BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,41
ALTIN 2.933,11
HABER /  GÜNCEL

22 Aralık 2011 Basın Özeti

Türk-Fransız ilişkileri 'bıçak sırtında'; FT 'İslami grupların yükselişi demokrasiye tehdit demek değil' diyor; mali krizin vurduğu Avrupalılar iş peşinde göçe yöneliyor ve John Terry'ye ırkçılık suçlamalarının İngiliz futbolu için düşündürdükleri.

Abone ol

Türkiye ile Fransa arasında tartışma yaratan 'soykırımı inkâr' yasa teklifinin bugün Fransız meclisine geliyor oluşu, İngiltere gazetelerinin de gündeminde...

Daily Telegraph teklifin taraflar arasında bir söz düellosuna dönüştüğünü kaydederken, "ülkenin Avrupa Bakanı Jean Leonetti'nin 'olanlar tarihin bir gerçeğinin kabulüdür' iddiasında bulunduğunu" aktarıyor.

Türkiye'de gerek iktidar gerek muhalefetin, girişimi "esef verici, kabul edilemez ve tarihi bir hata" olarak niteledikleri ve Fransa'ya kendi tarihine bakma çağrısı yaptıkları ifade ediliyor.

Guardian'da yer alan habere göre, Türk-Fransız ilişkileri "bıçak sırtında".

Teklifin yasalaşma yolunda ilk aşama olarak görülen oylamayı geçmesinin beklendiğini kaydeden gazete, Türk tarafının teklifin gündeme gelmemesi için yaptığı lobi çalışmalarını anlatıyor.

Fransa'nın Türkiye'nin beşinci ihracat pazarı olduğunu, ithalatta ise altıncı sırada geldiğini kaydeden Guardian, Fransa'nın oylamanın ilişkilere etkisi konusunda uyarıldığını belirtiyor.

"Fransız yetkililer Türklerin yıldırma çabası olarak gördükleri girişimlere sinirlendi. Ancak geri adım atmaya yanaşmayan Sarkozy ile ilişkileri yumuşatmaya çalışan dışişleri bakanı Alain Juppe arasında bir çatlak oluşmuş görünüyor. Zira Türkiye, Suriye ve İran'a alınacak tavır konusunda Fransa için hayati önemde."

Maliki herkesi karşısına alabilir mi?

Independent, Irak'taki siyasi gerilimi izlemeye devam ederken, hakkında tutuklama emri çıkarılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'nin teslim edilmesi için Kürdistan Özerk Yönetimi'ne yapılan talebi bir ültimatom olarak niteliyor ve Maliki'nin bu şekilde krizi daha da tırmandırdığını kaydediyor.

"Bir yıl önce kurulan hükümet sözde iktidar paylaşımını öngörüyor. Ama Maliki tüm iktidarı kendi makamı çevresinde topladı ve İçişleri ve Savunma bakanlıklarını da fiilen üstlenerek tüm güvenlik atamaları üzerinde tam denetim sağladı. Her iki bakanlığın en üst kademelerinin yüzde 90 Şii olduğu bildiriliyor.

"Kürtler de Maliki'nin tüm ordu komutanlarını vekaleten görevlendirdiğinden ve kendi tercihlerini gözardı ettiğinden yakınıyorlar. Yakınlarda çok sayıda Sünni subay da Baasçı oldukları suçlamasıyla tasfiye edildi. Maliki, aynı anda hem Sünni hem Kürt liderleri dışlayarak elini zorluyor olabilir. Çünkü muhtemelen Irak'ı tek başına kuvvet kullanarak yönetebilecek bir askeri ve siyasi gücü yok."

Arap uyanışı ve Türkiye

Financial Times başyazısında, İslamcılık ve Arap uyanışını tartışıyor: "Din Orta Doğu'da demokrasiyi devre dışı bırakacak diye bir şey yok" diyor... Gazetenin buna gösterdiği örnek, Türkiye:

"Arap baharının nereye gittiğinden kaygı duyanlar, kendilerine 'bu ülkeler bunun öncesinde, İslami uyanışı besleyen despotluklar iktidarı sırasında nereye gidiyordu ki?' diye sormalı...

" 'Libya Somali olacak, Suriye yeni Irak' diyenler ardından ağıt yaktıkları yönetimlerin bölgede istikrarsızlığın asıl kaynağı olduğunu kabul etmeli. İslamcılar yarışa rakipleri önünde başlamış olabilir, ama şimdi Müslüman Kardeşler'in 'Çözüm İslam'da' gibi boş direniş sloganlarının ötesine geçip, insanların beklediği, istihdam, hizmet, kurumlar, eğitim ve reformları sağlamaları gerekli.

"Şüpheciler İran'da, demokratlarca geniş şekilde desteklenirken sonuçta teokratların ele geçirdiği 1979 devrimini örnek gösteriyor. Ama Türkiye daha doğru bir örnek...

"Çıkarlarını ilahi bir düzen paravanı ardından mollaların aksine, Türkiye'nin post-İslamcı iktidar partisi İslamcılığın çoğulcu bir laik ortamda sentezlenebileceğini düşündürüyor. Pek çok Arap Türkiye'de gördüklerini beğeniyor. Bu sadece canlı bir demokrasi değil, Hıristiyan Demokratlığın İslam'a uyarlanmış haliyle yönetilen dinamik bir ekonomi... Burada önemli olan model değil; başarısı..."

Lockerbie mahkumu: Masumum

Times sayfalarında bir Amerikan yolcu uçağının İskoçya'da düşürüldüğü Lockerbie saldırısının tek mahkumu Libyalı Abdülbasit el Megrahi ile yapılan mülakat dikkat çekiyor.

Megrahi, "bunlar son sözlerim" diyor: Masumum...

23 yıl önce 270 kişinin öldüğü saldırıdan hüküm giyen, ancak kanserden ölmek üzere olduğu için iki yıl önce ülkesine dönmesine izin verilen Megrahi, hüküm giymesine yol açan bir tanığın mahkemede yalan söylediğini savunuyor.

20 dakikalık mülakatın Şubat'ta yayınlanacak bir belgesel için kaydedildiği belirtiliyor.

Megrahi ayrıca araştırmacı gazeteci John Ashton ile bir kitap yazdığını; kitapta, sarsıntı yaratacak yeni kanıtlar olacağını söylüyor. Mülakatın sonunda 'ölmek üzereyim, huzur içinde ölmek istiyorum, artık beni ve ailemi rahat bırakın' diyen Megrahi, masum olduğunu, kitabın adını temize çıkaracağını savunuyor.

İş peşindeki Avrupalıların tersine göç dalgası

Guardian bir kaç yıl öncesine dek göçmenler için daha iyi bir hayatın simgesi olan Avrupa'dan şimdi kaçış başladığını duyuruyor.

Gazetenin ilk sayfasından verdiği habere göre, Portekiz, Yunanistan ve İrlanda'dan onbinlerce kişi bu yıl ülkelerinden ayrılıp çoğunlukla güney yarımkürede iş ve yeni bir hayat aramaya yöneldi. İspanya ve İtalya'da da benzer bir eğilim olduğu kaydediliyor.

Habere göre, ABD, Kanada gibi bildik merkezlerin yanında yeni göç yolları oluşuyor; örneğin Portekiz'den Angola'ya, İrlanda'dan Avustralya'ya, İspanya'dan Arjantin'e akış var...

"Bu yıl 2500 Yunan Avustralya'ya taşındı, 40 bini taşınmak istediklerini bildirdi. İrlanda'nın istatistik merkezine göre, yıl sonuna dek 50 bin kişi ülkeyi terk etmiş olacak. Çoğunun istikameti Avustralya ve ABD... Portekiz de en az 10 bin kişinin petrol zengini Angola'ya gittiğini, Mozambik ve Brezilya gibi eski sömürgelere de akış olduğunu kaydediyor.

Bu akıştan en fazla etkilenenlerin başında da ağır bir ekonomik kriz yaşayan Yunanistan geliyor.

Dünya Bankası'na göre geçen yıl 1 milyon 210 bin kişi ülkeden göç etti, yani nüfusun yüzde 10,8'i. Başlıca hedefleri Almanya, Avustralya ve Kanada'ydı. Vasıflı Yunanlılar ülkeden ayrılmaya daha meyilli. Geçen yıl ülkeden ayrılan beş bine yakın doktorla, ülkenin doktorlarının yüzde 10'a yakın kısmını bir yılda kaybettiğini vurguluyor Guardian. Bununla birlikte Yunanistan, yoksul göçmenler için hala cazip, 2011 yılında Arnavutluk, Bulgaristan ve Gürcistan gibi ülkelerden 1 milyon 300 bin kişi de ülkeye göç etmiş.

Avrupa Merkez Bankası ihalesine ilgi

Financial Times, Avrupa Merkez Bankası'nın dünkü kredi ihalesinde 489 milyar euro'nun "kapış kapış gittiğini" yazmış.

"Avrupa Merkez bankası emsali olmayan bir şekilde 500 bankaya üç yıl vadeli 489 milyar euro kredi ihalesi açarak krize müdahalesinde yeni bir aşamaya geçti. Beklenenin üzerindeki talep, tek bir likidite operasyonu için rekor niteliğinde." diyen Financial Times, Avrupa merkez bankasının kriz dalgasının önünü kesecek paradan bir duvar oluşturmaya ve bununla güven tesis etmeye çalıştığını kaydediyor.

Times, Belçika ve Portekiz'in GSYH toplamına denk dediği dev nakit girişinin piyasaları rahatlatacağı umutlarının çabuk söndüğünü kaydediyor. "Euro ve zordaki euro bölgesi ülkelerinin tahvilleri düştü, Londra, Paris ve Frankfurt'ta borsa endeksleri geriledi."

Gazeteler ihaleyi erken gelen noel hediyesi olarak nitelerken, Times yazarı Ian King, "asıl hediye Avrupa Merkez Bankası'nın euro bölgesi tahvillerini hızlı ve büyük miktarlarda satın alması, ya da IMF'nin İtalya ve benzerlerine büyük krediler aktarması olurdu" diyor ve ekliyor; "Ama bunlardan birinin de yakında olabileceğini düşünüyorsanız, muhtemelen Noel Baba'ya da inanıyorsunuzdur."

İngiltere için sıradaki hedef Somali mi?

Independent'ta yer alan bir habere göre "İngiltere hükümetinin yeni yıl planı Somali'ye müdahale"...

Gazeteye göre, "David Cameron, Somali'yi İngiliz çıkarlarını doğrudan tehdit eden iflas etmiş bir ülke olarak niteliyor. Şubat ayında ülkede etkili olan tarafları bir araya getirecek bir konferans düzenlemeye hazırlanıyor. Burada insani yardımdan askeri görev gücüne bir dizi karar alınması bekleniyor".

Independent, Başbakan'ın Libya'da elde edilen başarıyı tekrarlamayı hedeflediğini yazarken, bazı uzmanların Başbakan'ı yabancı maceralara girmemeye uyardığını kaydediyor. Gazete, Somali'de Afrika Birliği dışında etkili olan diğer ülkelerin başını Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin çektiğini kaydediyor.

Başbakan Erdoğan'ın Mogadişu ziyaretinin Osmanlı İmparatorluğu'nun nüfuzunu yeniden canlandırma girişimlerinin parçası olarak görüldüğünü savunuyor...

Birleşik Krallık'a dağılma uyarısı

Daily Telegraph manşet haberini ülkedeki devlet dairelerinin yani mülkiyenin en üst düzey bürokratı olan Gus O'donnell'ın uyarısına ayırmış. Bakanlıklar başta olmak üzere 440 bin memurun bağlı olduğu O Donnell, "Birleşik Krallık bir kaç yıl içinde dağılabilir diyor."

O'Donnell, ülkenin İskoçya'nın artan ayrılma baskısına dayanıp dayanamayacağını sorgularken, gazete, "siyaset dışından bu kadar üst düzey bir ismin İngiltere'nin parçalanmasının ciddi bir olasılık olduğunu itiraf etmesi, konuyu siyaset gündeminde de daha üst sıralara taşıyacak" diyor.

Yetkili, devlet kurumlarının ekonomide toparlanma ve büyümenin kilit bir parçası haline gelmesi bunun içinse bürokrasi yükünün hafifletilmesi gerektiğini savunuyor.

John Terry ve ırkçılık suçlaması

İngiltere milli takımının kaptanı Chelsea oyuncusu John Terry hakkında ırkçı hakaret suçlamasıyla soruşturma açılması ardından konu pek çok gazetenin ön sayfalarında yer buluyor.

John Terry, aleyhindeki suçlamaları reddediyor, yıllardır siyah oyuncularla hem Chelsea'de hem milli takımda yan yana oynadığını belirtiyor...

Guardian, Terry'nin "dişimle tırnağımla masumiyetimi kanıtlayacağım" sözlerini ilk sayfasına taşımış.

Times, başyazısında profesyonel liyakatin sporda en saf haliyle geçerli olduğunu, burada kimsenin yetenek ve çok çalışmayı birleştirmeden başarıya ulaşamayacağını kaydediyor.

Son suçlamaların hedefindeki John Terry ve geçtiğimiz günlerde ırkçı hakaretten sekiz maç ceza alan Luis Suarez'in de bu şekilde oldukları noktaya geldiğini kaydediyor.

İngiliz futbolunda ırkçılığın 70'lerden bu yana azaldığı belirtilen başyazıda, İtalya ve Doğu Avrupa'da siyah oyuncuların yaşadıkları yanında İngiltere'nin medeni kaldığı, ancak ırkçılığa müsamaha gösterilemeyeceği görüşü dile getiriliyor.

Times, gerek savcıları gerekse futbol federasyonunu ırkçılığa ne sahada ne toplumda göz yumulacağı mesajını açık şekilde vermeye çağırıyor.

"Eğer," diyor Times "Terry suçlu bulunursa, milli takımın kaptanı olarak kalamaz..."