BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,71
ALTIN 2.967,60
HABER /  GÜNCEL

24 Eylül İngiltere basın özeti

İngiltere basınında bugün, Volkswagen'deki skandala dair tartışmalar ve göçmenlere ilişkin haberler öne çıkıyor.

Abone ol

Volkswagen'in dizel araçlarında motor emisyonu testlerinde kasıtlı olarak hile yapmasıyla ilgili tartışmalar bugün de İngiltere basının gündeminde.

Financial Times gazetesi, Volkswagen'in CEO'su Martin Winterkorn'un istifasının ardından yeni yönetim kurulu başkanının Cuma günü seçileceğini belirttiği haberinde şirketin hisselerinin de Pazartesi gününden buyana yüzde 30 oranında düştüğünü yazıyor.

Financial Times'ta John Gapper imzalı bir analizde de Volkswagen'in durumunun diğer şirketler için de uyarı niteliğinde olması gerektiği yorumunu yapıyor.

Yazar, Avrupa yakıt verimliliği testleriyle bazı küçük hilelerle oynamanın çok yaygınlaştığını ifade edip bu hileler arasında 'kapılara şerit çekmeyi, tekerlekleri gereğinden fazla şişirmeyi' de sayıyor.

Gapper, firmaların testlerde kuralları esnetmeye çalıştığını, uygulamanın yaygınlaşmasıyla da denetçilerin görmezden gelmeye başladığını belirtiyor.

'Volkswagen'in yapması gerekenler'

Daily Telegraph gazetesinde de James Quinn skandalla ilgili yazdığı makalesinde Winderkorn'un istifasının Volkswagen'i kurtarmaya yetmeyeceği yorumunu yapıyor.
Quinn şirketin yapması gerekenleri şöyle sıralıyor:

"Birincisi özür dilemek. Beni yanlış anlamayın, özür diledi ama özür dilemek pişmanlık göstermektir ve bu henüz daha yapılmadı. Bunun bir sebebi var, o da hali hazırda çevrelerini saran avukat ve savcıların sayısının artmaması için firmanın suçunu itiraf etmek istemiyor olması."

"İkinci yapılması gereken, dürüst olup her şeyi hemen itiraf etmek. Şirketin de itiraf ettiği gibi 11 milyar araç üzerinde hile yapıldığının ortaya çıkmasına rağmen firma hala bunun nasıl yapıldığının ayrıntılarını açıklamadı."

"Üçüncüsü, bundan sonra işbirliği yapan iyi bir vatandaş olmaları ve cezaları ödeyip mümkün mertebe yetkililerle ortak çalışmaları. Geciktirme taktikleri işe yaramayacak."

"Dördüncüsü, ilk üç maddenin gerçekleştirilmesinden sonra sessizliğe bürünmek. Bu yorgan altına gömülmek anlamına gelmiyor tabi ama reklamları çekmek, sponsorlukları sonlandırmak ve bir süre halkın Volkswagen'i unutmasını sağlamak."

"Beşincisi belki de en zoru. Fakat ilk dört maddeyle birlikte şirketi yeniden inşa etmek. İlk adımı yeni bir lider seçmek olacak."

Türkiye'nin AB elçisi: Türkiye AB'ye yardım etmeye hazır

Avrupa'da göçmen tartışmalarına ilişkin olarak Financial Times'ta dün yayımlanan Alex Barker imzalı 'Göçmen krizi Türkiye'ye AB karşısında pazarlık gücü veriyor' analizine Türkiye'nin AB Büyükelçisi Selim Yenel gazeteye gönderdiği bir mektupla yanıt vermiş.

Gazetenin 'Mektuplar' başlığı altında yayınlanan açıklamada Yenel, "Türkiye krizle ilgili AB'ye yardım etmeye hazır" diyor.

Yenel'in mektubunda yer alan ifadelerin bir kısmı şöyle:

"Son dört yıldır Suriyelilerle ilgili durumu telaşa kapılmadan ele aldık. Belki de bizim hatamız buydu. Belki de şikâyet etmeliydik. AB, krizi kendisine yakışmayan bir şekilde ele aldı. Bu ortak bir sorun ve bunun üstesinden beraber gelmeliyiz."

"İki hafta önce Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk Türkiye'ye geldi, geçen hafta da ardı ardına Lüksemburg, Avusturya ve Almanya Dışişleri Bakanları geldi. Üzücü olan, AB'nin Türkiye'yi yalnızca ihtiyacı olduğunda hatırlıyor olması."

"Tüm bu yıllar boyunca yabacı ziyaretçilerimiz oldu, Suriyeliler için yapılan kampları görmeye gittiler, bizi ne kadar iyi bir iş yaptığımız konusunda tebrik ettiler, sonra da bu meseleyi unuttular."

"Şimdi ise, benzer ama yine de daha küçük bir sorunla karşı karşıya kaldığımızda bizden yardım etmemizi istiyorlar. Biz yardım etmeye hazırız. Tek ihtiyacımız olan şey, göçmen akınını idare edebilmek için sivil, yasal ve organize bir şekilde açık diyalog yürütmek. Hiç kimse insan kaçakçılığının sonucu olan korkunç fotoğraflar görmek istemez."

"Sorunların nasıl ele alınacağı konusunda belirsizlikleri olan bir AB yerine, çözüm öneren, güçlü ve kendine güvenen bir AB'ye ihtiyacımız var. Türkiye'nin tüm bunları AB ile görüşmeye hazır olduğunu size temin ederim."

Manchester'da yaşayan İranlı: Beni sınır dışı edin

Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir habere göre, İngiltere'nin Manchester şehrinde '10 yıldır kaçak yaşadığını' söyleyen bir İranlı polise gidip "Beni sınır dışı edin Manchester'da yaşamaktan bıktım" dedi.

Arash Aria isimli 25 yaşındaki İranlı, Manchester polisine yasa dışı olarak ülkede bulunduğunu söylese de, polisin İngiltere İçişleri Bakanlığı'yla temasa geçmesi üzerine Aria'nın yasal yollarla İngiltere'de yaşadığı ortaya çıktı.

Polis, önce gözaltına aldığı Aria'yı serbest bırakmak durumunda kaldı.

Daily Telegraph gazetesine konuşan Aria, İngiltere'de yaşamaktan şikâyetçi olup yerel halkın kaba davrandığını ve iş bulmakta zorlandığını ifade etti.

Sınır dışı edilmek istediği için polise başvuran Aria gazeteye şunları söyledi:

"Manchester halkı hoş karşılamıyor. Sözleri, şiddet, bir sürü şey. İnsanları görmezden gelmeye çalışıyorum ama artık bıktım. Burada görmem gereken saygıyı görmüyorum. Manchester'da halk cana yakın değil. Bana kaba davrandıklarında bundan hoşlanmıyorum. Özellikle son bir sene gerçekten çok kötüydü."

"Ben cana yakın ve kibar olmaya çalışıyorum. Fakat sırf yabancı olduğum için benimle alay ediyorlar, bana tuhaf bakıyorlar. Şimdi çalışmıyorum. Daha önce garson ve barmen olarak çalışıyordum. Ama artık hiçbir sebep yokken bana mesai vermiyorlar. Aklımı, düşüncelerimi etkiliyor, rüyalarıma giriyor."

"Sosyal yardımdan faydalanıyorum ama yardım istemiyorum. Sağlığım yerinde ben çalışmak istiyorum. Herkes çalışmak, hayallerini gerçekleştirmek ister ama burada hayallerimi gerçekleştiremiyorum. Hayatımla ilgili bir şeyler denemek, yapmak istiyorum. İyi bir iş bulmak, para biriktirmek ve büyük işler yapmak, önemli biri olmak istiyorum."

Daily Telegraph'ın haberine göre Aria'nın İran pasaportunun süresi doldu fakat o İran'da memleketi Şiraz'a gitmek istiyor. Aria, annesinin İngiltere'de kalacağını ve ona İran'da teyzesi ve ailesinin bakacağını söylüyor.

Aria, İran'ın Londra Büyükelçiliği'nin de devreye girmesiyle pasaportunun süresinin uzatılmasını bekliyor. İşlemler tamamlandığında da uçak biletini alıp hayatına İran'da devam edeceğini söylüyor.

İran'ın Londra Büyükelçiliği'nden bir yetkili, Daily Telegraph'a açıklamasında, Aria'nın ulaşım masraflarını da karşılayabileceklerini kaydetti.

Manchester emniyetinde görevli polis memuru David Henshall, Aria'nın merkeze talepte bulunmasıyla ilgili gelişmeleri Manchester polisinin resmi Twitter hesabından paylaştı.

Gazeteye konuşan Henshall, "Mültecilerle ilgili olan bitene baktığınızda bu durum çok tuhaf bir durumdu o yüzden tweet attım" dedi. Henshall, Aria'nın merkeze geldiğinde çok sinirli ve saldırgan olduğunu, sürekli Manchester'dan nefret ettiğini söylediğini ve bisikletini sağa sola fırlattığını belirtti.

Selfie ölümleri köpek balığı saldırısı ölümlerinden fazla

Times gazetesinde yer alan bir haberde, selfie çekerken yaşanan ölümlerin köpek balığı saldırısı sonucu yaşanan ölümlerin sayısından daha fazla olduğu belirtiliyor.

Gazete haberini, Florida Doğa Tarihi Müzesi'nin Uluslararası Köpek Balığı Saldırısı araştırmasına dayandırıyor.

Habere göre bu yıl selfie çekerken yaşanan kazalarda ölenlerin sayısı 12 oldu. Bu yıl 4 Eylül'e kadar köpek balığı saldırısında ölenlerin sayısı ise 4.