BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  DÜNYA

24 Kasım darbe hükümeti tarafından ilan edilmiştir

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, Atatürk’e başöğretmen unvanının verildiği 24 Ekim ...

Abone ol

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, Atatürk’e başöğretmen unvanının verildiği 24 Ekim tarihinin Öğretmenler Günü’nün kutlanması için uygun ve anlamlı bir tarih olduğunu belirterek, “Ancak, Öğretmenler Günü’nün ne zaman olacağına ilişkin kararın, meşruiyetinin bugün tartışıldığı, hatta yargılandığı bir darbe hükümeti tarafından kararlaştırılmış olması, bu günde zımnen var olan ‘aklı hür ve vicdanı hür’ nesilleri yetiştirecek olan öğretmenleri aroması buruk bir harmana dönüştürmektedir” dedi.
İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, günümüzde, geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok meslek olduğunu söyledi. Öğretmenlik mesleğinin, insanoğlunun tarihiyle eşdeğer bir geçmişe sahip olduğunu da dile getiren Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Ancak öğretmenlik mesleğinin niteliği ve rolü sosyal ve ekonomik koşullara, teknolojik gelişmelere ve kültürel formasyonlara göre farklılaşabilmektedir. Herhangi bir çalışma alanının meslek olarak kabul edilebilmesi, o mesleğin temel yeterlilik alanlarının belirlenmiş olmasını gerektirir. Tabi bunun doğal bir sonucu olarak da o meslek erbabını yetiştirecek oluşumların da hayata geçmiş olması gerekir. Üzülerek belirtmem gerekir ki, Türkiye’de bu süreç istenilen olgunlukta sürdürülememiştir. Bugün itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin üstünde uzlaşılan, sürdürülebilir bir öğretmen yetiştirme politikası ve uygulaması yoktur. Bu durum, plansızlığın ve politikasızlığın bir sonucudur.
Dünyanın bu denli hızlı geliştiği, değiştiği ve karmaşıklaştığı günümüzde öğretmenlik mesleğinin akademik bir bakış açısıyla öğretmenlik mesleğine yönelik tehditleri ve fırsatları içeren değerlendirmelerin ve projeksiyonların kapsamlı bir biçimde yapılması, öğretmenlik mesleğinin niteliği, başarısı ve rolleri açısından kaçınılmazdır” dedi.

“ÖĞRETMENLER GÜNÜ: UMUT VE ACININ HARMANI”
Atatürk’e başöğretmen unvanının verildiği 24 Ekim tarihinin Öğretmenler Günü’nün kutlanması için uygun ve anlamlı bir tarih olacağını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Ancak, Öğretmenler Günü’nün ne zaman olacağına ilişkin kararın, meşruiyetinin bugün tartışıldığı, hatta yargılandığı bir darbe hükümeti tarafından kararlaştırılmış olması, bugün de zımnen var olan ‘aklı hür ve vicdanı hür’ nesilleri yetiştirecek olan öğretmenleri aroması buruk bir harmana dönüştürmektedir” diye konuştu.

“GOOGLE YENİK DÜŞEN ÖĞRETMENLER”
Konuşmasında Google’nin kapsamına da değinen Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Google’ın CEO’su ve kurucu ortaklarından olan Larry Page, ‘Google, ne demek istediğinizi tam olarak anlayan ve tam istediğiniz şeyi önünüze getiren mükemmel arama motorudur’ diyor. Google, arama ara yüzünü 130’dan fazla dilde sunuyor. Google kullanıcıları, çeviri araçlarından yararlanarak dünyanın başka taraflarında bilmedikleri bir dilde yazılan içerikleri keşfedebilirler. Günümüz dünyası, geleneksel eğitimin tüm yapı taşlarını yerinden oynatmış durumdadır. Artık eğitimde eskiyi yaşatmanın tek anlamı, başarısız olmaktır. Öğretmen rolleri açısından bakıldığında geleneksel eğitim, bilgiyi toplayan ve dağıtan bir anlayışa göre yapılanmıştır. Bu nedenle sadece tek yönlü bir iletişim söz konusudur. Ancak günümüzde gelişen iletişim araçları, bilgisayar teknolojileri ve internet tabanlı teknolojik uygulamalar öğretmenin geleneksel rollerinin tümünü kolaylıkla yerine getirebilmektedir. Böyle bir dünyada, sadece bilginin sahibi, taşıyıcısı ve aktarıcısı olan öğretenlere gerek yoktur. Ancak bu ifade, öğretmene gerek olmadığı anlamına gelmemektedir. Bu durum sadece öğretmen rollerinin değiştiği anlamına gelmektedir. Başka bir ifadeyle, sadece geleneksel öğretmen rollerine odaklanmış bir öğretmene gerek yoktur. Bilgi depolanmış, tasnif edilmiş, düzenlenmiş ve gerektiğinde erişime sunulmuştur ve bu sürece her gün yeni bilgiler eklenmektedir. Tüm bunları yapmak için bir öğretmene gerek yoktur. Ki zaten bu bir insanın sınırlarını çoktan aşmış durumdadır. Google ve benzeri teknolojilerinin yapamadığını yapan öğretmenlere hala fazlasıyla ihtiyacımız vardır. Bu çağdaş öğretmenler, google ve benzeri teknolojilerin yapamadığı neyi yapabilecek ve bu bağlamda neyi öğrenmemize yardım edeceklerdir. Söz konusu öğretmenler öncelikle öğrenciyi özgürleştirebilecek bir donamıma sahip olmalıdırlar. Bunun yanı sıra bilgiye sahip olan değil, bilgiyi kullanabilen ve bilgiyi dönüştürebilen bireyler yetiştirebilmelidirler. Son olarak da ahlaki değerleri anlatan değil, model olabilen öğretmenler google rağmen varlığını sürdürebilecek öğretmenler olacaklardır” diye konuştu.

“DEMOKRATİK BİLİNÇ VE MESLEKİ YETERLİLİKLER”
Eğitim pratiğinin felsefi yönden tartışması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Fuat Tanhan, “Bizatihi eğitmek fiili bir hak gaspı olarak değerlendiren felsefi yönelimler söz konusudur. Başka bir ifadeyle bir başkasını eğitme hakkını nereden almaktayız? Felsefi bağlamda yürütülen bu tartışma üstüne, olumlu veya olumsuz, çok şey söylenebilir. İdeolojik eğitimlerin tümü için eğitim, bir hak gaspı aracıdır. İdeolojilerin ne kötü şeyler olduklarına dair söylenecek kitaplar dolusu şey var, ama burada sadece ideolojinin kötü olduğunu söylemekle yetinip, sözü demokratik bilinç ile mesleki yeterlikler arasındaki ilişkiye getireyim. Bir öğretmen açısından demokratik bilinç, ideolojilerden kurtulmasıdır. Her bir öğrencisine eşit ve adil bir mesafede durabilmesi, öğrencilerine her türlü ön yargıdan bağımsız bakabilmesi veya koşulsuz kabul edebilmesidir demokratik bilinç. Bu yönüyle ister Türkiye’de ister dünyanın bir başka ülkesinde demokratik bilinci olmayan bir öğretmeni, bildiği veya bilmesi gereken hiçbir mesleki yeterlik onu kötü bir öğretmen yapmaktan kurtaramayacaktır. Eğitim çıktıları üzerinden yapılan her türlü değerlendirme, kaçınılmaz olarak bizi bu acı gerçekle yüzleştirecektir.
Çağdaş eğitimin sahip olduğu felsefeye ve uygulamalarına bakıldığında öğretmenlerin birçok özelliğe sahip olması gerektiği açıkça görülmektedir. Geleneksel eğitimin, öngördüğü yeterlilik alanları tümden ortadan kalkmamış olsa da önemini ve değerini çoktan yitirmiş durumdadır. Artık bilgiye sahip olan öğretmenler yerine, öğrencileriyle bilgiye ulaşabilenler; dikte eden öğretmenler yerine öğrencileriyle etkileşebilen öğretmenler; müfredatı yetiştirmeye çalışan öğretmenler yerine; öğrencinin gelişimine odaklanan ve benzeri yeterliklere, değerlere sahip öğretmenler kabul görmektedir. Bunun aksi yeterlikler, eğitimi bir hak gaspına dönüştürecektir. Başka bir ifadeyle demokratik bilinçten mahrumiyet, eğitimi ideolojileştirecek ve öğretmeni de bu ideolojik yapının bir aracı haline dönüştürecektir. Ne yazık ki, bu değer ve bilinçten mahrum eğitimcilerin ortaya çıkaracakları ürün, bu dünyada acıdan başka bir şey üretmeyecektir. Çok yakın tarih, bunun örnekleriyle doludur” şeklinde konuştu.
(İHA)