Times gazetesi, Marmaray Projesi'yle ilgili bir haber veriyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonunun ABD istihbaratı tarafından dinlenmesi, Suriye'de barış konferansı arayışı ve UEFA Başkanı Michel Platini'nin sözleri diğer haber konuları.
Abone olİngiltere'de yayımlanan Times gazetesi, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan demiryolu tünelini haber veriyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel'in cep telefonunun ABD istihbaratı tarafından dinlenmesi, Suriye'de barış konferansı arayışı ve UEFA Başkanı Michel Platini'nin FIFA Başkanı Sepp Blatter'e verdiği karşılıklar gazetelerdeki diğer haber konuları.
İstanbul’un iki yakasını birleştiren Marmaray projesi, Times gazetesinin haberinde, “Demir İpek Yolu” diye tanımlanıyor.
Projenin temelini oluşturan ilk kıtalararası demiryolu tünelinin açılışının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na rastladığına dikkat çekiliyor haberde.
Tünelden, İstanbul ile Bakü arasında sefer yapacak hızlı trenlerin geçeceği belirtilen haberde, proje tamamlandığında Avrupa’yı Çin’e bağlayan Trans Sibirya Demiryolu hattına alternatif bir rotanın ortaya çıkacağı kaydediliyor.
Maliyetinin yaklaşık 3 milyar dolar olduğu söylenen 1400 metrelik tünelin, İstanbul’da 30 yıl içinde olması beklenen büyük depreme dayanıklı inşa edildiği ise Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ağzından aktarılıyor.
Times, Osmanlı Sultanı I. Abdülmecid’in iktidarda olduğu 1860 yılında bir Fransız mimarın benzer bir proje hazırladığını ancak bu projenin imkansız bulunduğunu da hatırlatıyor.
Boğaziçi’nde üçüncü asmalı köprü, Marmara Denizi ve Karadeniz’i birleştirecek muazzam bir kanal ve dev bir havalimanı projeleriyle birlikte, İstanbul’un bölgesel bir bağlantı noktası olacağına işaret ediyor Times muhabiri Alexander Christie-Miller.
Diğer yandan, havalimanının kuşların göç yolları üzerinde olması ve köprü inşaatı için 2,5 milyon ağacın kesilmesi gibi çevresel sorunların ortaya çıktığını aktarıyor Times.
Merkel ABD’ye kızgın
Financial Times gazetesinde, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in cep telefonunun 2002’den itibaren Amerikan istihbaratçıları tarafından dinlenmesini mercek altına alıyor.
“Merkel telefon fırtınası şiddetleniyor” başlıklı haberde, Almanya’nın ABD’yi daha ayrıntılı bilgi vermesi için sıkıştırdığı belirtiliyor.
Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich, “Alman toprağında Alman yasasını çiğnediler” diyor, Berlin’deki Amerikan elçiliğinde üslenen istihbaratçılar için.
Quentin Peel’in Berlin mahreçli analizindeyse, 35 sene boyunca Doğu Almanya rejimi altında yaşayan Merkel’in, ‘takip altında yaşamanın’ ne olduğunu iyi bildiği hatırlatılıyor.
Merkel’in kızgınlığının ve ihanete uğramışlık hissinin belirgin olduğunu aktaran Peel, Merkel ve ABD Başkanı Barack Obama arasındaki “güven ilişkisinin” zedelendiğine vurgu yapıyor.
Yazar, iki ülke ilişkilerindeki gerginliğin aşılmasının, Obama’nın bu yarayı sarıp saramamasına bağlı olacağını söylüyor.
NATO’daki eski ABD Büyükelçisi Ivo Daalder ise kaleme aldığı makalede şöyle diyor: “Sorun hükümetlerin birbirleri hakkında bilgi toplaması değil; bunu yaparlar ve yapmalılar. Üstelik, hem dost olan hem de olmayan ülkelerden bilgi toplarlar ve toplamalıdırlar. Sorun, bu amaçla liderlerin telefonlarının dinlenip dinlenmemesidir ve bunun kamuoyuna sızmasının maliyetinin, bu bilgileri edinmeye deyip değmeyeceğidir.”
Daalder, bu değerlendirmeyi yapmanın istihbarat şefleri değil, hükümetteki siyasi kadrolar olması gerektiğinin altını çiziyor.
Suriye için barış konferansına giderken
Daily Telegraph gazetesinin İstanbul’daki muhabiri Ruth Sherlock, Suriye’deki rejime karşı savaşan 19 İslamcı grubun, Cenevre’de yapılması planlanan barış konferansına katılmayı reddettiğini duyuruyor.
Haberde, İslamcı gruplar adına yapılan açıklamadan şu alıntı yapılıyor: “İkinci Cenevre Konferansı halkımızın tercihi ve devrimimizin talebi değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır.”
Habere göre, Sukur el Şam’ın aralarında olduğu gruplar daha da ileri giderek, konferansa katılacakları “ihanetle” suçluyor.
Sherlock ayrıca, Batı ülkelerinin ise muhaliflerin çatı kuruluşu Suriye Ulusal Koalisyonu’na, 9 Kasım’daki toplantısında konferansa katılma kararı alması için baskı yaptığını belirtiyor.
Guardian’ın tartışma sayfalarında yazan Suriyeli yazar Rime Allaf, “Bize barış verin, süreç değil” diyerek, Cenevre Konferansı’nın düzenleniş şeklini eleştiriyor.
ABD’yi, anlaşmazlığa son vermek yerine “sonu gelmeyen görüşmeler” peşinde olmakla suçlayan Allaf şöyle diyor: “Suriye’nin gerçek dostları Esad’ın kuşatmasını kırar, hava gücünü etkisizleştirir ve hem Suriye halkını hem de devrimcileri Cenevre’de umut olduğuna, bir değişimin yakın olduğuna ve kabusun sona erdiğine ikna ederdi. Bundan daha azı sadece Suriyelileri daha fazla ümitsizliğe ve bölgeyi daha büyük bir istikrarsızlığa sürükler.”
İngiltere'de 'çevre' tartışması
Independent gazetesi, İngiltere’yle ilgili bir çevre haberine yer veriyor. Haberde, hükümetin ekonomik büyüme politikalarının, ülkenin çok kıymetli tabiat güzelliklerini inşaatçıların talanına açtığı uyarısı sunuluyor.
“Kırsal İngiltere Kampanyası” adlı grup tarafından hazırlanan raporda, İngiltere’nin bölgelerinin birçoğunun ve 10 ulusal parkın, inşaat planları nedeniyle bozulma tehlikesiyle yüz yüze olduğu belirtiliyor.
Hükümetten yapılan açıklamada ise “ülkenin en önemli ulusal hazineleri” olan ulusal parklar ve doğal güzellikleri korumak için katı planlama kurallarının yürürlükte olduğu savunuluyor.
Platini-Blatter atışması
Avrupa Futbol Federasyonları Birliği UEFA Başkanı ve efsanevi Fransız futbolcu Michel Platini, Times gazetesine özel bir röportaj vermiş.
Platini röportaj, Ulusalrarası Futbol Federasyonları Birliği FIFA Başkanı Sepp Blatter’in Dünya Kupası ve ırkçılık ile ilgili açıklamalarına karşılıklar içeriyor.
Blatter, Dünya Kupası’na katılan 32 ülke içinde Afrika’dan sadece 5 katılımcı varken, 13 Avrupa milli takımının yer aldığını hatırlatarak bunun adil olmadığını söylemişti.
Platini’nin önerisi ise katılımcı ülke sayısını 40’a, şampiyona süresini ise 31 günden 34 güne çıkarmak.
Platini’nin bu önerisini önümüzdeki günlerde FIFA’ya resmen sunması bekleniyor.
Blatter’in, tribünlerdeki ırkçılığa daha sert cezalar verilmesi çağrısına Platini’nin verdiği karşılık da şöyle: “Puan silme veya bir takımı turnuva dışına atma yoluna asla gitmem. Bu oyuncuları cezalandırmak olur onların hatası olmadığı halde. Oyuncuları değil, taraftarları cezalandırmalısınız.”