BIST 8.664
DOLAR 34,35
EURO 37,42
ALTIN 3.022,19
HABER /  POLİTİKA

367 krizinin mimarı Sabih Kanadoğlu ortaya çıktı tuhaf açıklama!

367 krizinin mimarı Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu yıllar sonra ortaya çıktı. Referandum sürecini ve anayasa teklifini değerlendirmesi beklenen Kanadoğlu, ordunun savaş kabiliyetini eleştirerek şaşırttı.

Abone ol

Yargıtay Onursal Başsavcısı Kanadoğlu, anayasa değişiklik paketi ile ordunun savaşa hazır konumunu bağdaştırarak tuhaf bir çıkış yaptı.

2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde, fiili sistemin önünü tıkayan 367 garabetinin mucidi olarak bilinen Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa değişiklik paketinin geçmesi durumunda, Türk ordusunun savaş kazanamayacağını iddia etti.

"BU ORDU SAVAŞ KAZANAMAZ"

Sözcü gazetesine konuşan Kanadoğlu, "KHK'larla birlikte kuvvet komutanlarının atanması ve görevden alınmasında Genelkurmay Başkanı devreden çıkarıldı. Ordudaki emir-komuta zincirini kaldırdığınız takdirde, o ordu savaşa katılamaz, katıldığı savaşı kazanması da mümkün olmaz. İçine siyasetin girdiği ordunun savaşları kazanması imkansız hale gelecektir.

BALKAN HARBİNİN AYNISINI YAŞARIZ

OHAL KHK'ları ile birlikte en büyük sıkıntı, Silahlı Kuvvetlerin başına gelenlerdir. Ordunun içine siyaset sokarsanız, 105 yıl önce başımıza gelenin aynısını yaşarız. 105 yıl önce Balkan Harbi'ni, Silahlı Kuvvetler'e giren siyasetçiler yüzünden kaybettik. Bu deneyimi en acı bir şekilde yaşadık. Kışlaya siyaset giremez, sözü de buradan gelir. Bunu sadece bugünkü siyasi iktidar için söylemiyorum, yarın bir başkası gelirse, onlar için de aynısı olacaktır. Bu kapının açılmış olması yanlış olmuştur" dedi.

367 KRİZİ NEDİR?

2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de dolmaktaydı. TBMM cumhurbaşkanlığı adaylığı son başvuru tarihini 25 Nisan gecesi ve ilk tur oylama gününü 27 Nisan olarak belirlemişti. Seçim dönemine, başörtüsü ve laiklik tartışmalarıyla gelinmişti. Ülkenin çeşitli yerlerinde "Cumhuriyet Mitingleri" adıyla geniş katılımlı gösteriler düzenlendi ve iktidar partisinin, kendi siyasal çizgisinden bir ismi cumhurbaşkanlığına seçmesi engellenmek istendi.

Seçimin kaderini ise, dört ay önce ortaya atılan 367 tartışmaları belirledi. Anayasa'nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) aranıyordu. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 26 Aralık 2006'da Cumhuriyet'te yayımlanan yazısında, anayasada belirtilen 367'nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu ortaya attı. Bu görüşe göre oylamalara en az 367 kişinin katılması gerektiği, aksi halde sonucun geçersiz olacağı iddia edildi. Böylece meclisteki sandalye sayısı 354 olan iktidar partisi, tek başına kendi oylarıyla cumhurbaşkanı seçemeyecekti. Aynı dönemde ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal, iktidar partisinin uzlaşma olmadan kendi adayını çıkarması durumunda oylamalara katılmayacaklarını ve 367 tartışmalarının ciddiye alınması gerektiğini söyledi.

İktidar partisi dönemin Dışişleri Bakanı olan Kayseri milletvekili Abdullah Gül'ü aday gösterdi. Bu arada yine iktidar kanadından Ankara milletvekili Ersönmez Yarbay adaylık başvurusu yapmıştı; ancak Yarbay ilk tur oylaması öncesi adaylıktan çekildi. İlk tur oylama 27 Nisan'da yapıldı. Toplam 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamanın hemen sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı.

TSK'NIN E-MUHTIRASI 

Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, bir basın açıklaması konuldu. Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu söylendi. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs'ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi.

AK PARTİ'DEN ERKEN SEÇİM KARARI

Anayasa Mahkemesi'nin oylama iptali kararı üzerine, cumhurbaşkanlığı seçimi henüz tekrarlanmadan, AK Parti'den erken genel seçim kararı çıktı; Parti 24 Haziran'da seçimlere gidilmesi için meclise teklif sundu. Daha sonra, Yüksek Seçim Kurulunun seçim takviminin işleyebilmesi için 22 Temmuz tarihi önerisine uyularak, tüm partilerin desteğiyle seçim kararı alındı.

Mecliste seçim kararı alınmasının yanında, anayasada bazı değişikliklere gidildi. Buna göre, genel seçimlerin yapılma süresi beş yılda birden, dört yılda bire düşürüldü. Cumhurbaşkanlığı seçiminin iptaline yol açan toplantı yeter sayısı konusu, meclisin tüm işlemlerinde üçte bir çoğunluk olarak netleştirildi. Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi kararlaştırıldı; yedi yıl olan görev süresi beş yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla kabul edilmişti.

Ancak yeni cumhurbaşkanı seçilemediğinden, görev süresi dolmasına rağmen görevini sürdüren Ahmet Necdet Sezer, yapılan değişiklikleri "rejimi sıkıntıya sokar" eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran'da paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu. Yüksek mahkeme 5 Temmuz'da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik paketi 21 Ekim'de yapılan halk oylamasında, %68 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Alınan karar sonucu 22 Temmuz'da erken seçime gidildi.

Seçimde %46,6 oy alan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, 341 milletvekilliği ile yeniden tek başına iktidar oldu. Ancak partinin oy oranı yaklaşık %12 artmasına rağmen, Devlet Bahçeli başkanlığındaki MHP'nin de %14,3'le barajı geçmesi ve meclisteki üçüncü parti olması dolayısıyla, iktidar partisinin meclisteki sandalye sayısında düşüş oldu. %20,85 oy alan Deniz Baykal yönetimindeki CHP ana muhalefet partisi konumunu korudu. Oyları az da olsa artan partinin sandalye sayısı, yine meclise MHP'nin de girmiş olmasıyla, 178'den 112'ye kadar geriledi.

22 Temmuz seçimlerinin ardından yeni oluşan meclis 4 Ağustos'ta ilk toplantısını yaptı. Meclis programında ilk olarak Meclis Başkanı seçimi gerçekleşti. 9 Ağustos'ta AK Parti'nin adayı Zonguldak milletvekili Köksal Toptan, muhalefetin de desteğiyle ilk turda 450 oy alarak başkan seçildi; MHP'nin adayı Tunca Toskay 74 oyda kaldı. Aynı gün başbakan Erdoğan, artık meclisin önündeki ikinci gündem olan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinin yeniden başlayacağını açıkladı. 

Seçim süreciyle birlikte Abdullah Gül'ün yeniden aday olup olmayacağı tartışma konusu oldu. Partinin oylarını yükselterek tekrar tek başına iktidara gelmesinde Gül'ün cumhurbaşkanı seçilememesinin etkili olduğu görüşü öne çıktı. Bunun sonucu olarak da Abdullah Gül tarafından "bunun cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin açık bir mesaj olduğu" yorumu benimsendi. 13 Ağustos tarihinde kulislerde konuşulan 11. Cumhurbaşkanı adaylığı kesinleşti. MHP'nin oylamalara katılacağını belirtmesiyle, yeni bir 367 krizi ortaya çıkmadı;ana muhalefet partisi CHP ise ilk seçimdeki tutumunu koruyarak, oylamalara katılmayacağını açıkladı.MHP'den Kayseri milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu, CHP listelerinden meclise giren DSP'li isimlerden ise Eskişehir milletvekili Tayfun İçli, seçimde Abdullah Gül'e rakip isimler oldu.

Gül 20 Ağustos'ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turunda 341 oy aldı. 24 Ağustos'taki ikinci turunda ise 337'de kaldı. Anayasaya göre ilk iki turda üçte iki çoğunluk olan 367 sayısına ulaşılamadığı için, 276 oyun aranacağı üçüncü tura gidildi. Abdullah Gül 28 Ağustos'ta yapılan üçüncü turda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. cumhurbaşkanı seçildi.Böylece Nisan ayında başlayan cumhurbaşkanı seçim süreci sona erdi.