BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46

4 Bakan aklandı mı?

4 bakan hakkında bugüne kadar ne 'Çaldılar' diyerek kendimi hakim ve savcı yerine koydum, ne de 'Çalmadılar' diyerek onları aklama çalışmasına giriştim.

Geçtiğimiz günlerde 3 muhalif milletvekili ile birlikte katıldığım bir televizyon kanalında, "Günlerdir tarafsız hukuk adamlarıyla konuşuyorum. Hepsinin ortak görüşü aynı yönde. Bu fezlekeler ve bu delillerle hangi mahkemeye giderseniz gidin 4 bakan ceza almaz" demiştim.

Bu sözlerim belirli çevreler tarafından farklı tepkilerle karşılandı. "Detaylarını anlat, biz de bilelim" diyenler bir hayli fazlaydı...

Bugün biraz o detayları anlatacağım ama öncelikle şu ayrıntıyı dikkatlerinize sunacağım...

Bu köşenin daimi ziyaretçileri, bugüne kadar bu 4 bakan hakkında olumlu veya olumsuz hiçbir yorumda bulunmadığımı iyi bilir. Ne "Çaldılar" diyerek kendimi hakim ve savcı yerine koydum, ne de "Çalmadılar" diyerek onları aklama çalışmasına giriştim.

Bugün de aynı şeyi yapacağım ve sadece kamuoyunda neredeyse hiç konuşulmayan bazı önemli bilgileri paylaşıp, yorumu size bırakacağım.

Önce en baştan başlayayım...

Bilindiği üzere, bir şüphelinin telefonlarının dinlenebilmesi için yasaların belirlediği bir çerçeve vardır. Halk diliyle anlatacak olursam yasalar, "Gerekli tüm yol ve yöntemler denenmesine rağmen sonuca ulaşılamıyorsa, en son çare olarak şüphelinin telefonları mahkeme izni ile dinlenebilir" der...

Bakan çocukları ve Reza Zarrab'ı "Şüpheli" sıfatıyla takip etmek isteyen polis, yasaların belirlediği bu çerçevenin dışına çıkarak, hiç bir yol ve yöntem denemeden şahısların telefonlarının dinlenmesi için mahkemeye başvurur.

Başvurdukları 13 ayrı mahkeme, "şüphe var" denilerek sunulan deliller sağlam olmadığı için telefonlarının dinlenmesi talebine olumsuz yanıt verir. Mahkemelerden izin alınamayınca şüphelilerin telefonları "Tak fişi, bitir işi" yöntemiyle yasaların dışına çıkılarak dinlenir.

Dinlemelerde sona gelindiğinde, tapelerden, kamera kayıtlarından ve yan delillerden oluşan binlerce sayfalık dosya 4 ayrı savcının önüne gider. Bu 4 savcıdan 3'ü polisin sunduğu delillere bakar ve soruşturma açılmasına neden olacak bir delil olmadığına kanaat getirerek dosyayı kapatır.

"Soruşturmaya gerek vardır" diyecek başka kimse bulunamayınca, dosyayı kapatan 3'üncü savcının tayini çok kısa bir sürede başka bir yere çıkarılarak bir boşluk oluşturulur. 4. savcı olan Mehmet Yüzgeç boşalan o koltuğa oturduktan çok kısa süre sonra "Soruşturmaya gerek vardır" diyerek operasyonun başlaması emrini verir, bakan çocukları ile işadamı Rıza Zarrab gözaltına alınır...

Zanlıların tamamı 4 günlük gözaltı sürecinden sonra serbest bırakılır. Henüz zanlıların ifadesi alınmamışken, 4 bakan hakkında 504 sayfadan oluşan fezlekeler işleme sokulur. Bu fezlekelerin operasyon başlamadan aylar önce hazırlandığı ortaya çıkar. Yani iddia makamı olan savcılık, kendisini mahkeme yerine koyarak peşinen hüküm verir.

21 Aralık günü mahkemeye çıkarılan tüm zanlılar serbest bırakılır. Yani 13 mahkemeden sonra 14'üncü mahkeme de "Suç teşkil edecek bir delil yoktur" kararı verir. Zanlılar haklarındaki "Yurt dışına çıkma yasağı" vs. gibi tedbirlerin kaldırılması için 9 ayrı mahkemeye başvurur ve tamamı hakkında konulan tedbir yasakları kaldırılır.

Bu arada şu ayrıntıyı atlamayalım!

Gözaltına alınan Fatih Belediye Başkanı'nın tamamen masum olduğu ortaya çıkar. Hatırlarsanız o gece paralel yapıyı destekleyen bazı gazetelerin internet sitelerinde, "Fatih Belediye Başkanı herşeyi itiraf etti, talimatları Bilal Erdoğan'dan aldım dedi" şeklinde haberler yer almıştı.. Bilal Erdoğan'a uzanmak isteyen savcılığın TÜRGEV'in merkezi Fatih'te olduğu için Belediye Başkanı'nı gözaltına aldığı ve polis sorgulamasında, "Bize Bilal'in adını ver, seni hemen bırakalım" diyerek köşeye sıkıştırdığı sonradan edindiğimiz bir bilgiydi...

Gelelim bakanlara...

Bir kişinin "Şüpheli" sıfatından, "Zanlı" sıfatına geçirilebilmesi için o kişinin suçüstü yakalanması gerekir. Mesela para teslim edilirken "Suçüstü" yapılır. Veya önceden seri numaraları alınan paraların rüşvet alan ve veren arasında el değiştirdiği belgelenir. Bu da yoksa, taraflardan birinin bu suçu işlediğine dair itirafı veya yasal yollardan elde edilen "Şu kadar para istiyorum" veyahut, "Al şu kadar para getirdim" dinleme kayıtları veya görüntüleri delil kabul edilir.

Bugün üzerine yorum yapılan görüntülerde ve ses kayıtlarında bunlardan hiç birine rastlanmıyor. Sadece Rıza Zarrab'ın arada sırada ekibinden birine, "Şu kadar para getir" dediği ama bu paraların teslim anıyla ilgili bir delil olmadığı ortamda bakanlar o parayı almışsa bile maalesef bu suç delili olarak kabul görmüyor.  

Mesela Egemen Bağış olayında Zarrab'ın ekibinden bir kişiye, "500 bin doları bir çikolata kutusuna koy acil getir. Bakan'ın yanına çıkacağım" dediğine dair ses kaydı var. Ama paranın bakana götürüldüğüne dair görüntülerin olduğu kasetteki tarih, bu konuşmadan 3 gün sonraki tarih... (Ortaköy'deki Avrupa Bakanlığı Ofisi'nin önündeki görüntülerden bahsediyorum. kaldı ki bu görüntülerde saatler gece yarısını gösterirken, ortalık güllük güneşlik...)

Yine Egemen Bağış'ın nüfuzunu kullanarak Zarrab'ın babasına Romanya vizesi aldırdığı gibi bir iddia var Zarrab'ın babasının hayatında hiç vize almadığı ortaya çıkıyor.

Bir başka bakan olan Erdoğan Bayraktar'la ilgili "Yolsuzluk" yaptığı iddiası Meclis'e gelen fezlekelerde bile yer almıyor. Bayraktar'ın Yüce Divan'a gitmesine neden olacak en küçük bir gerekçe bile olmadığı gibi, gözaltına alınan oğlu Abdullah Oğuzhan Bayraktar hakkında da para aldığına veya verdiğine dair küçücük bir delil ve belge yok. Meclis'teki oylamada Erdoğan Bayraktar'ın Yüce Divan'a gitmemesi yönünde verilen oy sayısı 288.

Oylama sırasında Meclis'te o kadar AK Partili vekil olmadığını biliyoruz. Yani muhaletefetten bazı isimler bile bu konuda onun suçsuzluğuna inanıyor ve hatta bazıları tv kanallarında bunu itiraf ediyor.

Ama gelin görün ki bir algı operasyonudur sürüp gidiyor!

Muammer Güler'in oğlu Barış Güler'in evinde yatakların üzerine saçılan paralar çok konuşuldu. Bu paraların bir rüşvet parası olduğuna dair net bir delil yok. Evinde 7 para kasası olduğu şeklinde basına yansıyan görüntüye dikkatli bakınız. Bu kasaların 6 tanesinin evrak ve dosya kasası olduğunu göreceksiniz.

Ama kimse bundan da bahsetmiyor.

Şu yazdıklarımdan sonra beni eleştirebilir, "Vicdanen baktığınızda ortada hiç mi suç bulamadınız? Siz yolsuzluk yok diyorsunuz ama AK Partili bazı isimler 4 bakanın yüce divana gitmesi için oy verdi" diyebilirsiniz.

Bu konuda size ancak Mehmet Ali Şahin'in verdiği cevabı verebilirim. "Biraz 700 bin TL'lik saat, biraz da Bakara-makara" olayı...

Özetleyecek olursak...

Yolsuzluk yaptığı ve rüşvet aldığı iddia edilen bakanlarla ilgili ortaya konan deliller, onları adalet huzurunda suçlu yapmaya yetmiyor. Sadece vicdanımızda mahkum etmemize yetebiliyor.

Bunu ben söylemiyorum.

Aylardır 4 bakanın yolsuzluk yaptığını söyleyen paralel yapıya mensup Zaman Gazetesi'nin, operasyon kendisine yapılınca attığı manşet söylüyor!

Buyrun o manşet!