BIST 9.420
DOLAR 34,34
EURO 36,37
ALTIN 2.842,82
HABER /  GÜNCEL

25 Temmuz 2011 Basın Özeti

İngiliz basınında bu sabah: Norveçli saldırganın İngiltere bağlantıları, İngiltere aşırı sağından tepkiler, Murdoch'lara yönelik eleştiriler ve Amy Winehouse'un bitmeyen albümü...

Abone ol

İngiltere gazetelerinin manşetleri haftanın ilk gününde baştan aşağı Norveç'teki çifte saldırıyla kaplı.

93 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı başkent Oslo'yla yakınlardaki Utöya adasında, İşçi Partisi'ne ait gençlik kampını hedef almıştı.

Guardian: Norveç, ölülerini sayıyor derken Financial Times, tüm Avrupa'nın teyakkuzda olduğuna dikkat çekiyor. Daily Telegraph ve Times gazetelerinin manşetleri ise Norveçli saldırganın İngiltere'deki aşırı sağcı gruplarla olası bağlantılarını öne çıkarıyor.

Saldırıları tek başına düzenlediğini söyleyen Anders Behring Breivik, bugün mahkemeye çıkarılıyor. Avukatı, saldırılar için "korkunç ama gerekli" diyen Breivik'in mahkemede neden suçsuz olduğunu düşündüğünü anlatmak istediğini bildirdi.

İngiltere’yle sıkı bağlar

Gazetelerin pek çoğunda 32 yaşında, organik tarım yapan bir internet şirketini yöneten ve diplomat çocuğu olan Brievik'in saldırıları öncesindeki sürece ilişkin haber ve analizler göze çarpıyor.

Breivik, saldırıların sabahında Youtube'da yayımladığı video kayıtta Marksizm ve Avrupa'da İslam'a karşı görüşlerini açıklamış, ardından yine internette İngilizce yayımladığı 1500 sayfalık günlüğünde de 2002'den bu yana planladığı anlaşılan "Bir Avrupa Bağımsızlık Bildirgesi - 2083" adlı manifestosunu anlatmıştı.

Times, Brievik'in 2002'de Londra'da oluşturulan ve Avrupa çapında hücreleri olduğu anlaşılan modern haçlı şövalyeleri ağının parçası olduğu iddiasına yer veriyor.

Times, "tarihin en korkunç toplu katliamlarından birinin sorumlusu" diye nitelediği Brievik'in, çevresine uyumsuz, etrafa grafitiler yapan ve en yakın arkadaşı Pakistanlı olan bir kişi olmaktan çıkıp İslam karşıtı bir katile dönüştüğünü yazıyor.

"Pakistanlı çetelerle takılan, ancak daha sonra defalarca dayak yiyince okula odaklandığı iddia edilen Brievik'in manifestosu, İngiltere'yle sıkı bağları olduğunu ortaya koyuyor.

"Saldırgan manifestoda adını İngilizleştirip Andrew Berwick olarak kullanırken 'Londra, 2011' notunu düşmüş. Manifestoda geçen 2083 ise Breivik'in gözünde 'Batı Avrupa'daki Marksist - çok kültürcü seçkinlere karşı nihai darbe' tarihine işaret ediyor."

İngiltere ‘suç ortaklarının’ peşinde

Daily Telegraph da ilk sayfadan İngiltere'de Norveçli saldırganın olası suç ortaklarının peşine düşüldüğünü duyuruyor.

Gazetenin aktardığına göre Brievik, Londra'da yazdığı düşünülen manifestosunda akıl hocası olarak Richard adlı bir kişiden bahsediyor.

Kendisini Ortaçağ'daki Tapınak Şövalyelerinin takipçisi olarak tanıtan Brievik, 2002 yılının Nisan ayında Londra'da aşırılık yanlısı iki İngiliz vatandaşının ev sahipliğinde sekiz kişinin katıldığı bir zirvede bu görevi üstlendiğini iddia ediyor.Ayrıca İngiltere'de aşırı sağ İngiliz Savunma Birliği EDF ile temas halinde olduğunu da belirtiyor.

Londra Emniyet Müdürlüğü de saldırganın son yıllarda Londra'yı ziyaret edip etmediğini ve benzer saldırılar planlamaya hazırlanıyor olabilecek daha büyük bir ağın parçası olup olmadığını araştırıyor. Zira Brievik, "İslam'a hoşgörüyle yaklaşan hükümetleri devirmek üzere kendisini örnek alabilecek ve tek başına hareket edebilecek 80 kadar kişi" olduğundan bahsediyor.

Saldırganın ölüm listesi

Daily Telegraph, iç sayfalarında ise Norveçli saldırganın İslam'ı yaydıkları gerekçesiyle ölüm listesine aldığı üç isme dikkat çekiyor: İngiltere'nin İşçi Partili eski başbakanları Tony Blair ve Gordon Brown ile Galler Prensi Charles. Ancak saldırganın listesi bununla sınırlı değil. Avrupa genelinde Almanya Başbakanı Angela Merkel'den Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'e pek çok isim hedef gösteriliyor.

Brievik'in atıfta bulunduğu yazılardan biri de Sunday Times gazetesine yazan ünlü televizyoncu Jeremy Clarkson'un İngiltere bayrağıyla ilgili sözleri: Burası, dünyada ulusal bayrağın saldırganca bulunduğu tek ülke." Brievik, Clarkson'un televizyon programını överken "Ulusal bayrağa bağnazlık diye itibar etmeme durumu, tüm Batılı ülkelerde görülüyor." diyor.

İngiliz aşırı sağından tepki

Independent gazetesi, İngiltere'deki aşırı sağ İngiliz Savunma Birliği EDL'in meşru bir hareket yerine resmen aşırı sağ bir örgüt olarak sınıflandırılması yolundaki çağrılara dikkat çekiyor.

2009'da kurulan İngiliz Savunma Birliği EDL, sadece "cihad" yanlısı hareketlere karşı olduğunun altını çizse de bazı üyelerinin çeşitli gösterilerde "Müslümanlardan nefret ettiklerine" yönelik sloganlar attıkları biliniyor. Norveç saldırısı sonrası İnternette İngiliz Savunma Birliği'ni destekleyen kimi sohbet gruplarında Oslo'daki siyasetçilerin gündelik uygulamalarını eleştiren yorumlar dikkat çekti. Kimi yorumcuların, saldırıdan politikacıların izledikleri siyaseti sorumlu tutarken kimilerinin de "beyni yıkanmış çocukları öldürmek yerine sadece bomba atmış olsaydı, yüzde 100 desteklerdim" dedikleri görüldü.

Gazetelerin pek çoğundaki yorumlarda da Avrupalı hükümetlerin Norveç'te yaşananların ışığında, aşırı sağın hareketlerini yakından takip etmeleri yolunda çağrılar göze çarpıyor.

Cameron Konsey’i topluyor

Times gazetesi İngiltere'de Ulusal Güvenlik Konseyi'nin bugün başbakan David Cameron'ın liderliğinde toplanıp katliamdan alınacak dersleri ele alacağını yazıyor. Independent gazetesi de

İngiltere'nin İslama dayalı terör faaliyetlerine odaklanıp aşırı sağı gözardı edip etmediği yolundaki soruyu gündeme getiriyor ve dün olayla ilgili görüşleri sorulan İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'in "El Kaide'den ilham alan terör faaliyetlerinin hala İngiltere ve müttefikleri karşısındaki başlıca tehdit olarak görüldüğü" yolundaki sözlerini aktarıyor.

Londra saldırılarıyla ilişkisi

Times gazetesi başyazısında ırkçı bir fanatik diye nitelese de Breivik'in işlediği suçların sadece bir güvenlik sorunu olmadığına dikkat çekiyor. Londra'daki saldırılarda 52 kişinin ölümüne yol açan bombacıların da yabancı teröristler değil İngiltere'de büyümüş kişiler olduklarının altını çizen Times, her iki durumda da saldırganların inandıkları değerlerin, Batı demokrasisine karşı isyan niteliğinde muhalif ve müşterek bir cepheyi temsil ettiğini yazıyor.

İngiltere'nin önde gelen polis yetkililerinden Sir Hugh Orde'un, medya devi Rupert Murdoch'a yönelik eleştirileri İngiltere gazetelerinde dikkat çeken bir diğer haber. Sir Orde, Murdoch'ın News of the World gazetesindeki telefon dinleme skandalının boyutlarından haberdar olmadığı yolundaki sözlerini eleştiriyor ve Murdoch'ın İngiliz Emniyet Müdürlüğü'ndeki yetkililer gibi istifa etmiş olması gerektiğini öne sürüyor. Guardian ilk sayfadan yer verdiği haberde Sir Orde'un Murdoch'u sorumluluktan kaçmakla suçladığını yazıyor.

Murdochlar eleştirilere hedef

Bu arada Independent gazetesi, News International'ın Avrupa iştiraklerinden sorumlu James Murdoch ve avukatlarının News of the World gazetesindeki telekulak skandalının nasıl soruşturulduğuna ilişkin dört yıl önceki yazışmalarının bu hafta içinde yayınlanabileceğine dikkat çekiyor.

Milletvekilleri gelecek Cuma yapacakları görüşmede bu mektupları kamuya açıp açmamayı da görüşecek.

Bu yazışmaların, Murdoch'ın Profesyonel Futbolcular Birliği temsilcisi Gordon Taylor'la yaklaşık 1 milyon sterlinlik anlaşmaya imza atmadan önce skandala ilişkin ne kadar bilgisi olduğunu netleştireceği belirtiliyor. Telefonu dinlendiği için açtığı davayı, varılan tazminat anlaşması üzerine geri çeken Taylor, karşılığında skandala ilişkin konuşmama sözü vermişti.

Parlamentoya ifade verdiği sırada James Murdoch'a "Taylor ile pazarlığa onay verdiğinizde, telefon mesajının dökümünü içeren emaili gördünüz ya da haberdar edildiniz mi?" diye sorulmuştu. Murdoch da "Hayır o zaman bu durumdan haberdar değildim" yanıtını vermişti.

Winehouse’un bitmeyen albümü

İngiltere'de hemen tüm gazetelerinin ölüm ilanları sayfalarında baş köşeyi 27 yaşında hayata veda eden müzisyen Amy Winehouse yer alıyor.

Bir çoğu beş Grammy ödüllü uyuşturucu ve alkol bağımlısı sanatçının 27 yaşında ölenler kulübüne katıldığını, albüm satışlarının da patlama yaptığını yazarken Guardian gazetesinden Tanya Gold makalesine "Amy öldü, bir mit doğdu" başlığını kullanmış. Gold, bağımlı devamlı Paparazzilerin gözü önündeki bir kişi kendine zarar veriyor ama biz hala bu hastalığın gerçeklerini görmemekte direniyoruz, diyor.

Yazar, her gün Amy Winehouse gibi binlerce kişinin öldüğünü ama aynı hürmeti hatta acımayı görmediklerini hatırlatıyor.

Daily Telegraph ise Winehouse'un trajik ölümü ardından bitmemiş üçüncü albümünün piyasaya sürüleceği haberini duyuruyor. Gazete Winehouse'un ölüm haberi duyulur duyulmaz 2006'da çıkardığı beş milyon satan "Back to Black" albümünün iTunes listesinde ilk sıraya yerleştiğini yeni albümün satışlarının bunu aşacağı yorumunu yapıyor.