BIST 9.876
DOLAR 35,07
EURO 36,56
ALTIN 2.950,19
HABER /  GÜNCEL

27 Ocak 2012 Basın Özeti

İngiltere basınında: 'Ahmet Doavutoğlu'nun uykusuz geceleri' ve 'Rusya'nın sömürgesi haline gelen Kıbrıs'.

Abone ol

Economist dergisi Türkiye'nin komşularıyla yaşadığı sorunları değerlendirdiği makalesinde Ankara'nın aktif dış politikanın getirdiği sorunlarla mücadele ettiğini aktarıyor.

Yazıda özetle şöyle deniyor:

'Ahmet Davutoğlu Brüksel'e giderken gazetecilere Libya'daki krizle ilgili bir kabus gördüğünü, kan ter içinde uyandığını anlatmış ve 'Ama gerçek kriz Suriye'deydi. Sonra da uyuyamadım' demişti. Komşularla sıfır sorun politikasının mimarının tek baş ağrısı Suriye'de akan kan değil. Avrupa Birliği'yle 2005'te başlayan üyelik müzakereleri durma noktasına geldi."

"Bunda önemli ölçüde Sarkozy'nin muhalefeti de rol oynadı. Kıbrıs'taki tıkanıklık önemli bir sorun. Ama sorun yaratanlar sadece Avrupalılar değil. Türkiye yakın bir zamana kadar sadece Avrupa üyeliği hedefiyle değil, seküler, serbest piyasa demokrasisinin bazı ülkeler için model olduğu Orta Doğu'daki yeni ittifaklarıyla da övünüyordu."

Bu dönemde bölgedeki birçok ülkeyle vizenin kaldırıldığı, ticaretin geliştiği belirtilen yazıda Erdoğan'ın sık sık Suriye lideri Beşar Esad'la buluştuğu hatta Ankara'nın bir ara İsrail'le Suriye'yi barıştırma noktasına geldiği, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler'de İran'a yaptırımlara karşı çıkınca Batı'ya sırtını dönmekle suçlandığı aktarılıyor.

'İran'a karşı Sünni blok'

Economist şimdi bazı, karşıtlarının Davutoğlu'nu İran'ın nüfuzunu dengelemek için Sünni bir blok oluşturmaya çalıştığını savunuyor. Yazı şöyle devam ediyor:

"Bu görüştekiler, ‘Türkiye'nin Esad muhalifi Sünniler ve özellikle Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e desteği bunu açıklıyor' diyorlar. Türkiye, Iraklı Sünnilere ve son zamanlarda Kürtlere de desteğini saklamıyor. Irak'ın Şii Başbakanı Nuri el Maliki, Türkiye'yi ülkesinde mezhep gerginliğini kışkırtmakla suçladı. Erdoğan ve Davutoğlu da Maliki'yi mezhep ayrımcılığıyla itham etti. Dış politika yorumcusu Soli Özel'e göre Maliki ile girilen söz düellosu, Ankara'nın Amerika sonrası Irak'la ilgili hiçbir planının olmadığını ortaya koyuyor."

'Türkiye, Amerika'nın maşası'

"Erdoğan'ın daha İslamcı destekçileri ise Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri donmuş olmasına karşın NATO radar sistemine gönderme yaparak Ankara'nın Amerika'nın maşası haline geldiğinden yakınıyor. Zira onlara göre radar sisteminin tek amacı İsrail'i bir İran saldırısından korumak. Davutoğlu sistemin İran'ı ve Rusya'yı hedef almadığını söylüyor ama sürpriz bir şekilde Amerika'yla ilişkilerin altın çağını yaşadığını söylüyor."

'Türk askeri Suriye'ye girer mi?'

Economist'in yazısı şöyle noktalanıyor:

"Suriye'deki birçok kişi Türkiye'nin kendilerini kurtarmaya geleceğini umuyor. Türkiye böyle bir şeyi ancak bir gönüllüler koalisyonun parçası olarak yapar. Başkanlık seçimleri yaklaşırken Amerika dış politika maceralarına girme konusunda istekli değil. NATO'nun müdahalesi de olası görünmüyor. Peki orada bir katliam olursa ne olacak? Türk askeri sınırı geçecek mi? İran buna nasıl tepki verir? Davutoğlu'nun bu sorulara cevapları hazır değil. Ama kesin olan bir şey var. O da Davutoğlu'nun çok daha uykusuz geceler geçireceği."

Guardian gazetesi Kıbrıs’la Rusya arasındaki ilişkileri ele aldığı bir yazıda binlerce Rus'un yaşadığı Limasol'un Rus okulları, Rus radyo istasyonları, kürk manto, kefir ve Baltika satılan dükkanlarıyla Rusya Federasyonu'nun bir parçası haline geldiğini kentin ‘Limasolgrad’ olarak anıldığını aktarıyor.

'Limasolgrad'

Yazıda fırtınada Limasol limanına sığınan bir Rus yük gemisinde 60 ton cephane bulunmasına rağmen Suriye'ye gitmesine izin verildiği anımsatılarak şöyle deniyor:

"2004'ten beri Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs'ın bu gemiye el koyması gerekirdi. Çünkü bu açıkça Avrupa Birliği'nin Esad rejimine getirdiği ambargonun ihlaliydi. Ama Kıbrıslı yetkililer, rotasını değiştireceği konusunda muğlak bir söz aldıktan sonra gemiyi saldılar. Gemi Suriye'nin Tartus limanına demirledi ve yükünü boşalttı. Kıbrıs'ın Vladimir Putin'i kırmamaya çalışması anlaşılır bir durum. Zira Kremlin ekonomik krizden kurtulmaları için 2,5 milyar Euro kredi sözü verdi. Rusya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Kıbrıs'ı hararetle destekliyor ve Kıbrıs Türk devletinin karşısında yer alıyor."

'Avrupa'nın kızıl koyunu'

Yazıda Ada'nın güneyindeki off-shore şirketlerde büyük miktarda Rus parasının dolaştığı belirtilerek şöyle deniyor:

"Bankalardaki mevduatların dörtte biri, yabancı yatırımların da üçte biri Rus kaynaklı. Rus yatırımcılar tabela şirketleriyle yüzde 10 oranındaki düşük kurumlar vergisinden yararlanıyorlar. Bu paralar Rusya'ya vergi ödenmeden daha sonra Rusya'ya dönüyor. Kıbrıslı yetkililer, ülkelerinin para aklama cenneti olduğunu reddediyorlar ve Rusların Avusturya ve İngiltere'ye daha fazla para yatırdığını söylüyorlar. Ama birçok uzman buna şüpheyle yaklaşıyor, Rus mafyasının Kıbrıs'ta çok faal olduğunu söylüyor."

"Kıbrıs Üniversitesi'nden Hubert Faustmann, 'Rusya bu yüzden Kıbrıs'ın ekonomik olarak iflas etmesini istemiyor' diyor. Kıbrıs Dışişleri Bakanı Ada'nın fiilen Rusya'nın sömürgesi haline geldiğini reddediyor. Moskova'da eğitim gören, Komünist Parti AKEL'in lideri ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas, 2008'de Rusya ziyareti sırasında kendisini 'Avrupa'nın kızıl koyunu' olarak tanımlamıştı."

'Taliban görüşmelere hazır'

Daily Telegraph gazetesi bir grup Taliban temsilcisinin Amerika Birleşik Devletleri ve Afganistan hükümetiyle görüşmeler için Katar'a gittiğini aktarıyor

Müzakerelerin birkaç hafta içinde başlamasının beklendiğini belirten gazete Taliban'ın Katar'da temsilcilik açma kararının son 10 yılda yaşanan önemli gelişmelerden biri olduğuna dikkat çekiyor.

Daily Telegraph'a göre Kabil'deki diplomatlar ise, Katar'da temsilcilik açılması konusunda henüz uzlaşmaya varılmadığını, görüşmelerin yıllar alabileceğini söyleyerek ihtiyatlı bir iyimserlik sergiliyorlar.