2017 yılının en çok okunan kitapları belli oldu
Yılın başından bu yana en çok hangi kitaplar okundu? Yerli ve yabancı kitaplar arasında en çok satanlar hangileri? İşte Kitap Yurdu, Idefix ve D&R kitap sitelerinin hazırladığı listelerden derlenen 2017 yılının şu ana kadar en çok satan kitapları...
Yılın başından bu yana en çok hangi kitaplar okundu? Yerli ve yabancı kitaplar arasında en çok satanlar hangileri? İşte Kitap Yurdu, Idefix ve D&R kitap sitelerinin hazırladığı listelerden derlenen 2017 yılının şu ana kadar en çok satan kitapları...
10. Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin Ali: Sabahattin Ali'nin unutulmaz eseri, Türk edebiyatının başyapıtlarından biri olan "Kürk Mantolu Madonna", her dönem en çok satanlar listesindeki yerini koruyor. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. Sabahattin Ali, kitabında şu soruya yer veriyor: ”Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”
9. Simyacı-Paulo Coelho: Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik olan Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsünü ele alıyor. Kitap, bir çeşit `nasihatnâme' niteliğinde. `Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın?' sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu.
8. Bir Çöküşün Öyküsü-Stefan Zweig: Son derece çarpıcı çöküş öyküsünü anlatan kitap, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanıyor. Hikayede, Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.