İngiltere'de yarın yapılması planlanan grev hükümeti sarsabilir; İngiltere: Kaddafi sonrası Libya Irak gibi olmasın; Eski ABD ve Ürdünlü bakanlar: Esad hakkında soruşturma başlatılmalı.
Abone olİngiltere basını, ülkede emeklilik haklarındaki kesintilere karşı yarın yapılması planlanan kamu çalışanları grevi öncesinde siyasetçiler ile sendikaların karşılıklı açıklama ve hamlelerine geniş yer ayırıyor.
Independent gazetesi haberi "İngiltere taraf tutuyor" manşetiyle veriyor ve grevlere muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Ed Miliband'in de karşı çıktığını duyuruyor.
"Grevler iki taraf için de bir başarısızlık ifadesidir ve Perşembe günü yapılacak grev yanlıştır," diyen Miliband, öğretmenlerin neden hükümete öfkeli olduklarını anladığını ancak greve giderek kendilerini anlatamayacaklarını söylüyor.
İngiltere'nin uzun yıllardır düzenlenen en büyük grevlerden biri olması beklenen 30 Haziran grevinde 750 bine yakın kamu çalışanının iş bırakması ve bunun sonucunda başta okullarda olmak üzere, hava alanlarında, vergi hizmetlerinde, kolluk hizmetlerinde ve mahkemelerde faaliyetlerin ciddi şekilde aksaması bekleniyor.
Grev kararı almayan sendikalar da üyelerine, grevleri kırmamaları çağrısında bulunuyor.
"Grev hükümeti zora sokabilir"
Times gazetesi yazarı Daniel Finkelstein, bu grevin İngiltere'nin muhafazakar-liberal demokrat koalisyonunu ciddi şekilde sarsabileceği görüşünde.
"Koalisyon hükümeti sendikaları yenebileceğini düşünüyor öyle mi? Kamuoyu grevler sırasında taraf değiştirebilir ve hükümet kendini görevde kalmaya çalışırken bulabilir" diyor Finkelstein.
Times yazarı ayrıca, "Margaret Thatcher'ın sendikaları yendiği doğru. Fakat bu sendikalarla onlarca kez karşı karşıya gelmeyi ve kimi zaman onların bazı taleplerini kabul etmeyi gerektirdi" diyor ve ekliyor: Sendikalara bir ders vermek isteyen eski başbakan Ted Heath 1974'te halka "Bu ülkeyi kim yönetiyor? Biz mi, sendikalar mı?" diye sorduğunda, halk ona açıkça "Yöneten sen değilsin" cevabını vermişti.
Kemer sıkma önlemleri perakende sektörünü de vuruyor
Guardian gazetesi manşetinden duyurduğu haberde, İngiltere'deki kemer sıkma önlemleri nedeniyle tüketicilerin gelirlerinin düşmesinin, perakende sektörünü vurduğunu ve 10 binden fazla kişinin işinden olabileceğini yazıyor.
Uzmanlar, hükümetin kesinti paketleri etkisini göstermeye başladıkça yıl sonuna doğru daha fazla mağazanın iflas edeceği görüşünde.
"Kaddafi sonrası Libya, Irak gibi olmasın"
Financial Times gazetesindeki bir haberde, İngiltere hükümetinin Libya'daki muhalifleri ve uluslararası arenadaki müttefiklerini, ülkenin Kaddafi sonrasında Irak gibi istikrarsızlığa sürüklenmemesi için benzer hatalar yapılmaması konusunda uyardığını duyuruyor.
Libya lideri Muammer Kaddafi'nin devrilmesi durumunda ülkenin yakın gelecekte istikrarlı bir konuma sahip olması için çalışmalar yürüten uluslararası heyetin başındaki İngiliz yetkililer, Irak'ın ABD öncülüğündeki işgali sonrasında Baas Partisi yapılanmasının tümüyle dağıtılması gibi hatların yapılmaması gerektiğini belirttiler.
İngiltere Uluslararası Kalkınma Kurumundan uzmanlar, Kaddafi sonrası Libya'da siyaset sahnesinin düzenlenmesinde başı ABD, İngiltere ve Birleşmiş Milletler'in çekmesi düşüncesinde. NATO, Avrupa Birliği ve yine İngiltere ise güvenlik ve adalet konularına eğilmeli. Uzmanlar, Avustralya ile BM halkın temel hizmetlere ulaşmasına yardımcı olurken, Afrika Kalkınma Bankası öncülüğünde Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'nin de ekonomik yeniden yapılandırmada rol alması gerektiğini belirtiyor.
"UCM Esad soruşturması başlatmalı"
Financial Times gazetesi için bir makale kaleme alan eski ABD dışişleri bakanı Madeleine Albright ve eski Ürdün dışişleri bakanı Mervan Muaşer, Suriye lideri Beşar Esad'ın Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması gerektiğini savunuyorlar.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Pazartesi günü Kaddafi hakkında tutuklama emri çıkaran mahkemeyi şimdi de Beşar Esad'ın insanlığa karşı suç işleyip işlemediğini araştırmaya yöneltmeli diyen eski bakanlar, şiddet içermeyen muhalefetin kitlesel katliamlarla bastırılmaya çalışılmasının kabul edilebilir olmadığının gösterilmesi gerektiğini söylüyor.
Arap Baharından etkilenen Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Suriye ve Yemen gibi ülkelerin her birinin birbirinden farklı olduğunu belirten bakanlar, buna rağmen uluslararası toplumun kitlesel katliamların kabul edilemez olduğunu açıkça ifade edip buraya bir kırmızı çizgi çekmesi gerektiğini de savunuyor.
İsrail'in Gazze'ye yardım filosunu engelleme çabası
Guardian gazetesinin Kudüs muhabiri, İsrail'in Gazze'ye yardım taşıyacak filoyu engellemek için yürüttüğü kampanyaya hız verdiğini aktarıyor.
İsrailli bir hükümet yetkilisi, Guardian'a aşırılık yanlısı kişilerin 10 gemilik filodaki gönüllüler arasına sızmaya çalıştıkları istihbaratını aldıklarını aktarıyor.
Yetkili, filodaki barışçıl aktivistlerin, yazarların ve siyasetçilerin aksine, aşırılık yanlısı olduğunu belirttiği kişilerin medyada yer almamaya özen gösterdiklerini de belirtiyor.
Filonun örgütleyicilerinden Filistinli Hüveyde Araf ise İsrailli yetkililerin bu sonuca nasıl vardıklarını bilmediğini ve yardım organizasyonunun şeffaf bir şekilde sürdürüldüğünü ifade ediyor.
Araf ayrıca, gemilere binen tüm gönüllülerin şiddet kullanmayacaklarını beyan ettiklerini de söylüyor.
Filistinli aktvist, filodaki gemilerden birine su altından sabotaj düzenlendiğini de söyleyip "Bundan İsrail'in sorumlu olduğunu net bir şekilde söyleyemeyiz. Fakat bizi engellemek isteyen başka birileri yok" da diyor.
Taliban komutanı taraf değiştirdi
Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir haberde, Pakistan Talibanı'ndan üst düzey bir komutanın beraberinde 500 kadar silahlı militanla taraf değiştirdiği duyuruluyor.
Türünün ilk örneği diye ifade edilen ayrılmayı başlatan Fazal Said Hakkani adlı Taliban komutanı, hareketin sivillere saldırılarını "İslama aykırı" olarak niteliyor.
Afgainistan'da NATO'ya karşı savaşmaya devam edeceğini belirten Hakkani, Pakistan ordusuna saldırmayacaklarını söylüyor.
Haberde, silahlarını eski yoldaşlarına doğrulatacak olan grubun Pakistan hükümetiyle anlaşma yaptığından şüphelenildiği ve bu ayrılmanın Taliban için ciddi bir darbe anlamına geldiği de ifade ediyor.