İngiltere gazetelerinde Türkiye'deki protestolar: 'Başbakan halkı dinlemeli', 'Gösteriler durup dururken ortaya çıkmadı', 'Taksim protestoları Mısır'da Hüsnü Mübarek'i deviren ayaklanmanın Türk versiyonu' değil.
Abone olFinancial Times gazetesi, Türkiye'deki protestolarla ilgili manşetinde, Erdoğan'ın göstericileri "çapulcu", Twitter'ı "baş belası" ve alkol tüketenleri "alkolik" olarak nitelediğini yazıyor.
Gazete, protestoların kaynağının Erdoğan'ın baskıcı eğilimleri olduğunu öne sürerek eylemcilerin yaşam tarzlarına saldırı olarak gördüğü kararlara karşı ayaklandığını belirtiyor.
Financial Times şöyle diyor:
"Huzursuzluk yaratan diğer şeyler arasında alkol satışını sınırlayan yasa ve Boğaz'da inşa edilecek üçüncü köprüye Osmanlı Halifeliğini kuran Alevi azınlığa zulmeden padişahın adının verilmesi de var. Bunlar başka alanlarda atılan adımlarla çelişiyor. Erdoğan PKK'yla bir barış süreci başlattı ve icra yetkisine sahip güçlü bir başkanlık sistemi planlarından vazgeçebileceği söyleniyor."
Gazetenin yazarlarından David Gardner da, kibirinin Erdoğan'ı tehdit etmeye başladığını savunuyor.
Yazar özetle şöyle diyor:
'Padişah-Firavun'
"Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi, iki yasaklı İslami partinin enkazından doğdu ve büyük ölçüde adının hakkını verdi. Kişi başına düşen milli gelir iki katından fazlaya çıktı, refah arttı, sağlık hizmetleri gelişti, yollar, okullar yapıldı, bir avuç işadamına karşı Anadolu kaplanları adı verilen yeni girişimciler ortaya çıktı. Başka bir açıdan bakınca AKP, yapmak istemedikleri hiçbir şey olmayan ve önüne gelen her şeyi yıkmaya alışan müteahhitlerin partisi oldu.”
“Muhalifleri Erdoğan'ın Yeni Osmanlı padişahı olmak istediğini söylüyor. Ama firavun daha uygun. Zira, onlarca yıl öncesinin mücahitleri bugün müteahhitler oldu.”
"Bu protestolar, bir yeşil alanın yok edilmesinin yanı sıra AKP'nin kamusal, sosyal ve kültürel alanı işgaline de karşı. Erdoğan'ın liderliğindeki yeni yönetim, Mustafa Kemal'in kurduğu cumhuriyeti idare eden laikleri siyasi olarak bir kenara itti, orduyu saf dışı bıraktı. Bu icra organı üzerindeki gayri demokratik denetimi kaldırdı ama yerine bu siyasi alanı dolduracak ikna edici bir şey gelmedi. Ve bunun sonucu olarak yeni yönetim, laik müfredatı değiştirmekte, Türk Bilimler Akademisi'nin bağımsızlığını çiğnemekte ve alkole sınırlama getirmekte kendini özgür hissetti.
“Erdoğan'ın Türkiye’sinde asıl drama laiklerin teokratik yönetimin gelmesi korkusu değil, Kemalist muhalefetin seçilemez hale gelmesidir. Ve siyasi açıdan güçlü olmasına rağmen komplolardan korkan AKP'nin hala muhalefette gibi davranma çelişkisi bu dramanın bir parçasıdır."
Guardian gazetesi, Erdoğan'ın büyüyen öfke karşısında geri adım atmaya yanaşmadığını Cumartesi ve dün yaptığı üç açıklamayla protestocuları daha da kızdırdığını kaydediyor.
Daily Telegraph'ın haberinde, protestocuların çoğunun genç ve laik kişiler olduğu belirtiliyor ve eylemcilerin AKP'yi laikliği silmeye çalışmakla suçladıkları aktarılıyor.
Gazetenin başyazısında ise Erdoğan'ın protestolara kulak vermesi gerektiği belirtiliyor. Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Erdoğan'ın partisi ikisi açık farkla üç seçim kazandı ve ekonomik büyüme sağladı. Ama bu protestolar durup dururken ortaya çıkmadı. Erdoğan'ın partisinin İslami eğilimi giderek artan bir şekilde Atatürk'ün 90 yıl önce kurduğu laik cumhuriyetle ayrışıyor. Başbakan halka üçten fazla çocuk yapmalarını, içenlerin alkolik olduğunu söyleyince ve alkol satışını sınırlandırınca insanlar doğal olarak niyetlerini sorgulamaya başladı.
'Kahire'de ayaklanmanın Türkiye versiyonu değil'
"Dahası Erdoğan otoriter tavrıyla eleştirilere tahammül edemiyor. Türkiye hapiste en çok gazetecinin olduğu ülke. Medyanın bir kısmının protestoları görmezden gelmesi, Erdoğan'ı öfkelendirmekten çekindiklerinin işareti. Erdoğan vakur ve duygusal bir insan. Büyük halk desteği var. Polisin aşırı güç kullandığını kabul etti. Bu Mısır'da Hüsnü Mübarek'i deviren Tahrir meydanı protestolarının Türk versiyonu değil. Ama Erdoğan halkı dinlemeli ve buna uygun yanıt vermeli. Avrupa Birliği'ne girmeye çalışan ve Suriye'yle komşu olan Türkiye'de çalkantının sürmesi hepimizi etkiler."
Independent gazetesi de başyazısında Türkiye'deki protestoların Arap Baharı'nın başlangıcında Tunus ve Kahire'deki ayaklanmalara benzetilemeyeceğini belirtiyor.
Yazıda kısaca şöyle deniyor:
"Türkiye'de demokratik yollarla seçilmiş, askeri darbe döngüsünü kırmış ve ekonomik refahı sağlamış bir hükümet var. Aslında birçok açıdan gösteriler halkın polis ya da askerin tepkisinden artık korkmadığını göstermesi açısından sağlıklı bir işaret. Ama Kürt toplumuyla uzlaşma sürecini başlatan Erdoğan, daha baskıcı olmaya başladı. Suriye politikası destek görmüyor. Alkol satışına getirilen yeni sınırlamayla toplumun İslamlaştırılması kaygısı da artıyor.
'Türkiye'nin refahı riske girer'
Türkiye'nin refahı yabancı sermaye akışına bağımlı. Suriye krizinin etkisi, İran ve Irak'la kavga şimdiden istikrarsızlık riski yaratıyor ve yatırımcıları korkutuyor. Eğer iç sorunlar, belirsizliği daha da artırır ve siyasi ve ekonomik açıdan bir başarı öyküsü olan Türkiye'nin konumuma zarar verirse, Taksim Meydanı'ndaki ağaçlar ülkenin en son kaygısı olur.
Telegraph gazetesi, protestolar sonrasında Türk lirasının değerinin dolar karşısında son 17 ayın en düşük seviyesine gerilediğini, bugün piyasaların açılmasıyla düşüşün devam etmesinin beklendiğini aktarıyor.
Times gazetesinde yer alan bir haberde, İngiliz tur operatörlerinin Türkiye'ye gidecek İngiliz vatandaşlarına protestoların yapıldığı bölgelerden uzak durması çağrısında bulunduğu belirtiliyor. Turizmciler protestoların Antalya, Bodrum ve Dalaman'dan uzak olması nedeniyle Türkiye'ye gitmenin hala tehlikeli olmadığını söylüyor.