BIST 9.673
DOLAR 35,16
EURO 36,58
ALTIN 2.959,13
HABER /  GÜNCEL

26 Ocak 2012 Basın Özeti

'Türkiye'nin Suriye'yi vurma planı,' Merkel'in Yunanistan şüphesi, AB'de demokrasi sorunu ve Obama'nın üç yıllık performansı.

Abone ol

Times gazetesine konuşan Suriyeli bir muhalif, Türkiye'nin, çatışmaların kontrolden çıkması halinde Suriye'nin hava üsleri ve cephaneliklerini vurabileceğini söylüyor.

Gazeteye göre adının açıklanmasını istemeyen bir muhalif, Türkiye'nin bu yönde planları olduğunu belirtiyor.

Haberde özetle şöyle deniyor:

"Suudi Arabistan ve Katar Suriyeli muhaliflere silah almaları için para yardımı yapmayı kabul etti. Bazı muhaliflerin Arap Birliği'nin Kahire'deki toplantısından sonra Suudi Arabistan ve Katarlı yetkililerle görüşüp yardım sözü aldıkları belirtiliyor. Muhalifler daha çok ülke dışındaki Suriyelilerin gönderdiği yardımla Lübnan'dan karaborsada hafif silahlar alabiliyor."

'Tampon bölgeden silah'

"Muhalefet şimdi Libya'da yapıldığı gibi Suriye üzerinde de uçuşa yasak bölge ilan edilmesini, Türkiye ve Ürdün sınırlarında tampon bölge oluşturulmasını istiyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir muhalif, Türkiye'nin tampon bölge planlarını gördüğünü, bu bölgenin sınırdan silah geçirilmesine izin verdiğini, böylece direnişin güçleneceğini söyledi. Söz konusu muhalife göre Türkiye'nin planları çatışmaların büyümesi halinde hava üslerinin ve cephaneliklerin bombalanmasını da içeriyor."

Yine Times'ta yer alan bir başka Suriye haberinde de Esad yönetiminin protestoculara karşı İran ve Hizbullah'tan çok sayıda keskin nişancı getirdiği belirtiliyor.

'İran'dan keskin nişancı'

Gazete, haberini geçen aya kadar Savunma Bakanlığı'nda mali müfettiş olarak görev yapan Mahmud Hamad adlı bir muhalife dayandırıyor.

Hamad, keskin nişancıların ücretlerinin İran'ın sağladığı gizli bir fondan ödendiğini belirtiyor. Hamad'a göre, güvenlik güçlerine katılan ve protestocuların öldürülmesinden sorumlu tutulan milislerin parası da aynı fondan karşılanıyor.

'Merkel'in Yunanistan şüphesi'

Guardian gazetesi, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in borç krizi içindeki Yunanistan'ın iflastan kurtarılması konusunda ilk kez şüphe belirttiğini aktarıyor. Guardian ve önde gelen beş Avrupa gazetesininin sorularını yanıtlayan Merkel tek para birimini çöküşün eşiğine getiren iki yıllık krizde, Avrupa’nın ağır kemer sıkma önlemleri dayatan kurtarma paketinin etkisiz kaldığını kabul ediyor.

Gazeteye göre, Almanya Başbakanı demecinde, Euro bölgesi içindeki bazı ülkelerle İngiltere'nin şiddetli muhalefetine karşın Avrupa Adalet Divanı'nın 17 Euro ülkesinin kamu harcamaları ve bütçe politikalarını denetlemesi gerektiğinde ısrar etti. Avrupa siyasi birliğinin sağlanması çağrısında bulunan Merkel, Avrupa Parlamentosu'nun güçlendirilmesi, Avrupa Adalet Divanı'nın Avrupa Yüksek Mahkemesi gibi hareket etmesi gerektiğini belirtti.

'AB'de demokrasi sorunu'

Guardian, iç sayfalarında Avrupa Birliği üyeliğinin AB vatandaşlarının hayatını nasıl değiştirdiği sorusunun yanıtını arıyor. Ünlü sosyolog ve İngiliz Lordlar Kamarası üyesi Anthony Giddens, gazetedeki analizinde özetle şöyle diyor:

"Avrupa varoluşsal bir kriz yaşıyor. Avrupa Birliği'nin güçlü bir entite olarak ayakta kalıp kalamayacağı tartışılıyor. Avrupa Birliği'nin inişli çıkışı bir geçmişi var. Ama birlik büyük başarılar sağladı. Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ve Sovyet imparatorluğunun çöküşünden sonra bölünmüş bir kıtayı birleştirdi. Tek pazar ticareti geliştirdi, Avrupa Birliği dünya genelinde insani projelere öncülük etti."

Avrupa Birliği'nin yaşadığı krizin pek çok nedene bağlandığına dikkat çeken Giddens demokrasi sorununa dikkat çekiyor:

"Peki bu krizde demokrasinin kaderi ne olacak? Avrupa Birliği'nin kurtarıcılığına soyunan Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile İtalya ve Yunanistan'daki teknokratlar, büyük ölçüde Avrupa Birliği içindeki karar organlarını bypass ediyorlar. Felsefeci Jürgen Habermas, demokratik süreçlerin altüst edildiğini söylüyor."

"Ancak demokrasiye en büyük tehdit Euro'nun çöküşü ve bunu izleyecek kargaşa ortamı olur. Avrupa Birliği'nin geleneksel zayıflıkları dinamik liderlik ve demokratik meşruiyet sorunlarının nasıl aşılabileceği konusunda bir tartışma başlatılmalıdır. Tüm dünyada demokrasiyi ilerletmeye çalışan bir kurumun kendi içinde demokrasi sorunu yaşaması tezat oluşturuyor."

'Obama'nın 3 yılı'

Times gazetesi Amerikan Başkanı Barack Obama'nın dün Kongre'de yaptığı son "Birliğin Durumu" konuşmasıyla Kasım ayındaki başkanlık seçimlerine start verdiğini belirtiyor. Gazete gelir eşitsizliğine ve sosyal adalete vurgu yapan Obama'nın böylece seçimin gündemini de tayin ettiğini belirtiyor.

Financial Times Barack Obama'nın iktidardaki üç yılını değerlendirdiği başyazısında şöyle diyor:

"Bill Clinton 1996'da 'Birliğin Durumu' konuşmasını yaparken Amerikan ekonomisinin son 30 yılın en güçlü konumunda olduğunu söylemişti. Obama'nın böyle bir şey söyleyebilecek durumu yoktu. Ekonomi 2007'deki resesyon dönemi öncesinin seviyesine ancak gelebildi. 2009'da olağanüstü çalkantılı bir dönemde işbaşına gelen Obama, yangını söndürmeyi başardı."

"Obama konuşmasında seçimlere oynamasına karşın aslında Amerika'nın geleceğinin henüz garanti altında olmadığı mesajını da verdi. Bunda son üç yıldaki politikaları nedeniyle kendisinin de payı var. Obama'nın büyük çaba harcadığı sağlık reformunun sonuçlarını görmek yıllar alacak ama bunun karşılığında çok ağır bir bedel ödedi. Demokratlar Kongre'de çoğunluğu kaybetti. Ekonomik toparlanma için harcayacağı parayı buraya yatırdı. Kendi atadığı komisyonun mali reformla ilgili önerilerini dikkate almadı. Amerika'nın iflasını Kongre'yle korkunç bir anlaşma yaparak önleyebildi. Bu anlaşma sonunda Amerika'nın kredi notu düştü.

"Amerika Birleşik Devletleri şimdiye dek hiç bu kadar ağır bir siyasi çıkmaz görmedi." denilen yazı şöyle noktalanıyor.

"Bunda aslan payı Cumhuriyetçilere ait. Ama Obama hala kamuoyunu ikna edemedi. 2008'de Washington'u dönüştürme sözü vermişti. Ama bundan hala çok uzak. Obama konuşmasında 'Amerika geri geldi' dedi. Hangi Amerika'dan bahsettiğini zaman gösterecek".