BIST 9.673
DOLAR 35,26
EURO 36,70
ALTIN 2.968,63
HABER /  GÜNCEL

25 Mayıs 2011 Basın Özeti

Obama'nın İngiltere ziyareti, Batı'nın müdahelecilik stratejisine eleştiri ve Mikronezya'nın 11 bin kilometre uzaklıktaki Çek Cumhuriyeti'nin termik santral projesine karşı hukuk savaşı.

Abone ol

Guardian, ABD Başkanı Barack Obama'nın bugün Londra'da İngiltere Başbakanı David Cameron'la yapacağı görüşmede, siyasi reformlara istikrar kazandırabilmek için Mısır ve Tunus'a daha fazla uluslararası mali yardım sağlanması planlarına destek vermesinin beklendiğini belirtiyor.

Obama, Kongre'den Mısır'ın bir milyar dolarlık borcunu silmesini ve bu ülkeye bir milyar dolarlık kredi garantisi verilmesini istemişti.

Gazeteye göre, İngiltere ve Amerika, 20 yıl önce Doğu Avrupa'da pazar ekonomilerini güçlendirmek için kurulan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın rolünün genişletilerek milyarlarca dolar kredi sağlayabilecek hale getirilmesi planlarına da destek veriyor. Obama ve Cameron, bu konuyu Fransa'da yarın başlayacak G-8 zirvesinin gündemine taşıyacak. Bu toplantıda, IMF Kuzey Afrika'ya yardım planlarını, Avrupa Birliği de bölgeye ilişkin yeni komşuluk politikasını açıklayacak.

'Müdahale geleneği bozulmalı'

Guardian'a göre, bölgedeki herhangi bir demokratik hükümetle işbirliğine hazır olduğunu söyleyen Amerikalı ve İngiliz liderler, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in Şubat'ta halk ayaklanmasıyla devrildiği Mısır'da yaşanan siyasi istikrarsızlıktan kaygı duyuyor.

Aynı gazetenin yazarlarından Simon Jenkins, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin, agresif askeri müdahale stratejisini terk etmeyerek Müslümanların öfkesini artırdığını belirtiyor ve Obama'yla Cameron'a bu savaş geleneğini bozması çağrısında bulunuyor. Yazar, özetle şöyle diyor:

"Obama, başkanlığa seçilirken, resesyondan kurtulmaya yönelik cesur adımları, sağlık endüstrisi lobisine meydan okumasıyla hayranlık uyandırmıştı. Dışarıda uzlaşmadan bahsetti. Selefi Bush'un Amerika'yı dünyayla kavgalı hale getiren sekiz yıllık iktidarından sonra sağduyu ve ağırbaşlılığı temsil eden bir ses oldu. Ama tüm bunlar, Batı'nın Müslüman topraklarında devam eden saldırganlıkları nedeniyle bozuldu. Obama'nın Batı'nın itibarını kurtarma ve Amerika'nın buyurgan imajını değiştirmek için verdiği sözler, askeri takviye kararları, insansız uçaklarla düzenlenen saldırılar ve Libya operasyonuyla havada kaldı."

Simon Jenkins yazısında Amerikalı ve İngiliz liderlerin seleflerininkine benzer bir politika izlediklerini savunarak şöyle devam ediyor:

"Birçok İngiliz'e göre, Obama "Bush-vari", David Cameron da "Blair-vari" bir dış politika izlemeye başladı. Obama ve Cameron, kendilerini Irak ve Afganista'a barış ve güvenlik getirmeyi başaramayan askeri politikalara kaptırdılar. Bu politika, yüzbinlerece insanın ölümüne neden oldu. Barış ve yeniden inşa projelerinde kullanılabilecek milyarlarca dolar heba edildi. Obama'nın İngiltere ziyaretinde olduğu gibi, Londra ve Washington, devlet adamlarının korkak tavşanlar gibi seyahat etmek zorunda kaldığı kalelere dönüştü. Bunlar Bush ve Blair'in mirası. Bu miras, haleflerini de esir almış durumda. İki lider de savaş tamtamlarıyla aralarına mesafe koyamadı. Bunu başaramadıkları sürece, Batılı liderlerin Müslüman ülkelerde benimsenmesi boş bir hayalden ibaret olacak."

Yeni dünya düzeni

Times ise, Obama'nın bugün İngiliz parlamentosunda yapacağı konuşmada, dünyanın istikrarlı büyüme ve kapsamlı demokratik reformlar içeren yeni bir uluslararası düzen yolunda bir dönemeci aşmakta olduğu mesajını vereceğini yazıyor.

Gazete, "Obama, bugün parlamentoda, Orta Doğu, Afganistan ve dünya ekonomisine ilişkin vizyonunu anlatırken, savaş ve fedakarlıkların damga vurduğu 10 yıllık bir dönemin geride kaldığını vurgulayacak. İngiliz ve Amerikan modellerinin Libya ve Yemen'de zor durumdaki demokrasi hareketleri için yol gösterici olacağına dikkat çekecek" diyor.

Çin ile Hindistan'ın Afrika rekabeti

Financial Times, Çin'le Hindistan'ın Afrika rekabetini değerlendirdiği bir haberinde Yeni Delhi'nin kıta ülkelerine beş milyar dolar ek kredi vaadinde bulunduğunu aktarıyor. Gazeteye göre, altı günlük bir Afrika turuna çıkan Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Afrika'yla ülkesi arasındaki ticaret hacmini 2015'e kadar 46 milyar dolardan 70 milyara çıkarma hedefinde. Hindistan'ın amacı, Afrika'da pek çok petrol, madencilik ve arazi yatırımlarına girişen Çin'i yakalamak.

Financial Times'a göre, Çin ve Hindistan, bir yandan kalkınmaları için gerekli olan enerji kaynaklarına ulaşmak isterken, diğer yandan kıtadaki hızlı gelişmeden mümkün olduğunca pay almaya çalışıyor. Angola ve Nijerya gibi büyük petrol üreticisi ülkelerin bu yıl yüzde 6,9 oranında büyümesi beklenirken petrol üretmeyen Tanzanya ve Etiyopya gibi ülkelerin de 6,4'lük bir büyüme oranı yakalayacağı tahmin ediliyor.

Mikronezya, Çek santralini durdurabilecek mi?

Daily Telegraph'a göre, Pasifik ülkesi Mikronezya, 11,411 kilometre uzaklıktaki Çek Cumhuriyeti'nin ülkenin en büyük termik santralini modernize etme planlarını durdurmak için hukuki girişimde bulundu.

Bunun, uluslararası hukukta bir ilk olduğuna ve emsal oluşturabileceğine dikkat çeken gazetenin haberi özetle şöyle:

Küresel ısınmaya bağlı olarak deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle sular altında kalma korkusu yaşayan takımada ülkesi Mikronezya, uluslararası sözleşmelere dayanarak, Çek Cumhuriyeti'nden santral projesiyle ilgili olarak çevresel etki değerlendirmesi raporu istedi. Çek Cumhuriyeti Çevre Bakanlığı'nın bu taleple ilgili kararını iki hafta içinde vermesi bekleniyor.

Davanın sonucu uluslararası hukuk açısından bir emsal oluşturabilir ve iklim değişikliği mağduru olan ülkelerin büyük miktarda karbon salımı yapan ülkelere karşı harekete geçmesini sağlayabilir. Daha önce sadece sınırdaş ülkeler, birbirilerinden çevresel etki değerlendirmesi isteyebiliyorlardı.

Çek Cumhuriyeti'ndeki Prunerov santrali yenilendikten sonra bir yılda, atmosfere Mikronezya'nınkinin 40 katı kadar karbondioksit salacak. Şimdiden sellerle boğuşan Mikronezya bu santralin küresel ısınmayı hızlandıracağını ve sular altında kalma riskini artıracağını söylüyor. Mikronezya'nın büyük bir bölümü, deniz seviyesinden 90 santimetre yükseklikte bulunuyor. Bazı uzmanlara göre, iklim değişikliğine karşı önlem alınmazsa, bu yüzyılın sonuna kadar deniz seviyesi 90 santimetre yükselecek.