BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

30 Ocak İngiltere basın özeti

Bugün İngiltere basınında Fransa'dan Suriye'ye, Almanya'dan Tel Aviv'e farklı coğrafyalardan haberler yer alıyor.

Abone ol

Independent gazetesinde bugün yer alan bir habere göre, dün sekiz yaşında bir çoccuk "Ben Charlie değilim. Ben teröristlerden yanayım" dediği için polis tarafından sorgulandı.

Ülkedeki İslam dernekleri, Ahmet adındaki çocuğun ve babasının sorgulanmasını, Paris saldırılarından sonra ülkede yaşanan "toplu histeri"yi kanıtladığını söyledi.

Eğitim Bakanı Nejat Vallaud Belkacem ise, öğretmenlerinin çocuğun tavrını yetkililere ve polise bildirerek "tam olarak doğru şeyi yaptığını" söyledi.

Belkacem, çocukla ilgili bir hukuki işlem başlatılmasının söz konusu olmadığını belirtti ve şikayetin çocuğun babasının okulda çalışanlara yönelik "kaba" davranışları üzerine ileri sürüldüğünü ifade etti.

Ancak Ahmet'in sorgulanması Fransa'da sosyal medyada en çok konuşulan konu oldu. Baba ve oğulun Çarşamba günü Nice kentindeki polis merkezine giderek ifade vermesi istenmişti.

Ahmet'in, Charlie Hebdo'ya yapılan saldırının ardından ülke çapında yapılan iki dakikalık saygı duruşuna katılmayı reddettiği belirtildi.

Ahmet'in hem sınıfta hem de oyun parkında "Ben Charlie değilim. Ben teröristlerin yanındayım. Müslümanlar kesinlikle haklıydı. O gazeteciler ölmeyi hak ettiler" dediği kaydedildi.

Polisin çocuğu 30 dakika boyunca sorguladığı, daha sonra çocuğun oyuncaklarıyla oynarken babasının sorgulandığı bildirildi.

Ahmet'in sorgu sırasında "terörist" kelimesinin anlamını bilmediği yanıtını verdiği öğrenildi.

Babanın oğlunun sorgulanması nedeniyle polis hakkında şikayette bulunduğu belirtildi.

Independent gazetesinde aktarıldığına göre ailenin avukatı Sefen Guez Guez "Bu delilik. Bu yakpılan hiçbir şekilde orantılı değil. Sekiz yaşında, ne söylediğini bilmeyen bir çocuğun sözlerini ciddiye alıyorlar" dedi.

Almanya'ya göç eden Suriyeliler

Times gazetesinde Almanya'ya göç eden Suriyelilerle ilgili bir haber yer alıyor. Gazete, Halep'ten Almanya'ya göç eden bir ailenin hikayesini aktarıyor.

Birleşmiş Milletler programı kapsamında 20 bin Suriyeli mülteci kabul edeceğini açıklayan Almanya'ya, yaklaşık 10 bin kadar Suriyeli'nin gittiği belirtiliyor.

Ancak bunun yanı sıra insan kaçakçıları vasıtasıyla 2011 yılından bu yana 55 bin Suriyeli'nin Almanya'ya gitmeyi başardığı kaydediliyor.

Fadi Salem ve abisi Feras'ın bu program kapsamında Almanya'ya geldiği, saatlerce ücretsiz Almanca dersinin aynı sıra, Almanya'da yaşam, siyaset, ekonomi, tarih ve benzeri konularda da ders aldığı belirtiliyor.

Yalnızca Aralık ayında 4,910 Suriyeli'nin Almanya'ya sığındığı ve ülkedeki en büyük sığınmacı grup oldukları kaydediliyor.

"Kota kapsamında" kabul edilen mültecilere hükümet kalacak yer sağlıyor ve iş bulmalarına yardımcı oluyor.

İsrailli kadın aktivistler davayı kazandı

Guardian gazetesinde Kudüs'te kadınların kapalı giyinmelerini söyleyen duvar yazıları ve işaretlerine dair dava ele alınıyor.

Dört kadın aktivistin açtığı davada, mahkemenin "belediyenin, kadınların toplum içinde kapalı giyinmesini söyleyen yasadışı ve tehditkar mesajları ortadan kaldırmadığı" gerekçesiyle, kadınlara tazminat ödenmesine karar verdiği belirtiliyor.

Hakimin söz konusu duvar yazılarının kadınların medeni haklarını ihlal ettiği ve bu nedenle kaldırılması gerektiğine hükmettiği kaydediliyor.

Kararda söz konusu yazıların ayrımcı, zarar veren ve aşağılayıcı olduğu ifade ediliyor ve kadınların manevi zararının tazmin edilmesi gerektiği söyleniyor.

Sosyal medyada basın özgürlüğü mücadelesi

Financial Times gazetesinde bugün Ankara'nın Twitter'ı yasaklayacak bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığı haberi yer alıyor. Gazete Türkiye'de sosyal medyanın basın özgürlüğü için ana mücadele alanına döndüğünü belirtiyor.

Daniel Dombey imzalı habere göre, Twitter'ın bazı gazetecilerin hesaplarına erişimi engellememesi nedeniyle hükümet Twitter'a erişimi engelleyen bir yasa üzerinde çalışıyor.

Haberde şu ifadeler yer alıyor:

"Sedef Kabaş'ın kapısını polis çaldığında hala geceliğiyleydi. Polisin Kabaş'ı gözaltına almasına neden olan şey, daha önce ettiği birkaç sözdü.

Kabaş bu sözler nedeniyle 10 yıla kadar hapis cezası alabilir.

Arama iznini uzatan polisler, Kabaş'ın telefonuna ve dizüstü bilgisayarına el koydular ve kendisini polis merkezine götürdüler. Ardından savcılığa sevk edilen Kabaş, en son mahkemeye çıkarıldı.

30 Aralık'ta yapılan bu polis baskının sebebi, Kabaş'ın bir ay önce attığı bir tweet'ti.

Eski televizyon sunucusu 'Korkmadım. Ama biraz öfkelendim' diyor ve 'Türkiye'de olan biten her şey, yolsuzluk, rüşvet, suçlar... Ve onlar benim bir tweet'im nedeniyle, 140 karakterlik bir sözüm nedeniyle peşimdeler' ifadelerini kullanıyor."

'İnsanlar sosyal medyada nefes alıyor'

Yazıda, Türkiye'deki basın özgürlüğü tartışmalarında sosyal medyanın ilkesel bir çatışma alanı haline dönüştüğü belirtiliyor. Buna göre hükümet, bazı internet sayfalarını önceden kapatabileceği bir yasa tasarısı ile Twitter'ın Türkiye'de bazı gazetecilerin profillerine erişimi engelleyeceği davalar üzerinde çalışıyor.

Ardından şu ifadelere yer veriliyor:

"Anayasa Mahkemesi geçen yıl Twitter ve Facebook'a erişim kararlarını iptal etmişti. Ancak hükümeti eleştirenler, internete erişime kısıtlamalar getirildiğini savunuyor ve geleneksel medyadaki kısıtlamalar nedeniyle insanların internete güvendiğini belirtiyor.

Türkiye hükümeti, 2010'dan bu yana 150 konu hakkında medya yayın yasağı getirdi, bunların arasında yolsuzluk soruşturması yürütülen dört bakanın dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması da vardı.

Kabaş da 'Sosyal medya insanların nefes alabildiği birkaç alandan biri çünkü anaakım medya boğuluyor' diyor.

Kabaş'ın gözaltına alınmasına neden olan tweetinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgisi bulunan kişiler hakkındaki yolsuzluk soruşturmasının delil yetersizliği nedeniyle düşürülmesi konu ediliyordu. Kabaş, soruşturmayı düşüren savcıyı kast ederek 'Bu adamı ASLA UNUTMAYIN' yazmıştı.

Kabaş, üzerinde çok konuşulan bir dava hakkında yorum yaptığını söylüyor, 'Soruşturmanın bir yere varmasına izin vermediler - yalnızca durdurdular' diyor.

Polisin geldiği gün Kabaş'ın hangi diğer sosyal medya platformlarını kullandığı soruluyor ve savcılardan biri Kabaş'ı hangi terörist örgütün yolsuzluk davası hakkında konuşmasını istediğini soruyor. Kabaş bu soruya şüpheyle yaklaştığını söylüyor.

Geçen hafta Türk hakim, Kabaş'ın tweeti ile yolsuzluk davasındaki savcıyı hedef gösterdiği ve tehdit ettiği suçlamasıyla, davasının ilk duruşmasının Nisan ayında görülmesine hükmetti.

Yetkililer eski sunucunun beş yılla yargılanmasını talep etti. Ancak bu hafta getirilen yeni suçlamalarla, Kabaş'ın polisin geldiği gün yetkilileri kapıda beklettiği öne sürülüyor ve ayrıca bu suçtan da beş yılla yargılanması isteniyor."

İnternette kontrolü artırma girişimi

"Her ne kadar Erdoğan dünyanın 'en özgür' medyası dese de, Türkiye medyasının geleceği için mücadele internette devam ediyor. Kısa bir süre önce AK Parti, başbakan ve diğer bakanlara, mahkeme kararı olmaksızın internet sitelerine erişimi yasaklama imkanı tanıyan yasa tasarısını duyurmuştu. Şu anda mecliste tartışılan yasa, hükümetin internet üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik üçüncü ve en hırslı yasama girişimi.

Öte yandan Facebook, bu hafta verilen ve Muhammed Peygambere hakaret eden içeriklerin yasaklanması yönündeki mahkeme kararını uyguladı.Kararda erişimin engellenmemesi halinde siteye erişimin engellenebileceği uyarısı yer alıyordu.

Bir başka mahkeme ise, çoğu gazeteciler tarafından atılan 300 kadar tweete erişim yasağı getirdi. Bu karar, hakimlerin siyasileşmiş davalardaki rollerine örnek teşkil etti.

Twitter ve YouTube yasaklarının Anayasa Mahkemesi'nde iptalini sağlayan iki avukat, şu anda tamamen Twitter'a odaklanmış durumda. Avukatlar şirkete yazdıkları mektupta, gelecekte atılacak hukuki adımlara atıf yapıyor ve ABD şirketi olarak Türkiye hukukuyla bağlı olmadıklarını hatırlatıyor, ayrıca bu tür uygulamaların ifade özgürlüğüne zarar vereceğine dikkat çekiyor.

Avukatlar, Twitter'daki bazı tweetlere erişim yasağı yönündeki mahkeme kararlarının 2013'te sekiz iken, geçen yılın son altı ayında 186'ya kadar yükseldiğini belirtiyor ve hükümet yanlısı hesapların bundan etkilenmediğini vurguluyor.

Twitter bu konuda yorum yapmaktan kaçınıyor.

Twitter'ın destekçileri, şirketin Türk mahkemelerinin kararlarına uymak zorurunda olduğunu ya da siteye erişimin toptan yasaklanmasını göze alması gerektiğini ancak bunun ifade özgürlüğüne çok daha fazla zararı olabileceğini söylüyor. Bu kişiler baskıların ve kısıtlamaların yalnızca Haziran'daki genel seçimler öncesinde artacağını ileri sürüyor."