BIST 9.729
DOLAR 35,22
EURO 36,72
ALTIN 2.969,16
HABER /  GÜNCEL

30 bin yıldır uyuyan virüs 'canlandı'

Bilim insanları Sibirya buzullarında 30 bin yıldır donuk halde bulunan bir virüsün 'canlandığını' söyledi. Araştırmacılar, virüsün insanlara veya hayvanlar için tehdit oluşturmadığını belirtiyor.

Abone ol

Bilim insanları, eski bir virüsün ‘30 bin yıllık uykusundan uyandığını’ söyledi.

Sibirya’da donan kara parçalarının derinlerinde bulunan virüs eridikten sonra ‘bulaşıcı’ etkisine yeniden kavuştu.

Fransız bilim insanları, virüsün bulaşıcı etkisinin insanlara veya hayvanlara herhangi bir tehdit oluşturmadığını fakat bölgenin görünür hale gelmesiyle diğer virüslerin de açığa çıkabileceğini söyledi.

Araştırma, PNAS adlı bilim dergisinde yayımlandı.

Fransa’daki Aix-Marseille Üniversitesi’nin Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nde görevli Prof. Jean-Michel Claverie, “İlk defa bu kadar uzun bir süre sonra bulunan bir virüsün hala bulaşıcı olduğunu gördük” dedi.

Virüs, buzulun yaklaşık 30 metre derinine gömülü halde bulundu.

‘Pithorivus sibericum’ adlı mikrop, 10 yıl önce keşfedilen dev virüsler sınıfına ait.

Bu tip virüsler, diğerlerine kıyasla mikroskopla görülebilecek büyüklükte. Bu türler arasında keşfedilen en büyük virüs olan ‘pithorivus sibericum’un uzunluğuysa, 1,5 mikrometre.

Amiplere tehdit

Virüsün, iltihabını en son 30 bin yıl önce bulaştırdığı, fakat laboratuvar çalışmaları sırasında yeniden canlandığı tespit edildi.

Deneyler, virüsün tek hücreli organizmalardan olan amipleri hedef aldığını, insanlara veya diğer hayvanlara bulaşmadığını gösteriyor.

Araştırmada imzası olan Fransa Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Chantal Abergel de “Hücreye giriyor, çoğaltıyor ve sonra hücreyi öldürüyor. Amibi öldürme yeteneği var ama insan hücrelerine bulaşmıyor” diyor.

Araştırmacılara göre, Siberya buzullarının derinliklerinde daha tehlikeli patojenler bulunabilir.

Dr. Abergel, “Meseleyi, bu katmanlardaki DNA’ları sıralayarak inceliyoruz. Orada neyin tehlikeli olup neyin olmadığını anlamanın en iyi yolu bu” diyor.

Araştırmacılar bölgenin tehdit altında olduğunu söylüyor. Bölgedeki buzullar 1970’lerden bu yana çekiliyor ve inceliyor. İklim değişikliği tahminleri, buzulların daha fazla eriyeceğine işaret ediyor.

Bölgenin daha erişilebilir ve kaynaklarının da gözle görülür hale geldiği belirtiliyor.

Prof. Claverie, katmanların açığa çıkmasının yeni virüslerle bağlantılı tehditleri de beraberinde getirebileceği uyarısında bulunuyor.

Çiçek hastalığı virüsü 'canlanabilir'

Claverie, “Bu felaketin reçetesi. Endüstriyel keşiflere başlarsanız, insanlar buzul katmanların etrafında dolanmaya başlayacak. Madencilik ve sondaj çalışmalarıyla eski katmanlar iç içe geçecek, tehlike de buralarda doğacak” diye konuştu.

BBC’ye konuşan Claverie, yaklaşık 30 yıl önce imha edildiği belirtilen çiçek hastalığı virüsünün yeniden tehdit oluşturabileceği uyarısını yapıyor.

“Eğer bu virüslerin de amipler gibi yeniden canlandığı doğruysa, o zaman çiçek hastalığı virüsü evrenden silinmemiş, yalnızca yeryüzünde yok olmuş demektir.”

“Daha derine inerek, çiçek hastalığı virüsünün, insanoğlu için günümüzün en yaygın salgın hastalığı olma ihtimalini de canlandırmış oluruz.”

Fakat on binlerce hatta milyonlarca yıl donuk halde bulunan virüslerin yeniden aktif hale gelip gelmeyeceği konusunda henüz tam bir netlik yok.

Nottingham Üniversitesi’nde görevli virolog Prof. Jonathan Ball ise şu yorumu yapıyor:

“Bu kadar uzun süre sonra hala bulaşıcı etkisi aktif olan bir virüsün bulunması çok şaşırtıcı bir durum, fakat diğer virüslerin nasıl hala buzullarda canlı halde kalabildiğini kimse tahmin edemez. Her şey faal virüse bağlı. Diğerlerinin de bunun gibi dirençli olabileceği konusunda şüphelerim var.”

Ball şöyle devam ediyor:

“Biz de virüsleri gelecekte muhafaza edebilmek için laboratuvarda donduruyoruz. Eğer lipit bir çevreleri varsa, grip veya HIV virüsü gibi, o zaman daha kırılgan olabilirler. Ama ayak, ağız veya yaygın görülen soğuk algınlığı gibi dışları proteinle kaplı virüsler daha dayanıklı oluyor.”

“Ama sorunların kaynağı bu donma ve erime. Çünkü önce oluşan buz daha sonra eriyor ve fiziksel hasara neden oluyor. Eğer buna dayanabilirlerse, o zaman iltihaplarını hızla bulaştıracakları bir canlı bulmaları gerekiyor.”