İngiltere gazetelerinde bu sabah: Guardian'da Brezilya, Mısır ve Türkiye'deki gösterileri ele alan makale, Financial Times'ta Türkiye'ye de değinen Mısır analizi, Independent'ta Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı'yla söyleşi.
Abone olGuardian gazetesinde küresel çaptaki son gösterileri ele alan bir analiz dikkat çekiyor.
Guardian yazarı Seumas Milne, yazısında Mısır, Brezilya ve Türkiye’deki son gösterileri ele alıyor ve göstericilerin tabana yayılı bir şekilde örgütlenmelerini yaratmamaları durumunda göstericilerin sonuçsuz kalma riski bulunduğunu iddia ediyor.
Milne yazısında Mısır, Brezilya ve Mısır’daki protestoların benzer yanlarını ortaya koymaya çalışmış.
'Brezilya, Mısır ve Türkiye'deki gösteriler nasıl değişim yaratabilir?'
Yazara göre gösterilerde farklı politik grupların ve taleplerin bulunması, genel ve kapsamlı bir örgütlenmenin var olmaması, sosyal medya ve anlık kurulan ağların eylemlerin örgütlenmesinde büyük rolünün olması, eylemlerde orta sınıfların önemli bir yerinin bulunması gibi ortak özellikler bulunuyor.
Bugünkü eylemleri tarihteki benzer eylemlerle karşılaştıran Milne, göstericilerin tarihten çok önemli dersler çıkarması gerektiğini özetle şöyle söylüyor: “Demokratik bahar sözü veren ve orta sınıf mensubu reformcuların liderlik ettiği 1848 devrimleri neredeyse bir yıl içinde yıkıldı. 1968 Mayısındaki fırtınalı Paris ayaklanmasını Fransız sağının seçim zaferi izledi. 1989’da Doğu Berlin’de demokratik sosyalizm için yürüyenlerin eylemi kitlesel özelleştirmeler ve işsizlikle sonuçlandı. Geçen on yılın Batı sponsorluğundaki renkli devrimleri, göstericileri iktidarı oligarklara ve elitlere devretmek için kullandı. İspanya’daki Öfkeliler hareketi sağın dönüşünü ve daha derin kesintilerin içine dalınmasını engelleme karşısında güçsüzdü.”
Milne bütün bu örneklerden sonra neoliberalizm çağındaki dünyada bugünkü gibi protestoların bazı değişiklilere neden olabileceğini, hatta hükümetleri indirebileceğini ancak tabana yayılmış şekilde örgütlü olmamaları ve net politik gündemlere sahip olmamaları durumunda sistem değişikliğinin elit grupların merhametine kalacağını belirtiyor.
'Mursi Erdoğan'ı takip etmişti'
Financial Times’ta David Gardner imzasıyla yayınlanan Mısır analizinde ise Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin iktidara geldikten sonraki uygulamalarının Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uygulamalarıyla benzerliğine dikkat çekiliyor.
Gardner şöyle yazıyor: “Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki neo-İslamcı partisi, Atatürk’ün cumhuriyetinin belirleyici kurumu ordunun politik gücünü ortadan kaldırdı ama imtiyazlarını kaldırmadı. Ama generallerin yokluğu onların arkasına saklanan laik politikacıların güçsüzlüğünü ortaya çıkardı. Son büyük protestolar bu kurumsal zayıflığa ve Erdoğan’ın otoriterliğine bir cevaptı. Müslüman Kardeşler’in ilk tercihi bile olmayan Mursi, bir yıl önce seçimleri kazanmasından sonra Türk senaryosunu takip etmiş gibi görünüyor. Seçimleri kazandıktan Mursi, Mübarek’in devrilmesinden beri ülkeyi yöneten beş generalin görevine son verdi. Ama, geniş imtiyazları, sonbaharda buldozerle üzerinden geçilen İslami tınılı Anayasa’ya iliştirilmiş yeni generallerle bir ittifak sağlamlaştırıldı.”
Gardner, ABD ve Avrupalı müttefiklerinin yıllardır Arap dünyasındaki ‘despotları’ desteklediğini ve ABD’nin Mısır ordusuna uzun yıllardır mali yardımda bulunduğunu belirttikten sonra problemi yaratanların bugünkü problemin çözümü olamayacağını, Mısır’ın üniformalı yöneticilere değil gerçek demokratlara ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Cockburn: Şam kendine daha güvenli
Independent gazetesinin deneyimli Orta Doğu uzmanı muhabiri Patrick Cockburn Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mekdad’la bir söyleşi gerçekleştirmiş.
Mekdad, ABD’nin silahlandırdığı isyancılar üzerinde hiçbir kontrolünün bulunmadığını, isyancıların ABD’yi dinlemeyeceklerini belirtmiş.
Sömürgeci bir anlayışla hareket ettiğini söylediği İngiltere’nin Suriye politikasını da eleştiren Mekdad, “Eğer Cameron ve Hague isyancılara verilecek silahların Esad’ı gitmek zorunda bırakacağını düşünüyorlarsa aptaldırlar” yorumunda bulunmuş.
Cockburn Şam’da görüştüğü Mekdad’ın altı ay önceki haline kıyasla çok daha kendine güvenli ve rahat göründüğünü, bunun da muhtemelen Suriye hükümetinin krizin en kötü aşamasını atlattığına olan inancın yansıması olduğunu yazıyor.
Cockburn’ün Suriye’de savaşan İranlı askeri bulunup bulunmadığıyla ilgili sorusuna Mekdad, “Hayır” cevabını vermiş, ülkede savaşan tek bir İran askerinin bulunmadığını belirtmiş ve İran’ın kendilerine ekonomik açıdan yardım ettiklerini söyleyerek şöyle demiş: “Bize yiyecek, petrol ve finansal destek sağlıyorlar.”
Cockburn, Şam’ın bugün kendine daha güvenli bir hissiyat içinde olmasının bir nedenini de bölgede yönetimi en sert şekilde eleştiren ülkelerden ikisinin, Mısır ve Türkiye’nin, kendi halklarının protesto dalgalarıyla meşgul durumda olmalarına bağlıyor.