28 Şubat'ın ve Tarkan Paşa'nın farkı
Kendilerini gizleyen retçi vekiller, hükümetin görmediği darbeciler ve Tarkan Paşanın poptan farkı var...
Referandum süresini kısaltacak değişiklik TBMM'de bu
hafta görüşülecek. Başbakan Erdoğan, Mart ayı sonuna kadar Anayasa
değişikliklerinin de TBMM gündeminde olacağını açıkladı. Öyle
geniş kapsamlı bir değişiklik değil ama...
Anayasa değişikliklikleri, "hükümetin 'yargı ile olan
sıkıntısını' giderecek kadar olsa yeter" diye
düşünülüyor. Yani ne 12 Eylül'ün ürünü bu anayasayı
'sivil' hale getirecek ne de hükümetin savuna
geldiği 'demokrasi anlayışının' yansıması
olacak.
Sınırlı, dar kapsamlı bir değişiklik.
Ufak bir paket yani.
Ama bu ufak paketi bile TBMM'den geçirmek konusunda ciddi
bir endişe var. 336 sandalyeli AKP, 'militan'
tartışması ile anamuhalefet partisiyle ipleri kopartan BDP'nin 20
sandalyesini de yanına almış olmasına karşın, hala endişeli.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verilen gensorunun
öngörüşmesinin oylamasında çıkan sonuç bu endişeyi haklı kılıyor.
310 ret oyu çıkmıştı. CHP ile kavga etmesine, MHP ile
zaten yakınlığı bulunmasına rağmen, BDP'liler oylamaya
katılmamıştı.
Yine aynı şey olursa, AKP tek başına kalabilir.
Son dakikada ret oyu veren, asıl tavırlarını
referandum ve Anayasa değişiklikleri oylamasına saklayan çok sayıda
vekil vardı. Yani değişikliklere ret verecekler, kendilerini
gizlediler. Renklerini gizleyen bu vekiller, kendi aralarında
konuşup, gizlenmeyi ve beklemeyi kararlaştırdılar.
Bu durumda; Referandum maddesine olmasa bile Anayasa
değişikliklerine 330 oyun altında oy çıkması ve o ufak paketin
bile ret edilme ihtimali yüksek.
Hükümet de bunun farkında.
Bu nedenle, CHP'yi ve MHP'yi ikna etme yoluna gidecekler. Daha iki
hafta önce 'artık adlarını ağzıma almayacağım'
dediği Baykal ve Bahçeli ile temas yolu arayacaktır,
Başbakan. Baykal'ın inadını kırmak için
'dokunulmazlık' maddesini de 'suya sabuna
dokunmadan' değiştirecek bir formül ile
'değiştiriyormuş gibi' yapmaya çalışacaklar.
* * *
28 ŞUBAT
"1000 değil 10 yıl bile sürmedi", "kese kağıdı oldu"
diyerek, 28 Şubat'ın bittiği, 28 Şubat'ın intikamının alındığı
mesajının verildiği bir 28 Şubat günü geçti.
Manzaraya bakınca, Balyoz, Kafes, Sarıkız, Ayışığı gibi darbe
hazırlıklarının deşifre edildiği, Ergenekon operasyonu ile bu
hazırlıkları yapanların toparlandığını görüyoruz.
Yani, darbe hazırlığını yapanların üzerine 'kararlılıkla'
gidiliyor.
Peki ya 28 Şubat?
Hükümetin başını alaşağı eden, Başbakana 'çek git' denilen,
iktidarın el değiştirmesini sağlayan 28 Şubat da, bir darbe değil
miydi?
28 Şubat'ın bin yıl süreceğini söyleyenler nerede? Çevik Bir, Erol
Özkasnak gibi isimleri, o kararları alan ve uygulayanları
görüyor musunuz yapılan operasyonların herhangi bir yerinde? Veya
Silivri'de filan?
Yani darbeyi hazırladığı iddia olunanların üzerine 'kararlılıkla'
gidilirken, yapanların üzerine neden gidilmez, diye sorulsa; haksız
bir soru mu olur?
Ama biraz şöyle bakmak gerek:
28 Şubat'ı gerçekleştirenlerin bilerek ya da
bilmeyerek oluşturduğu siyasi iklim, AK Parti'yi
iktidar yaptı.
Ak Parti kendisine iktidar yolunu açan 28 Şubat'tan, fiilen
gerçekleşmiş bir darbeden hesap sormayı hiç düşünmezken, bir
ihtimal darbe planladığı iddia olunanların üzerine nasıl da
'kararlılıkla' gidiyor, değil mi?
* * *
TARKAN PAŞA
Süperstar, popun paşası
Tarkan gözaltına alındı.
İddiaya göre kokain çekmiş, kokain satıcıları ile yaptığı telefon
görüşmeleri dinlemeye takılmış, kendisine 'patron'
diyorlarmış, evinde esrar filan da bulunmuş...
Tarkan Paşa'ya Emniyette 'paşalara' layık bir
muamele yapıldı. Panik atağı var diye, kapalı yere
konulmadı. Tost istedi, tost geldi. 'Pizza' dedi, pizza yedi.
Sağlık raporu alınması sırasında da polis, basın görüntü almasın
diye 'azami derecede dikkat' sarfetti. Basın
yakalamasın diye, çevredeki yakın hastanelere götürülmeyen ve hangi
hastaneye götürüldükleri anlaşılamayan Tarkan Paşa ve diğer
zanlılar, sağlık raporlarının alınmasının ardından yeniden İstanbul
Emniyet Müdürlüğü’nün Vatan Caddesi’ndeki binasına getirildi. Garaj
kısmından binaya alınan zanlılar nezarete alındı.
Koca koca paşalara, Apo'yu yakalayıp getiren generale, yıllarını
ülkeye hizmet için harcamış rektör, gazeteci, yazarlara, kuvvet
komutanlığı bile yapmış paşalara gösterilmeyen bu
'özen', Tarkan Paşaya neden gösterilir ki?
Bu fark neden ki?
Bu fark, hayatımızın ne kadar da poptan olduğunun
kanıtıdır.