BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

3 Mayıs 2011 Basın Özeti

Robert Fisk: Yargılansaydı neler anlatırdı? Abdülbari Atwan: El Kaide daha da radikal bir örgüt olabilir. Roula Khalaf: Arap isyanlarıyla yenilgiye uğramıştı zaten.

Abone ol

İngiltere'de bu sabah yayımlanan gazetelerin manşetinde tek haber var; El Kaide lideri Usame bin Ladin'in öldürülmesi.

Daily Telegraph: Karısının arkasında sinerek öldü.

Independent: Bir adamın savaşı.

Times: Adalet yerini buldu.

Guardian: ABD aradığı adamı buldu. Ama nasıl oldu da bin Ladin bu kadar uzun süre saklanabildi?

Financial Times: ABD bin Ladin'in ölümüyle coştu.

Gazetelerin manşetleri böyle. Haber ve yorumlar da, operasyonun ayrıntıları kadar olası sonuçları üzerine odaklanıyor.

Guardian, Obama yönetiminin Pakistan'dan, bin Ladin'in nasıl oluyor da askerlerle dolu bir bölgede bu kadar uzun süreyle saklanabildiğine ilişkin bir açıklama beklediğini yazıyor.

Gazete, Obama'nın ulusal güvenlik danışmanı John Brennan'ın ''bin Ladin'in saklandığı koşullara bakıldığında Pakistan içinden destek almadığını düşünmemek tahayyül edilemez'' sözlerine de yer veriyor haberinde.

'Yargılansaydı neler anlatırdı...'

Bin Ladin'le mülakat yapan az sayıdaki gazeteciden, Independent muhabiri Robert Fisk ise, ''İhanete mi uğradı? Tabii ki. Pakistan, başından beri saklandığı yeri biliyordu'' başlıklı yazısında, El Kaide lideri muhtemelen hem Pakistan istihbaratının hem de ordunun ihanetine hedef oldu görüşünü dile getiriyor.

''Bundan sonra birileri intikam saldırıları peşinde olacaktır'' uyarısında bulunan Fisk, ''Ama Arap dünyasındaki kitlesel devrimler zaten El Kaide'nin siyasi olarak öldüğüne işaret ediyor'' diyor:

''Bin Ladin'in bizzat kendisi bana Arap dünyasındaki Batı yanlısı rejimleri, Mübarek ve Yemen'deki bin Ali diktatörlüklerini yıkmak istediğini söylemişti. Yeni bir İslami halife yaratmak istiyordu. Ancak son bir kaç ayda milyonlarca Arap müslüman ayaklandı ve şehit olmaya, ama İslam için değil; özgürlük ve demokrasi için can vermeye hazır olduklarını gösterdi. Bin Ladin, bu diktatörleri deviremedi, ama milyonlar başardı. Onlar halife de istemiyorlardı.''

''Peki sağ yakalanamaz mıydı bin Ladin'' diye soruyor Fisk ve yanıtını da yine kendisi veriyor:

''Amerikan merkezi haber alma teşkilatı CIA, özel kuvvetler ya da her kimse kendisini öldürmeden yakalayamaz mıydı? 'Adalet' diye duyurdu Obama, bin Ladin'in öldürülmesini. Eskiden, adalet uygun bir yargı süreci anlamına gelirdi. Mahkeme, duruşma, savunma. Saddam'ın çocukları gibi bin Ladin de silahla öldürüldü.''

''Kendisinin sağ yakalanmak istemediği doğru. Ancak bir yargılama süreci bin Ladin'den çok başkaları için daha fazla kaygı verici olacaktı. Sonuçta, Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgal edildiği dönemde CIA'yle bağlantılarından söz edebilir, İslamabad'da Suudi istihbaratının başındaki Prens Türki el Faysal'la toplantısının ayrıntılarını anlatabilirdi.''

''Binlerce Kürdün kimyasal silahla öldürüldüğü katliamdan değil, 153 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutularak, bu kimyasal malzemelerin Amerika'dan geldiğini açıklayamadan, Donald Rumsfeld'le dostluğunu ve İran savaşı sırasında ABD'den aldığı yardımları anlatamadan asılan Saddam gibi...''

'Ölümü El Kaide'yi derinden etkilemeyebilir'

El Kuds el Arabi gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdülbari Atwan da bin Ladin'le mülakat yapmış olan gazetecilerden.

Atwan, Guardian'da yayımlanan yazısında ''dileği gerçekleşti'' diyor bin Ladin için.

1996'da görüştüğü bin Ladin'in en büyük arzusunun bir şehit olarak ölüp cennete gitmek olduğu sözlerini aktaran Atwan, ''İlk dileği gerçekleşmiş görünüyor, ikinci dileği konusunda ise karar Tanrı'nın'' diyor. Bin Ladin'in korumasına olası bir baskında sağ ele geçmesini önlemek için kendisini öldürmesi talimatı verdiğini anımsatan Atwan, pazar gecesi düzenlenen operasyonda korumasının bu talimatı yerine getirdiği söylentilerinin de bulunduğunu aktarıyor.

''Asıl olarak El Kaide bundan sonra ne yapacak'' sorununun yanıtını arayan Atwan, şu noktaların altını çiziyor:

''El Kaide yapılanması öyle bir evrim geçirdi ki, bin Ladin'in ölümü örgütü derinden etkilemeyebilir. Bin Ladin ve yardımcısı Ayman el Zevahiri'nin başında olduğu piramidin yerini örgütle bağlantılı, başlarında birer emirin bulunduğu gruplardan oluşan bir ağ yapılanması aldı.''

''Görev ve yetkiler de büyük ölçüde aşağı kademelere doğru yayılmış durumda. Böylece herhangi bir liderin yakalanması ya da öldürülmesi durumunda gruba yönelik darbenin asgaride tutulması hedefleniyordu. İşin ilginç yanı, bu yapılanmanın faydaları Amerikan ordusu tarafından Afgan ve Arap mücahidlere Sovyet işgali sırasında öğretilmişti.''

Örgütün liderliğini üstlenmesi beklenen Zevahiri'nin bin Ladin'den daha militan olduğunu kaydeden Atwan, hayatlarının büyük bölümünü firarda ve jihad savaşçısı olarak geçiren aralarında bin Ladin'in oğlu Saad'ın da bulunduğu, bazıları Batı'da yetişmiş yeni bir lider kadronun bulunduğunu belirterek, ''Bin Ladin sonrası El Kaide'nin daha radikal ve 'simgeleşen şehidin' bayrağı altında daha bütünleşmiş bir yapı olma tehlikesi var'' uyarısıyla sonlandırıyor Guardian'daki yazısını.

'Bin Ladin dünyayı yeniden değiştirdi'

Times yazarı Ben Macintyre da, ''dünyayı yeniden değiştiren gün'' başlıklı analizinde, ''önce 11 Eylül saldırılarında binlerce kişiyi öldürerek, şimdi de ölümüyle hayatlarımızı değiştirdi bin Ladin'' diyor.

12 Eylül 2001'de Amerika Birleşik Devletleri'nin yaralı, öfkeli bir ülke olarak uyandığını anımsatan Times yazarı, ''sonunda da Afganistan ve Irak işgalleriyle, Amerika'nın güç gösterisi algılamalarının dünyada Amerikan karşıtlığı dalgasını tetiklediğini, bunun İslam dünyasında şiddet içerecek bir nitelik kazandığını'' anımsatıyor.

Macintyre, Amerika Birleşik Devletleri'nin bin Ladin'i yakalama ya da öldürme hedefini saplantı haline dönüştürdüğünü kaydederken, ''Şimdi aniden ortadan kaldırılmış olması kartların yeniden karılmasına neden oldu. Dünya bin Ladin'siz daha güvenli olacaktır ama kesinlikle daha basit olmayacaktır'' diyor.

'Arap isyanları bin Ladin'i anlamsızlaştırdı'

Independent yazarı Robert Fisk'in işaret ettiği Arap isyanlarına ilişkin kapsamlı bir analiz de Financial Times'ta dikkat çekiyor.

''10 yıl önce bin Ladin Arap dünyasında bir kahraman olarak görülüyordu'' diyor Financial Times muhabiri Roula Khalaf haberinde.

Habere göre, El Kaide liderinin diktatörlere ve diktatörlerin hamisi Amerika'ya karşı şiddete dayalı mücadelesi özgürlüğe ulaşmak için tek yol olarak görülüyordu.

Ancak Arap dünyasını sarsan ve rejimlerin barışçı yollarla devrilebileceğini ortaya koyan eylemler boyunca ortada görünmedi bin Ladin ve yardımcıları.

''Bu isyanlarda genç Araplar kendi seslerini bulup, kendi kendilerinin kahramanları haline gelerek, kendi geleceklerini, jihad'dan tamamen farklı bir yolla daha barışçı, çoğulcu bir şekilde şekillendirme arayışına girmişlerdi. Küresel sorunlara değil, kendi ülkelerindeki meselelere sahip odaklanıyorlardı'' diyor Khalaf.

Haberde görüşlerine yer verilen, bölge uzmanı Emile Hokayem, ''Bin Ladin'i kahraman yapan öfkeydi. Ama insanlar başka yerde umutlarını görünce Arap toplumunda bir anda anlamsız bir varlık haline dönüştü'' diyor.

Financial Times muhabiri, Arap dünyasında bin Ladin'in yasını tutanların bulunduğu, intikam saldırısı riskinin de ihmal edilemez olduğu, Arap toplumundaki isyanların ve çatışmaların uzamasının El Kaide militanlarına kısa vadede kazanım sağlayabileceği ihtimallerine işaret ederken, ''Ama El Kaide ilham verici bir kavram olarak Arap isyanlarıyla yenilgiye uğratılmış, Obama yönetiminin Müslüman dünyayla uzlaşma arayışıyla da zayıflamıştır'' diyor.