Mısır'da gösterilerin ilk kurbanı hanedan yönetim anlayışları olacak. BBC Dünya Servisi kesintileri sadece yayıncılığa değil, yumuşak güce de darbe.
Abone olTunus'tan Mısır'a sıçrayan gösteriler gazetelerin birinci sayfalarında bu sabah.
Financial Times, hanedana dayalı yönetimlerin Arap dünyasında artmakta olan huzursuzlukların kurbanı olacaklarını kaydediyor manşetinden duyurduğu haberinde.
Kahire sokaklarını dolduran eylemciler sadece 30 yıllık Hüsnü Mübarek yönetiminin sona ermesini istemiyor, hedeflerinde yerini alması beklenen oğlu Cemal Mübarek de var gazeteye göre.
Hem Mısır'da hem de bölgede iktidarı babadan oğula devretme eğiliminin daha fazla özgürlük isteyen toplumlarca hakaret olarak görüldüğünü kaydeden Financial Times, hanedan yönetimlerinin sürdürülmesinde Batı'nın da rolünün altını çiziyor:
''Halklar beğenmese de Arap dünyasındaki baskıcı rejimlerin Batılı destekçileri, özellikle stratejik müttefikleri olan ülkelerde istikrar sağladığı gerekçesiyle bu tür iktidar devir teslimlerini cazip buldular. Ama siyasi gözlemciler Tunus ve Mısır'da yaşananlardan sonra tevrit olarak adlandırılan bu uygulamanın imkansız hale geleceği öngörüsünde bulunuyor.''
Times da, Mısır'ın Batı'daki en önemli müttefiği ve Mübarek rejimine her yıl milyarlarca dolarlık yardım sağlayan Washington yönetimine tarafını belirlemesi çağrısında bulunuyor:
''Batı'nın karşı karşıya kaldığı risk Tunus'takinden çok daha yüksek. Mısır bir müttefik ve Mübarek bölgesel çatışmaların çözülmesinde önemli rol oynadı. Bu dev ve kalabalık nüfusa sahip ülkeyi 30 yıldır birarada tutuyor. Ama hükümeti şimdi İslamcı radikallerin de tehdidi altında. Müslüman Kardeşlerin iktidara gelmemesi hem Mısırlıların hem de bölgenin ve Batı'nın güvenliği için çok önemli. Siyasi değişim ise bunun gerçekleşmesine neden olacak bir boşluk yaratabilir.''
Ama Mısır'ın mutlaka reform programı uygulaması gerektiğini, Amerika'nın da reform olmazsa bundan en büyük zararı Mısır'ın istikrarırının göreceğini Kahire'deki muhataplarına açık bir şekilde anlatması gerektiğini kaydeden Times, şöyle devam ediyor:
''Siyasi partilerin rekabetine açık olmayan siyasi sistemlerde ciddi adaylar ortaya çıkamaz. Muhalefetin odağı cami, aracı da dini aşırılıklar olur. Bu aşırılıklar ilerlerse de makul iktidar adayı, rahatsız edici bir şekilde ordu olur. Hillary Clinton, Mübarek'e reformları uygulaması çağrısı yaptı. Haklıydı. Obama, İran ve Tunus'taki demokrasi eylemleri konusunda ketum davrandı. Mısır konusunda sesini yükseltmeli. Mübarek'e baskı yapmazlarsa ABD'nin siyasi değişim isteyenlerin nezdindeki güvenilirliği azalacaktır. Bunun en büyük riski de, ilk buldukları fırsatta demokrasiyi bitirecek olanların güçlenmesi olacaktır.''
'Hatalı bir tasarruf kararı'
BBC Dünya Servisi'nin kesinti planı dün açıklandı ve ağırlığını Balkan dillerinin oluşturduğu beş bölümün kapatılacağı, aralarında Rusça ve Türkçe'nin de bulunduğu yedi dilde radyo yayının sona erdirileceği duyuruldu.
Çok sayıda dilde programlar ve yayıncılık hizmetleri kaldırılacak. Bütün bunların maliyeti ise, 2 bin 400 kişiden 680'inin işini, dünya genelinde 30 milyon dinleyicinin de düzenli takip ettikleri yayınları kaybetmesi olacak.
İngiltere'de bu sabah yayınlanan gazeteler, kesintileri geniş şekilde irdeliyor.
Daily Telegraph, Dünya Servisi'ndeki kesintilerin iktidardaki Muhafazakar Parti grubunda da rahatsızlık yarattığını kaydediyor. Parlamento'da mali konularla ilgili komitenin Muhafazakar Partili Başkanı Andrew Tyrie, hükümete karararı gözden geçirmesi çağrısında bulunurken, yine dış ilişkiler komitesi de kesintiler konusunda inceleme başlatacağını açıkladı.
Sendikalar ise, BBC yönetimini hükümetin kesinti baskısına yeterince direnmemekle suçlarken, grev de dahil olmak üzere eylem uyarısında bulunuyor.
Kesintiler gazetelerin başyazılarında da yorumlanmış bu sabah.
Independent kesintileri, yumuşak güce ağır bir darbe olarak niteliyor.
''Dış politika kurumlarının İngiltere'nin dünyadaki etkinliğini sürdürmede zorlandığı bir dönemde Dünya Servisi'ndeki bu derin bütçe kesintileri hatalı bir tasarruf kararıdır. Hükümet, hiçbir kamu hizmetinin bütçe kesintilerinden muaf olmadığını söylüyor. Dünya Servisi'nde de tasarruf gerektiğine kuşku yok. Ama önerilen kesintiler çok ağır. Dünya Servisi, dünya genelinde demokrasi ve siyasi hesap verebilirliğin gelişmesine yardımcı olan bir kurum. Dahası, kaliteli, tarafsız, yetkin bir gazetecilik de sunuyor. Bunların yanısıra İngiltere'nin yumuşak gücünün ihracında önemli bir role sahip ve magazin haberciliğinin küresel düzeyde yayılmasına karşı bir direnç adası. İngiltere gibi görece küçük bir devlet bu küresel çağda sesini duyurmakta zorlanabilir. Böyle bir durumda en güçlü uluslararası değerini zayıflatmak hata olacaktır.''
Times gazetesi de aynı konuyu irdelediği başyazısına Dünya Servisi çalışanlarının yayınları sırasında dinleyicilerine seslenirken kullandıkları ''Burası Londra'' anonsunu atmış.
Dünya Servisi'ni küresel konularda ciddi habercilik ve analizleriyle seçkin bir ses olarak niteleyen gazete, ''tarafsız habercilik şöhreti Birmanya'dan İran'a kadar çeşitli bölgelerdeki despotları rahatsız etmekte, bu despotik rejimlerin zorbalığına maruz kalanların ise şevkini arttırmaktadır. Rusya, Çin gibi yayıncıların propaganda tüccarlığı yaptıkları ülkelerde BBC radyo yayınları denge sağlamakta, kıt olan aydınlığı sunmaktadır'' diye devam ediyor.
Times, doğru bir kararla kamuda kemerlerin sıkıldığını kaydediyor, ama Dünya Servisi'nden yaptığı kesintiyle hükümeti, kendi arka bahçesinde tasarruf yapmaktan kaçınarak İngiltere'nin, bir ulusun diğer uluslara seslenebileceği bir kanala olan küresel gereksiniminden vazgeçmekle suçluyor.
'Telefon dinleme soruşturmasında çember daralıyor'
Bu sabah bir başka medya haberi de adli boyutuyla manşetlere taşınmış.
Medya devi Rupert Murdoch'a ait News of the World gazetesinin ünlülerin telefon görüşmelerini dinlettiği iddialarıyla ilgili skandalda yeni kanıtlar ortaya çıkınca polis rafa kaldırdığı soruşturmasını yeniden açmış.
Independent gazetesi, News of The World gazetesini çıkaran News International şirketinin kendi iç soruşturması sonunda elde ettiği kanıtları polise ilettiğini, gazetenin üst düzey yöneticilerinden birini de görevinden azlettiğini kaydediyor.
Independent, gelişmeleri ''çember daralıyor'' diye yorumlarken, Guardian gazetesi de, özellikle ilk soruşturmayı genişletmeyen polisin tepkilerin odağında olduğunu kaydediyor.
Skandal, beş yıl önce Kraliyet ailesi mensuplarının telefonlarına bırakılan sesli mesajların dinlendiği kuşkusuyla polise başvurmasının ardından patlamış, ancak polis News of The World gazetesinin bazı çalışanlarının münferit bir eylemi tespitiyle dosyayı mahkemeye taşımıştı.
O dönemin genel yayın yönetmeni Andy Coulson önce görevinden istifa etmiş, daha sonra da Başbakan David Cameron'un sözcüsü görevine getirilmişti.
Coulson geçen hafta bu görevinden de istifa etmek zorunda kaldı. İşçi Partili eski Başbakan Gordon Brown ve diğer bazı yetkililerin telefonlarının dinlendiğinden kuşkulandıkları yine İngiliz basınına yansıdı.
Guardian, gazeteyi çıkaran şirketin sahibi Rupert Murdoch'un Londra'ya gelerek şirketinin karşı karşıya kaldığı krizi bizzat yönettiğini yazıyor.