BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

28 Haziran 2011 Basın Özeti

İstanbul'da Guardian muhabirine konuşan Suriyeli firari askerin anlattıkları; Ahmedinejad-Hamaney çekişmesinde sona geliniyor mu?; ve köşeye sıkışan Kaddafi daha mı tehlikeli?

Abone ol

Guardian gazetesi, muhabiri Martin Chulov'un Suriye ordusundan firar eden bir askerle İstanbul'da yaptığı röportajı birinci sayfasından duyuruyor.

Deraa'da sivillere karşı ateş açma emri aldığını söyleyen Vasid adlı Suriyeli askerle İstanbul'da gizli bir evde görüştüğünü belirten Martin Chulov, resmi söylemle Vasid'in anlatımı arasında büyük farklar olduğunu belirtiyor.

"Teröristlerle savaşmaya gidecektik" diyen Suriyeli asker, ülkeyi kasıp kavuran protesto gösterilerinin başladığı Deraa'da yabancı ülkeler tarafından desteklenen silahlı isyancılarla savaşmayı beklediklerini ancak kendilerinden sivillere ateş açmalarının istendiğini söylüyor.

Rejim yanlısı silahlı milisler

20 yaşındaki Vasid, "Oraya varır varmaz, subaylar, silah taşıyan kişilere ateş açmamamızı, onların bizden olduğunu söylediler. Duyduklarıma inanamadım." diyor ve ekliyor, "Askeri üste yalnızca iki saat televizyon izlememize izin veriliyordu. Beşar Esad'ın yakını Rami Makluf'un kanalını izliyorduk. Köylerde gezen eli silahlı adamlar isyancı diye gösteriliyordu. Sonradan o kişilerin rejimden yana olduklarını anladım."

Gerçek ismini vermeyen ve fotoğrafının çekilmesini istemeyen Suriyeli asker, "Birliğindeki doğulu bir askerin bir subaya "Yanlış şeyler yapıyoruz" dedikten bir gün sonra öldürüldüğünü ve "teröristler tarafından vurulduğunun" açıklandığını söylüyor.

Guardian muhabiri Chulov, Suriye ordusunda yaşananlardan rahatsız bir kesimin olduğunu ancak isyan süresince firar edenlerin oranının küçük olduğunu da belirtiyor.

Ahmedinejad’ın sonu geldi mi?

Independent gazetesinin kıdemli muhabiri Robert Fisk, Tahran'dan kaleme aldığı değerlendirmesinde, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinjad'ın sonuna tanıklık etmekte olduğunu belirtiyor.

Kitlesel gösteriler Ahmedinejad'ı sarsamadı fakat yakın çevresini vuran bir yolsuzluk soruşturması onu da yıkabilir diyen Fisk, krizin ülkede kabinenin iç ilişkilerini düzenleyen İsfendiyar Rahim Meşai'nin istihbarattan sorumlu iki bakanın işine son vermesi üzerine başladığını belirtiyor.

Ahmedinejad'ın arkasındaki isim olarak görülen Meşai'nin bu tutumu İran'ın dini lideri Ayetullah Seyit Ali Hamaney'in dahi tepkisini çekti ve İslam Cumhuriyeti tarihinin en çarpıcı hükümet darbesinin yolunu açtı, Fisk'e göre.

Independent muhabiri, "İranlı siyasetçiler daha şimdiden, Ahmedinejad'ın yerini kimin alacağının hesabını yapıyor" dedikten sonra değerlendirmesine şöyle devam ediyor:

"İran Atom Enerjisi Kurumunun başında dört yıl bulunduktan sonra Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen Ali Ekber Salihi, Ahmedinejad'ın yerine düşünülen isimler arasında ön planda. Ahmedinejad'ın yakını Rahim-Meşai'nin üç siyasi müttefiki geçen hafta içinde görevden alınıp tutuklandı. Cumhurbaşkanının buna karşı tavrı, kendi karakterinin aksine, sessiz kalmak oldu. Bu kişiler İslam Cumhuriyeti'nde tehlikeli bir suçlama olan "yolsuzluk yapmakla" itham ediliyorlar. Karanlık yakın zamanda Rahim-Meşai'nin kendisinin ve onun üzerinde, ismi şimdiden zikredilmeye başlanan Ahmedinejad'ın da üstüne çökebilir."

“Köşeye sıkışmış Kaddafi daha tehlikeli olur”

Guardian gazetesi yazarı Simon Tisdall, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin insanlığa karşı suç işlediği ithamıyla hakkında tutuklama emri çıkardığı Libya lideri Muammer Kaddafi ile ilgili bir değerlendirme kaleme almış.

Tisdall köşeye sıkıştırılmış Albay Kaddafi'nin çok daha tehlikeli olduğunu savunuyor.

"Mahkemenin tutuklama kararı Kaddafi'nin, iktidarına daha sıkı sarılmasını ve savaşmasına yol açacaktır" diyen Tisdall, kararın Libya'ya askeri müdahalenin yürütücülerinden İngiltere ve Fransa tarafından da desteklenebileceğini söylüyor.

Ancak Kaddafi'nin Lahey'deki mahkeme tarafından özel olarak hedef haline getirilmesi, Libya'ya askeri müdahalenin başarısını, onun görevden alınmasıyla ölçülür hale getirecek, Tisdall'a göre. Üstelik bu, hakkında savaş suçu soruşturması yürüttüğü yönetimlerin neredeyse tümü Afrika'da olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, yalnızca Afrikalı liderlerin suçlarıyla igilenen ve çifte standart uygulayan bir kurum olarak görülmesini de sağlayacak.

Tisdall, Çin ve Rusya tarafından veto edilmemesi için Libya'daki askeri müdahale düzenlenmesiyle ilgili BM Güvenlik Konseyi kararında rejim değişikliği ya da Kaddafi'nin hedeflenmesine yer verilmediğini de hatırlatıp, mevcut durumda ise Libya'daki çatışmanın geleceğinin Kaddafi'nin kaderine bağlandığını savunuyor.

“Çin Başbakanı: İnsan hakkı dersi vermeye kalkmayın”

Financial Times gazetesi, Londra'yı ziyaret eden Çin Başbakanı Wen Jiabao'nun, İngiltere Dışişleri Bakanlığında düzenlenen bir basın toplantısında, "İnsan hakları konusunda Çin ve İngiltere birbirlerine saygı göstermeli, gerçeklere saygı duymalı ve karşılıklı olarak birbirlerini eşitler olarak görmeli" dediğini aktarıyor.

Haberi manşetinden duyuran gazete, Çinli liderin, "5000 yıllık Çin tarihi bize başkalarına karşı ders verir gibi konuşmamayı öğretti." dediğini belirttikten sonra, bu sözlerin Wen'in İngiltere Başbakanı David Cameron'a tepkili olduğunu ortaya koyduğunu ifade ediyor.

Gazetenin görüşlerine başvurduğu İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'ın Asya Programı Direktörü Kerry Brown da, David Cameron'ın Çin'i ziyaret ettiği sırada bu ülkeyi insan hakları karnesi konusunda eleştirdiğini ancak Pekin'e giden Angela Merkel, Nicolas Sarkozy ve Silvio Berlusconi gibi diğer Avrupalı liderlerin bunu yapmadığını söylüyor.

Brown'a göre, Wen bu nedenle Cameron'ı cezalandırıyor.

Suu Kyi: Birmanya Mısır’a gıptayla bakıyor

Birmanyalı muhalif lider Aung San Suu Kyi Times gazetesinde yayınlanan makalesinde, ülkesindeki demokrasi yanlılarının Mısır'ın süratli ve kolay devrimine imrenerek baktıklarını yazıyor.

Arap dünyasındaki devrimlerin Birmanya'da ilgiyle takip edildiğini söyleyen, Suu Kyi, Tunus'ta 2010 yılı Aralık ayında yaşananlar ile Birmanya'da 1988 yılında yaşanan isyan arasında benzerlikler olduğuna dikkati çekiyor.

Suu Kyi, her iki ülkede de, yönetimleri sarsan isyanların, önemsiz gibi görünen olaylarla başladığını; Tunus'ta sebze satan bir kişinin yaşamına son vererek isyanın kıvılcımını çaktığını, Birmanya'daki isyanın ise öğrencilerin karıştığı bir kavgaya polisin müdahale etmesi üzerine başladığını ifade ediyor.

Fakat Suu Kyi'ye göre, Tunus ve Mısır'la Birmanya arasında ciddi farklılıklar da var:

"İki devrimin sonuçları çok farklı oldu. Tunus ordusu kendi halkına ateş açmadı, Birmanya ordusu ise bunu yapabildi. Ayrıca, Tunus devrimi iletişim devriminin faydalarından da yararlanabildi."

Hindistan’da kız çocuklarına zorla cinsiyet ameliyatı

Daily Telegraph gazetesinin Hindistan muhabiri Dean Nelson, Yeni Delhi'den gönderdiği haberinde, Hintli doktorların genç kızlara cinsiyet değiştirme ameliyatı yapmakla suçlandığını aktarıyor.

Erkek çocuk isteyen ailelerin, kız çocuklarını küçük yaştayken ameliyat ettirmek istediklerini belirten Nelson, ailelerin bunun için ameliyat başına yaklaşık 3000 dolar ödediklerini ifade ediyor.

Madya Pradeş eyaleti yönetimi, 300 kız çocuğunun ameliyatla erkeğe dönüştürüldükleri iddialarını soruşturuyor.

Ülkedeki kadın ve çocuk hakları dernekleri ise Hint toplumunda bebeklerinin kız olacağını öğrenen ailelerin kürtaja gitmesiyle birlikte, nüfus dengesinin erkekler lehine bozulduğunu söylüyor.