BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  POLİTİKA

30 yılık terör sorunu iki günde bitmez

Bozdağ, Terör Örgütü PKK’nın süreç vererek tehditleri savurması hakkında değerlendirmede bulundu

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Terör Örgütü PKK’nın süreç vererek tehditleri savurması hakkında değerlendirmede bulundu.

Çözüm Süreci konusunda tarih vererek konuşmanın doğru bir yaklaşım olmadığını belirten Bozdağ, “Tarih vermeleri, ikna etme çabası gibi. Yürüyen bir süreç var. Herkesin hassas olması lazım. Sürecin bir takvimi yok. Zaman alacak.” dedi. 


Bozdağ, Habertürk’de yayınlanan Başkent Gündemi programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Bozdağ, programda Çözüm Süreci’ne ilişkin de görüşlerini dile getirdi. “Sürecin bir takvimi yok. Zaman alacak.” diyen Bozdağ, Türkiye’nin 30 yıldır mücadele ettiği bir sorunu iki günde ortadan kaldırmak gibi bir durumun olmasına ihtimal vermedi. 

Kandilin açıklamalarını, doğru açıklama olarak görmediğini vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu: “Bu konularda tarih vererek konuşmak doğru bir yaklaşım değil. Tarih vermeleri, ikna verme çabası gibi. Yürüyen bir süreç var. Herkesin hassas olması lazım. Oradan açıklamalar yapıldığı zaman bu sürecin sağlıklı gidip gitmediğine bakmak lazım. Süreç zaten kendi içinde birçok kesimi ikna edecektir. Süreçte, silahların konuşmadığı bir döneme girildi. Akil insanlar insanlarımızın talebini aldı, iyi oldu. Türkiye topraklarını terör örgütü mensupları devam ediyor. Ama hepsi çıkmış değil. Bu da önemli. Yüzde 20 oranlarında bir çıkış var. Bu çıkışın tam olması lazım. Onun şu ana kadar gelinen noktaya baktığımızda arzu edilen noktada olmadığı ortada. Türkiye topraklarının terör örgütü üyelerinin terk etmesi son derece önemlidir. Bunun bir zaman alacağı muhakkak. Şu ana kadar, ’Çekilme tamamlandı, bitti’ gibi çok açıklamalar oldu. Başbakan’ın dediği gibi; sonucu ortaya koydular. Terör örgütünün Türkiye toprakların terk etmesi noktasında beklentilerimiz gerçekleşmedi. BDP’lilerin söyledikleri gibi değil, rakamlar.” 

“DEMOKRATİKLEŞME KONULARINDA ATMAMIZ GEREKEN ADIMLARI ATARIZ”

Hükümetin demokratikleşme konularında samimi olduğunu dile getiren Bozdağ, “BDP ile de görüşmeler yapılıyor. Bizim ne yaptıklarımızdan, kısmi de olsa haberdar olduklarını tahmin ediyorum. Bunun dışında, ‘Bu olmazsa bunu yapacağız, şunu yapacağız.’ demek doğru yaklaşım değil. Bu tür açıklamalar, bizim yaklaşımlarımızı olumlu etkilemediğini ifade etmeliyim. Demokratikleşme gibi konularda biz atmamız gereken adımları atarız. Biz, bunları doğru olduğu için yapıyoruz. Biz, bu adımları, dün de attık, bu günde atarız. Olmazsa da atarız. Çünkü milletin yararınadır. Örgüt, başka şeyler yaparsa, elbette hukukun içinde kalarak devlet gereken cevabı verir. Vatandaşın can güvenliğini sağlamak, devletin birinci vazifesidir. Vatandaşımızın can ve mal güvenliğini korumak konusunda, ayaktayız. İşimiz o bizim. Biz, bundan vazgeçmedik. Terör örgütü, böyle yaparsa ne yaparsınız tartışmalarını da, doğru bulmadığımı ifade ediyorum.” diye konuştu. 

“SURİYE’DE İLKESEL BİR TUTUM SERGİLENMELİ”

Suriye’de yaşananlara ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bozdağ, Ülkelerin Suriye politikasında attıkları adımları, kendi çıkarları etrafında değerlendirmek gerektiğine dikkat çekti. Bir yerde insanların öldürülürken, orada ilkesel bir tutum sergilenmesi gerektiğini ifade eden Bozdağ, “Suriye konusunda, insanları yaşatma eksenli bir bakış açısı ortaya koymak gerekiyor. Geçmişte Kosova ve Bosna’da benzer durumlar oldu, BM’nin güvenli bölge ilan ettiği alanlarda, 10 bin Boşnak kardeşimiz katliama maruz kaldı. Onun için bizim buradaki amacımız, insanımızı yaşatmak olmalı. Siyasal çıkar, hesapları yapıldığında sonuçlar acı oluyor. İnsanların öldüğü noktada, taktiksel davranmak yerine, insanı yaşatma ideali çerçevesinde yaşatmak gerekiyor.” diye konuştu. 

“TÜRKİYE’NİN MEZHEPSEL BİR DURUŞU YOK” 

Türkiye’nin Suriye’deki politikasını da, “Suriye’deki olaylara, İnsanı yaşatma noktasından bakıyoruz.” şeklinde özetleyen Bozdağ, hükümetin mezhepsel bir bakış açısına sahip olmadığını da vurguladı. Bozdağ konuşmasında, Suriye’de taraf olan Hizbullah örgütünün yaptığı açıklamalar ve Esad rejime verdiği desteğe ilişkin de açıklamalarda bulundu. “İnsanları öldürmenin, asla dini bir gerekçesi olamaz.” diyen Bozdağ, “Kardeşin kardeşi öldürmesini doğru gören anlayışı haklı görmek doğru değil. Dinlerde yaşatma kuralını ele alır. İslam’da hangi din ve ırktan olursa olsun öldürmemeyi emrediyor. Böylesi hadiseleri, dini bir takım akımlarla açıklamak yanlıştır.” ifadelerini kullandı.

“28 ŞUBAT DA SUÇ İŞLEYENLER VARSA YARGILANMALIDIR”

Bozdağ programda, yargılamasına bugün başlanılan 28 Şubat soruşturmasına ilişkin de görüşlerini açıkladı. Bozdağ, açıklamalarında soruşturmanın genişletilmesi ve suçluların mahkeme karşısına çıkarılması gerektiğini söyledi.

Yargının önüne gelen davayı, maddi gerçekle sonuçlandırdığına dikkat çeken Bozdağ, “Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı. Konu mahkemeye intikal etti. Şüpheliler, sanık durumunda. Mahkeme, soruşturmayı genişletme yönünde kararlar alabilir. Bizim, dileğimiz maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, suç işleyenler varsa, mahkemenin karar vermesidir.” dedi.

“RUHBAN OKULU KONUSU SİYASİ BİR KONUDUR”

Bozdağ konuşmasında, demokratikleşme paketi ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Paketteki Ruhban Okulu ile ilgili çalışmanın hatırlatılması üzerine, Bozdağ, şöyle konuştu: “Ruhban okulu konusu siyasi bir konudur. Türkiye’nin gündeminde tartışılmış bir konudur. Türkiye’nin bir sorunu yok. Biz gayrimüslim vatandaşların ihtiyaçlarını karşılanmasında önemli adımlar attık. Yunanistan da yaşayan Müslümanların ise sorunları söz konusu. Lozan anlaşmasından doğan, müftünün Müslümanlarca atanması hususu vardı. Ama, Batı Trakya'da camilere hem bakım yapılamıyor, hem müftüler atanamıyorlar. Şimdi, imamların atanması ile ilgili de bir kanun çıktı. Müftülerin atanmasını bir komisyon gerçekleştiriyor. Lozan’ın teminat altına aldığı bir hususta, AB üyesi ülkenin attığı durum bu. Türklerin haklarında bir düşüş var. Vakıf mallarında önemli sıkıntı var. Bu konu, bu açıdan siyasi bir konu. Bunları, göz önünde bulundurmak lazım. Onlar atmıyor diye de biz adım atmazsak, doğru olmaz, diye bir görüş de var. Türkiye doğru olduğu adımları bundan sonra da atacaktır. Ama bundan sonraki süreçte oradaki Müslümanları da gözardı edemeyiz.”

“TÜRKİYE ALEVİLİK SORUNUNU TAŞIMAYA DEVAM ETMEMELİ”

Çalışma kapsamında, Alevilikle ilgili düzenlemelere de değinen Bozdağ, “Türkiye bu sorunu taşımaya devam etmemeli.” dedi.

Alevilerin haklarının düzenlemesi için, 1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile ilgili Türkiye’de sağlıklı bir tartışmanın yaşanması gerektiğinin de altını çizen Bozdağ, şöyle devam etti: "Dedelik, Çelebilik, Müritlik, Seyitlik, Babalık gibi alevi kardeşlerimizin kullandığı ne kadar sıfat varsa, kanun yasaklıyor. Bunlara hizmet verilmesini de yasaklıyor. Hizmet verenlere, hapis ve para cezası veriliyor. Daha önce ifade ettim, Tekke ve Zaviyeler Kanunu üzerinde tartışmayı Türkiye’nin sağlıklı bir şekilde sürdürmesi gerekiyor. Bir yandan bu kanun diyor ki, ‘Dedelik yasaktır.’ Öte yandan ‘Maaş verilsin. ’deniliyor. Verilmesi lazım. Bu kanun doğru yanlış, tartışması ayrı. Bu kanun burada dururken, maaş gene de verilebilir. Nasıl yaparsınız başka isim altında yaparsınız. Ben bunu konuşuyorum. Çalıştaylarda da bu konuyu konuşuyoruz. Bu kanunu konuşma konusunda ortak yaklaşım yok. Önerilen şey: Dedenin başka bir isim altında nitelendirilerek, ona bir imkan sağlanması yönünde ki, esasında Aleviliğin özüne gibi bir müdahale gibi geliyor bana. Çünkü siz adını değiştiriyorsunuz. Dedenin adını değişmeden versek kötü mü olur? İyi olur. Ama bu noktada, Tekke ve Zaviyeler Kanununu değiştirilmesinde bir ittifak yok. Dedelik Yasak mı Yasak. Varlar mı? Varlar. Dedelik yok oldu mu? Hayır. Tarikatlar yasaklandı mı? Hayır. Açık olmayan türbe var mı? Bu kanunu tartışmaktan korkmamamız lazım. Bu kanunu görmeden, adım atmamız eksik adım gibi geliyor. Adımlar atılmaz mı atılır. Başka formüller bulmak lazım. Başka formüller bulmak yerine, değerlendirme yapıp adım atmaktan kimseye zarar vermez."