Financial Times'a konuşan cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, "Türkiye'nin daha iyi bir dış politikaya ihtiyacı var" diyor. İngiliz hükümetine "İsrail'e karşı sessiz kalınıyor" eleştirisi ve İngiltere'nin 1. Dünya Savaşı'na girmesinin 100. yıldönümü.
Abone olFinancial Times gazetesinin bugünkü sayısında cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu'yle yapılmış bir röportaj var. Gazetenin Türkiye muhabiri Daniel Dombey, İhsanoğlu'yla seçim kampanyası için gittiği Antalya'da görüşmüş.
Gazete İhsanoğlu'nu "Erdoğan'ın siyasi makinasını durdurmayı amaçlayan diplomat" olarak nitelendirmiş.
Financial Times'a göre, "utangaç bir bilim adamı" olan İhsanoğlu laik bir cumhurbaşkanı adayı olarak büyük bir sınav verecek. Gazete, 70 yaşındaki İhsanoğlu'nun sandıkta yenmek istediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bugüne kadar hiç seçim kaybetmediğini hatırlatıyor.
Gazetenin Türkiye muhabiri Daniel Dombey İhsanoğlu'na, Başbakan Erdoğan'ın aktif ve yürütme organının başı bir cumhurbaşkanı olmak istemesiyle ilgili görüşünü sormuş. İhsanoğlu'nun yanıtı, "Böylesi bir sonuç demokrasi olmaz. Farklı birşey olur."
İhsanoğlu Türkiye Cumhurbaşkanı'nın "tarafsız" kalmasının çok önemli olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor:
"Yetkisini aşmayacak bir kişiye ihtiyaç var. Siyasetin yapılması gereken yer Meclis'tir. Türkiye'de de zaten siyaset uzun süredir Meclis'te yapılıyor."
İhsanoğlu Financial Times'a verdiği mülakatta Türkiye'nin daha iyi bir dış politikaya, dünyanın da daha iyi bir Türk Dış Politikası'na ihtiyaç duyduğunu söylemiş.
"Dünyayla ilişkimiz karşılıklı saygıya dayalı olmalı. İdeolojik önyargıya değil" diyor İhsanoğlu...
CHP ve MHP'nin cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği eski İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri, Başbakan Erdoğan'ın seçimi ilk turda kazanacağını gösteren kamuoyu araştırmalarına da inanmıyor. İhsanoğlu, Başbakan'la arasındaki farkı kapattığı görüşünde.
Financial Times ise İhsanoğlu'nun örneğin Antalya'da pek de coşkulu bir konuşma yapmadığına, Erdoğan'a kıyasla medyada daha az yer bulabildiğine ve onu cumhurbaşkanlığına aday gösteren partilerden bazı çatlak sesler yükseldiğine dikkat çekmiş.
Gazeteye göre hem "değişim" hem de "istikrar" vadettiğini söylese de, İhsanoğlu'nun işi çok zor ve başarılı olabilmesi için önünde artık sayılı günler var.
İngiltere'de hükümete 'İsrail' tepkisi
Guardian gazetesinin bugünkü manşeti, "Gazze'de üçüncü kez bir okula saldırı düzenlenmesi büyük öfkeye neden oldu".
Gazete, İsrail'in dün Gazze'de yine BM yönetimindeki bir okula vurduğunu, bu tip saldırıların üçüncü kez can aldığını, en az 10 kişinin hayatını kaybettiğini duyuruyor.
Guardian, Birleşmiş Milletler (BM) ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) saldırıyı sert bir dille kınadığını belirtiyor.
Gazetenin iç sayfalarındaki bir haberde ise İngiltere'de ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Ed Miliband'in, Başbakan David Cameron'a yönelik tepkisine değiniliyor.
Miliband Cameron'ı, İsrail'in Gazze'de sivilleri "kabul edilemez ve meşru gösterilemez" şekilde öldürmesini kınamadığı için eleştiriyor.
İşçi Partisi lideri İsrail'i de, "Masum Filistinlileri öldürmesinin Hamas'a desteği artıracağı" yolunda uyarıyor.
Daily Telegraph gazetesi ise Adalet Bakanı Chris Grayling'in Miliband'e tepkisine yer vermiş.
İktidarın büyük ortağı olan Muhafazakar Parti'den Grayling ana muhalefet liderini, İsrail'i "aşırı derecede sert şekilde eleştirerek" İngiltere'nin Orta Doğu'da barışın tesisine yönelik çabalarını baltalamakla suçluyor.
Daily Telegraph, haberinde, Miliband'in Yahudi olduğunu da hatırlatmış.
Tweetleriyle "Filistinlilerin sesi" oldu
Times'ın dünya haberleri sayfasında ise gazetenin deyimiyle "Yatak odasından attığı tweetlerle Filistinlilerin gayriresmi sesi olan" 16 yaşındaki Farah Baker'ın öyküsü var.
Gazze'nin en büyük hastanesi olan Şifa'nın hemen arkasında yaşıyor Farah...Beyin cerrahı olan babası her gün ağır yaralı çok sayıda kişiyi ameliyat ediyor.
Filistinli genç zaman zaman videolar, zaman zaman audiolar eşliğinde İsrail'in saldırılarını, Gazze'den korkunç bazı insan manzaralarını anlatıyor.
Farah Baker, İsrail'in Gazze'ye yönelik en ağır saldırılarından birini düzenlediği 28 Temmuz'da attığı bir tweette, "Gazze benim bölgem ve ağlamadan duramıyorum. Çünkü bu akşam ölebilirim" yazmıştı. Mesaj 17 bin kişi tarafından retweet'lendi, dünyanın her yerinden Farah'a destek mesajları yağdı.
İsrail'in Gazze'de saldırıları başladığı dönemde 800 takipçisi vardı Farah'ın. Bu sabah itibarıyla bu rakam 141 bini aşmış durumda.
Farah'ın 23 yaşındaki ablası Rena da İsrail'in 2012'deki saldırıları sırasında sosyal medyayı kullanmaya başlamış. Rena yüksek lisans eğitimi için İngiltere'ye gelince, görev bu kez Farah'a düşmüş.
Times'a konuşan Farah "Herşeyi belgeleyerek ve halkıma mesaj ileterek farklı birşey yapmayı amaçladım" diyor ve ekliyor:
"Gazeteciler görevlerini yapıyor. Ben ise İngilizce iletişim kuran bir genç olarak yaşananların kişisel tarafını gösteriyorum...Uyumuyorum, yemiyorum, hiçbir şey yapmıyorum. Sadece odamda oturuyor, radyo dinliyor ve tweet atıyorum. Bazen ses duymamak için yastıkla gözlerimi ve kulaklarımı kapatıyorum."
Bugün İngiltere'nin Birinci Dünya Savaşı'na girişinin 100. yıldönümü. İngiltere 4 Ağustos 1914'te yerel saatle 23:00'te Almanya'ya savaş ilan etmiş, "Büyük Savaş" 11 Kasım 1918'e dek sürmüştü.
Independent'ın başyazısının başlığı, "1914'ten 2014'e".
Gazete, "Makbul bir sebeble savaşıldı ancak kinci milliyetçilik barışı bozdu. Ve bu milliyetçilik günümüzde de varlığını sürdürüyor" diyor.
"Belki de 100 yıldır fazla birşey değişmedi"
Independent, Müttefikler cephesinden bakıldığında 1. Dünya Savaşı'nın "kötü" bir savaş olmadığını, yanlışlıkların kökeninin savaş sonrasındaki "kötü" barış dönemi olduğunu belirtiyor. Savaş sonrası Versailles Antlaşması'nın ardında, Avrupa'yı ve dünyayı savaşa iten kinci ve milliyetçi güçlerin olduğunu vurgulamış gazete.
Gazetedeki başyazı şöyle noktalanıyor:
"Daima çıkacak uluslararası sorunların çözümü için oluşturulan mekanizma Milletler Cemiyeti'ydi. Cemiyet, gizli anlaşmaların ve emperyal saldırganlığın yerini alması için oluşturulmuştu. Ancak varlığı fazla uzun sürmedi. Onun yerini Birleşmiş Milletler (BM) aldı. Gerçi BM, Cemiyet kadar başarısız olmadı ancak Cemiyet'in de çöküşüne neden olan faktörlere bugün de rastlamak mümkün. Süper güçler küresel uyum için gerekli uzun vadeli çıkarlardan çok kısa vadeli ulusal çıkarlarını muhafaza ediyor ve bunun için örgütü alaycı bir şekilde manipule ediyorlar. Belki de 100 yıldır fazla birşey değişmedi."