AK Parti hükümetinin belki de en çalışkan bakanı olan Kürşat Tüzmen, Aksiyon Dergisi'ne konuştu..
Abone olDevlet Bakanı Kürşat Tüzmen: “Açıklanan iyimser rakamlara rağmen yüzler ancak 3 yıl sonra gülmeye başlar. Sokaktaki insanı tanıyoruz; üzüntü, somurtkanlık yine var. Bizi umutlandıran ise insanımızın karamsarlığının bir nebze olsun azalması." Türkiye’ye bir haller oldu. Bir yanda birbiri ardına açıklanan iyimser ekonomi tabloları, diğer yanda ümitsizliği her geçen gün artan halk kitleleri... Enflasyon eksili rakamlarda, büyüme oranları dünya ortalamasının çok üstünde, TL dövizi dövüyor, ihracatçı her ay yeni bir rekor deniyor ve sokaktaki adam yine mutsuz! Türkiye’nin ilginç hallerini Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’e sorduk. Tüzmen de dövizin niçin düştüğünü bilmiyor. Ancak Tüzmen’in “Zengin komşusu olup da fakir kalmış ülke yok. Aralarında 2 milyar doların üstünde ticaret anlaşması olan ülkeler arasında da düşmanlık olmuyor” tespitini öğrenince, Türkiye’nin sorunlu konumunu biraz daha iyi anladık! — Bir dönem “kriz alametleri var” dediniz; sustunuz. Bugünlerde açıklanan pembe ekonomi tabloları iyi günlerin habercisi mi yoksa fırtına öncesi sessizliğini mi yaşıyoruz? İhracatın ithalatı karşılama oranı bizim için çok önemli. Bu seviyenin yüzde 70’lerde olması gerekiyor. ‘Kriz alametleri var’ dediğimde ihracat/ithalat dengesi yüzde 65’lerdeydi. Türkiye’de yaşanan sıkıntılar hep ihracatın ithalatı karşılama oranının bozulmasıyla başlar. Önce cari işlemler dengesi bozulur, sonra dış ödemeler aksar. Faizin aşağıya çekilmesi, kurun rahatlaması gerekiyordu. Bu sene 20 milyar dolar açık vereceğiz. 62 milyar dolarlık ithalat, 42 milyar dolarlık ihracat yapacağız bu yıl. 100 milyar dolarlık ticaret hacminde de bu açık normal. Tehlike yok. Esas sevindirici nokta, ihracatın büyüme ivmesinin, ithalatın büyüme ivmesinden daha büyük olmasıdır. Ekonomi tablolarının yansıttığı iyimserliğin gerçekçi olduğunu söyleyebilirim. — Büyüme rakamları, enflasyonun ekside olması, ihracatın artması ve kapasite kullanım oranlarının büyümesi sevindirici. Ancak sokaktaki adamın bu tablolara sevinmemesine ne diyorsunuz? Tablolardaki pembelik henüz halka yansımadı; bunu biliyoruz. Başbakanımızın ifadesiyle yüzler ancak 3 yıl sonra gülmeye başlar. Sokaktaki insanı tanıyoruz. Yüzler yine gülmüyor. Üzüntü, somurtkanlık yine var. Bizi umutlandıran ise insanımızın karamsarlığı bir nebze olsun azaldı. Yüzler gülmese de bakışlardaki derin matem kayboldu. Dudaklar kıpırdama eğilimi kazandı. Çevremizden biliyoruz. Her ailede bir işsiz var. Yapısal sorunlarla uğraştık bugüne kadar. Bundan sonra özelleştirme ve yabancı sermayenin gelmesiyle işsizlik bir nebze olsun azalacak. — Döviz kurları sürekli düşüyor. Bilmediğimiz bir kaynağı mı piyasaya sürdünüz? Bu konuda herkes bir şeyler söylüyor; ama size kimse Türk parasının neden bu kadar değer kazandığını söyleyemez. Formülün içindeki değişkenlerin sayısı her gün değişiyor. Dolar niçin düşüyor, bunu kimse bilmiyor. Ekonomide hiçbir şey suni olamaz. Her şey gerçek değerini bulacaktır. Ödemeler dengesi açısından, şirketlerin borçlarını ödemesi açısından dövizin düşük olması avantaj elbette. Bono faizlerinin yüksek olması ise herşeyi berbat ediyor. 38 bakandan 23 bakana düşmek sihirli değnektir. Tek seslilik çok önemli. Koalisyon dönemlerinde olduğu gibi basın yoluyla birbirimize laf atmıyoruz. Bu durumda spekülasyonlu döviz fiyatları oluşmuyor. — Dövizin niçin düştüğünü, döviz fiyatlarını her an kontrol eden birisi olarak siz de bilemiyorsunuz. Öyleyse bize şehir efsanelerine inanmak düşüyor. Saddam’ın paraları hakikaten kamyonlarla Türkiye’ye taşındı mı? Bilemem. Bu konunun doğrudan muhatabı ben değilim. — Dolar ve Euro’nun düşmesi bizleri sevindirirken, ihracatçıları ve sizi üzüyor. Türkiye’ye maliyeti nedir düşük dövizin? Bana sorarsanız bugünkü kurun suni olduğunu söylerim. Dövizin, ihracatçının yararı için daha da artmasını isterim. İhracatçımızın rekabet gücünü kaybetmemesi lâzım. Rekabet gücümüzü kaybettiğimizde çırpınmamızın bir anlamı kalmıyor. Kur, her zaman bir rekabet avantajı sağlamaz; ancak kur ayarlanabilseydi ihracatçımızın rekabet şansı çok daha iyi olacaktı. Çok gol kaçırdık kur yüzünden. Döviz kuru normal olsaydı fazladan 3 milyar dolarımız daha olacaktı. Dışarıdan ithal hammadde getirmek zorunda kalıyoruz. Dolar pazarına yaptığımız ihracat düşük seviyede. Amerika pazarı yüzde 7’ye indi, bazı pazarlarda eksi seviyesinde. İhracatçıya ‘git, mal sat; zarar yap’ diyemem. Dünya pazarlarında çok zorlu bir rekabet var. Türk mallarının imajı için çalışıyoruz. Dünya tüketicisi Türk malını tanımalı; aksi halde kotaların kalkacağı 2005’teki rekabette geri kalırız. — İhracatçılar sevinecek diye dövizin yüksek olması normal vatandaşı vuruyor. Küçük bir ihracatçının narına topyekûn bir halk fakirleşiyor. Sizce bir tezat yok mu? İhracatçının kurla olan sıkıntısı bizim yapısal sorunlarımızla ilgili. Üreticinin girdi maliyetlerini dünya fiyatlarına çekemedik. Enerji, finans, işçilik, iletişim maliyetleri Türkiye’de hayli pahalı. İhracatçı bizden önceye göre yüzde 30 daha az faiz ödüyor, enerjiye zam gelmedi. Şimdilik bunları yapabildik. Bizim için önemli olan pazar payının sürdürülebilirliği. Boş bıraktığınız an pazar hemen başkaları tarafından dolduruluyor. Halkın fakir olmasının, döviz yüzünden sıkıntı çekmesinin tüm sorumluluğu ihracatçıya çıkartılamaz. — İhracat için döviz kurları çok önemli diyorsunuz. Peki Merkez Bankası bu konuda size ne ölçüde yardım ediyor? Merkez Bankası eliyle çok hata yapıldı. Ancak bugün en az hata yapılan dönemdeyiz. Merkez Bankası’nın açmazı şurada: Merkez Bankası yöneticileri tek hedef olarak enflasyonu düşürmeyi amaçlıyor. Ülke genelinde ihracata dayalı bir kalkınma hedeflediyseniz kur en azından dezavantaj olmamalı. — Türkiye’nin ihracatı ve ithalatı doğrudan IMF’yi ilgilendiriyor. Politikalarınız, IMF ile uyuşuyor mu? Biz kendi doğrularımızı söylüyoruz. Onlar da bizim doğrularımıza kendi doğrularını uydurmaya çalışıyor. Ancak biz hiçbir zaman yurtiçi ve yurtdışına olan borçlarımızı unutmuyoruz. Bazen hayal ediyorum da, ya borçsuz bir ülke olsaydık. Neler yapabilirdik neler... — Neler yapabilirdik? Türkiye bir dünya devi olurdu bu borcumuz olmasaydı. 2010’da 100 milyar dolarlık ihracatı yakaladığımızda Türkiye kendiliğinden bir dünya devi olacak. Türkiye buna mecbur. Gayri Safi Milli Hasıla büyüdükçe borcun önemi yok. Büyük devletlerin borçları devasa; ama hiç problem etmiyorlar. Bizim bugünkü 20 milyar dolarlık dış ticaret açığımız hiç problem değil; ancak bu açık birkaç sene önce olsaydı kıyamet kopardı. — Başbakan her konuşmasında Irak pazarının verimliliğinden bahsediyor. Saddam’la yaptığınız görüşme çok mu yararlı oldu? Irak görüşmeleri için yapılan eleştirilere ihracatçı en güzel cevabı verdi. Biz sustuk. Yok Saddam ile görüşülürmüş mü, yok Amerika’ya rağmen Irak’a mal satılırmış mı? Yaptığımız kontratlar daha çok Irak’a petrol karşılığında gıda satışını kapsıyordu. Anlaşmalar onaylandı. Finansman imkanları sağlandı. Önemli olan zor koşullarda bile mal satabilmektir. Riskli pazarlarda, riskli zamanlarda özveriyle mal satabilen ülkeler büyüyor. Irak’taki ihracat büromuz savaşın çok yoğun olduğu iki gün dışında açıktı ve her gün yeni bir iş bağlantısı için çalışıldı. Sadece Haziran ve Temmuz ayında 220 milyon dolarlık ihracat yaptık Irak’a. Yıl sonuna kadar 1 milyar doları bulacak. — Türkiye komşularıyla sürekli sorun yaşayan bir ülke. Sizin Türkiye’nin komşuları hakkında değişik görüşleriniz var. Sorunları ihracatla çözebileceğinize inanıyor musunuz? Zengin komşusu olup da fakir kalmış ülke yok. Aralarında 2 milyar doların üstünde ticaret anlaşması olan ülkeler arasında da düşmanlık olmuyor. Biz bölgesel kalkınmanın sağlanmasını istiyoruz. Yunanistan’a yüzde 64, İran’a yüzde 56, Rusya’ya yüzde 50, Suriye’ye yüzde 80 oranında ihracat artışı sağladık. Yakın komşu ülkelere ihracat artışımız yüzde 55’ler seviyesinde. Bu artış çok önemlidir. Tüm ihracatımız içinde komşularımızın payının yüzde 3 olması içler açısı. Şimdilik bu oranı yüzde 11’e çıkardık. Gelecekten umutluyum. Komşularımızın düşman değil, ticari partner olduğunu ispatlayacağız. Yakın dönemde komşularımıza yaptığımız ihracat tüm ihracatımızın yüzde 30’u olacak. Sınırlarda kan bağı, dil bağı, kültür bağı, din bağı var. Bizim sınırlarımızdaki insanlar, komşu ülkelerde yaşayanlarla aynı anıları paylaşıyorlar. Hatırlaması zor gelse de, komşularımızla tarih bağımız var. — Komşu ülkelerimizin tamamı fakir. Bu durum Türkiye’nin ihracat hayallerini olumsuz etkilemiyor mu? Koltuğa oturduğumuzda 2005’te 50 milyar dolar ihracat yapacağız demiştik. Bize güldüler, “Yeni bakan heyecanlandı” dediler. Çok şükür daha ilk yıldan 40 milyar dolara ulaştık. 2010’da ise 100 milyar dolarlık ihracat gerçekleştireceğiz. 100 milyar dolarlık ihracat yapan ülke büyük ülkedir, sözü dinlenir. Rakamlar hiç de hayalci değil; çünkü geçen sene 40 milyar dolar bile insanları ürkütüyordu. Biz 40 milyar dolar ihracatla dünyanın en büyük 20 ülkesi arasındayız; 100 milyar dolar ihracatla dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri olabiliriz. 2010’da 130 milyar dolar da ithalatımız olacaktır. — Büyük ihracat hedefleri koyan birisi olarak, ihracatçılara hangi kolaylıkları getirdiniz? Eximbank kredilerini 6 aydan 12 aya çıkardık. Eximbank bizim dönemimizde yüzde 17’lik faiz indirimi yaptı. Teminatlarda yüzde 50’lik bir avantaj sağladık. Eximbank’a bugüne kadar 2 milyar dolarlık bir kaynak aktarılmış; ama aynı banka 30 milyar dolarlık kredi vermiş. Biz 6 milyar dolarlık bir kaynak oluşturacağız Eximbank’a. Bankalar daha çok faize çalışıyor, krediye değil. 37 senelik “Kaçakçılığın Men ve Takibi” kanununu sessiz sedasız değiştirdik. İhracat ve ithalat bu kanun yüzünden çok aksıyordu. Ekonomik suça ekonomik ceza dedik ve görüyorsunuz herşey yolunda. — Türkiye’nin önemli döviz kaynaklarından olan müteahhitler bugünlerde suskun. İhracatçıya olan ilgi müteahhitlerden esirgeniyor mu? Müteahhitlik sektörü yakın zamana kadar yıllık 3 milyar dolarlık bir gelir elde ediyordu. Bu rakam 450 milyon dolara kadar indi. Amacımız yıl sonuna kadar 1 milyar dolara çıkmak. 3 milyar dolarlık müteahhitlik kaynağının niçin 7 kat azaldığını kimse araştırmıyor. Hedefim müteahhitlerin ülkeye yılda 5 milyar dolar gelir getirmesi — Gümrükler en büyük yolsuzluk araçlarından. Sizin bakanlığınız sona erdiğinde de gümrük skandalları duyulacak mı? Elektronik imzayı ve elektronik geçişi tam uyguladığımızda yolsuzluklar kendiliğinden azalacak. Dikkat ederseniz bugünlerde kaçak yolcu, eroin kaçakçılığı haberleri azaldı. Çünkü sistemin yaklaşık yarısını elektronik sisteme geçirdik. Gürbulak, Cilvegözü, Kilis, Nusaybin, Urfa, Habur, Aksaray gümrükleriyle oldukça iddialı hale geleceğiz. Sınır ticareti için merkezler oluşturacağız. Biz sahadaki oyuna gerektiğinde müdahale eden hakem konumuna geçmek istiyoruz. — Geçen hafta Kıbrıs ile gümrük birliği anlaşması imzaladınız. Sizin gibi iyi bir dalgıç olan Serdar Denktaş ile kâh masada, kâh su altında yaptığınız anlaşmaların geçersiz olacağını iddia edenler var. Hiçbir kanunî boşluk yok. Bu yapılan anlaşmayla Kıbrıs, AB normlarında bir dış ticaret yapacak. Biz Kuzey Kıbrıs’la bu anlaşmayı yaptık. Gerekirse Güney Kıbrıs ile de gümrük anlaşması yaparız. Akdeniz’in tamamının serbest ticaret bölgesi olması gerektiği uluslararası görüşmelerde konuşuluyor.