülkeleri sayısal yayıncılık kararı almış. Avrupa ülkelerinde analog yayın terk ediliyor. Biz de bu teknolojiye uyum sağlamalıyız. Telekomünikasyon Üst Kurulu, ülke için hem analog hem de dijital yayın planlaması yaptı. Maliyetler hesaplandı" dedi. GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ BİTECEK Sayısal yayının hem yayıncı hem de izleyici açısından daha kolay ve daha sağlıklı olduğunu; yayıncının vatandaşa ulaşmasının da bu sayede daha kolay olduğunu söyleyen Bakan Atalay, "Biliyorsunuz şehirlerde yüksek tepelere her TV kuruluşu kendi direklerini dikmek zorunda. Bunun bekçisi, jeneratörü, bakımı var. Ayrıca bu bütün Türkiye'de olmalı. Apartmanlarda da ya o büyük analog antenler ya da çanak antenler var. Bu da görüntü kirliliğine sebep oluyor. Bu işi normal yürüten ülkelerde bu kadar anten yok. Biz sayısal yayınla bu mekanizmayı getiriyoruz" diye konuştu. EKRAN, CAM GİBİ OLACAK Dijital yayınla birlikte görüntüde karlanmanın olmayacağını ifade eden Bakan Atalay, "İzleyici bütün yayınları anten kullanmadan küçük bir mekanizmayla izleyecek. Yayıncıların da ayrı ayrı vericileri, aktarıcıları olamayacak. Mesela Ankara'da her kuruluşun ayrı vericisi olmayacak. Yüksek bir tepede tek verici olacak. RTÜK ve özel kuruluşların ortaklığı ile bu vericiyi tesis eden şirket kurulacak. Bütün kanallar tek vericiden şehre net olarak ulaşacak" şeklinde konuştu. ANTEN VE KABLOYA SON Bakan Atalay sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz detay çalışarak bunun maliyetini hesapladık. Hiçbir boyutta belirsizlik yok. Yayıncıların kuruluşta verici bağlamında masrafı olacak fakat bu maliyet, mevcut verici maliyetinin altında. Biz sayısal yayıncılığı TV yayıncıları derneği ile hazırladık. Bu sadece kamunun yürüttüğü bir çalışma değil. Şu anda deneme safhasında. Ölçümler yapılacak. Denemeler, 6 ay sürecek. Sonra geniş açıklama yapılacak. Bazı TV'ler zaten dijital. Bunlar için masrafa gerek yok. Sayısal yayıncılık, hiçbir TV cihazını devre dışı bırakmıyor. O kutuyu takınca her TV net bir şekilde sayısal yayını alacak. Ne anten, ne de kablo gerekmeyecek" dedi. 40 YTL'YE SATILACAK Sayısal yayınla ilgili kutuların Türkiye'de üretildiğini ifade eden Bakan Atalay, "Firmalar bu ürünü Avrupa'da satıyor. Fiyatı 40-60 dolar arasında değişiyor. Bunu vatandaşımıza en ucuza getirecek şekilde piyasaya sürmek için üreticilerle konuşuyoruz. Şu anda kesin fiyat vermiyorum ama 40 YTL civarı olacak. Belki biraz daha da düşebilir. TV alıcısı üreten bütün firmalar bu kutuları üretiyor. Geçiş sürecinde bu ayrıntılar vatandaşlara anlatılacak. Bunu medyayla birlikte anlatacağız. Bence, kolay bir geçiş olacak. Geçen hafta İstanbul ve Ankara'da başlayan deneme yayını haftaya İzmir'de başlayacak. Bütün TV'ler denemede yer alıyor. Üç büyük ilden başlayacağız. Çünkü yayın karmaşası en çok burada yaşanıyor. 2006 sonunda 3 büyük şehirde sayısal yayın başlar ve karmaşa biter" diye konuştu. SAĞDUYULU DAVRANALIM Danimarka'dan başlayarak bütün dünyayı etkileyen sözde karikatürleri değerlendiren Bakan Beşir Atalay, vatandaşlarımıza ve İslam âlemine tepkilerini gösterirken haklı davanın haksız konuma düşürülmemesine dikkat etmelerini tavsiye etti. Olayı, "Tam bir tahrik" olarak değerlendiren Bakan Atalay, basın ve düşünce özgürlüğüyle insanların ve toplumların kutsallarına dokunulamayacağına, hakaret edilemeyeceğine dikkat çekerek, "İnanç özgürlüğü de düşünce özgürlüğü kadar evrensel bir insan hakkıdır. Hakaret ise cezayı gerektirir. Ayrıca bu ceza Danimarka ceza kanununda da var" diye konuştu. Bakan Atalay, "Gereksiz yere gerginlik artıran manasız bir gündem oldu. Başbakan, Türkiye açısından söylenecekleri ifade etti. "Medeniyetler İttifakı" projesinin eş başkanı olan İspanya Başbakanıyla yazdığı ortak mektup iyi tepki aldı. Ayrıca Başbakanımız AB üyelerine de mektup yazdı. Danimarka kınandı." Protesto gösterilerinin maksadını aşan boyutlara ulaşması ve Afganistan'da yaşanan ölümleri vurgulayan Atalay, "Provokasyon maksadına bir miktar ulaştı. Bütün Avrupa ülkelerinde antisemitizm suç. Sözde karikatürleri yayınlayan Danimarka gazetesine Hazreti İsa ve Hıristiyanlıkla ilgili karikatür gelmiş ama toplum hassasiyetini gözettikleri için yayınlamamışlar. Gazete, orada etiği uygulamış. Onun için çifte standart söz konusu. İyi niyet yok. Geri adım atılabilirdi" dedi.Peygamberimize yapılan hakarete verilen tepkinin şiddete meydan vermeyecek şekilde dile getirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Atalay, "Söz çok önemli. Sözün gücü ile çok şey yapılabilir. Türkiye ve İspanya'nın "Medeniyetler İttifakı" projesinde önemli bir misyonu var. Küresel barış yolunda tam da mesafe alırken böyle çirkin şeyler oluyor. Bu olumlu bir şeye hizmet etmiyor. Barışı baltalıyor. İstenmeyen tepkiler oluyor. Görmek istedikleri; İslam ile şiddeti yan yana getirmek. Bu olayı bütün boyutları anlayıp tepkimizi ona göre verelim. Çok haklı durumdayız. Kendi kendimiz haksız duruma düşürmeyelim" dedi.