El Cezire Türk yazarı Alper Görmüş, 2015 genel seçimlerinde CHP ve HDP'nin ne yapabileceğini yazdı.
Abone olYazar Alper Görmüş, CHP yönetimi ve tabanının 2015 genel seçimlerinden umudu kestiğini savundu ve tablonun HDP'ye eşsiz bir fırsat sunduğunu yazdı.
Genel seçimlerde HDP barajı aşabilecek mi? Merak edilen soruya yanıt arayan isimlerden birisi de gazeteci Alper Görmüş oldu.
Görmüş, ana muhafefet partisi CHP'nin her seçimde dile getirdiği ‘Oyları bölmeyelim’in önemsizleştiği ilk seçim olduğunu ileri sürdü.
CHP yönetiminin seçmenin beklentilerini karşılayamadığının bir gerçek olduğunu yazan Görmüş, CHP seçmeninde AKP nefretinin ağır bastığı görüşünde. Yazar yazısına böyle devam ediyor:
CHP SEÇMENİ VE AKP NEFRETİ
"CHP seçmeninin CHP’ye meyletmesinin nedeni yalnızca CHP’yi sevmek değil, aynı zamanda AKP’den nefret etmek. Bu seçmen, nefret ettiği parti tarafından sürekli olarak yenilgiye uğratılmasıyla iyice duygusallaşmış, sürekli olarak ‘yüreğinin soğutulmasına’ ihtiyaç duyan bir seçmen ve partisi bunu dahi yapamıyor.
Şimdi bu seçmen, AK Parti’nin canını acıtmanın (ya da kendi yüreğini soğutmanın) en doğru yolunun HDP’nin barajı aşıp Meclis’e girmesi olduğunu düşünmeye başlarsa, buna şaşmak gerekir mi? Bu seçmen, partisinin 140 kişiyle değil de 120 kişiyle Meclis’e girmesi arasında bir fark görmemeye başlarsa, buna şaşmak gerekir mi?
HDP’nin, CHP seçmeninin aklına bu soruları getirmek için bir kampanya yürüttüğünü ve onları şu soruyla yüz yüze bıraktığını düşünün:
Şu iki bileşimden hangisi AKP için hayatı daha çekilmez kılar?
Birinci bileşim: CHP 140, HDP 0.
İkinci bileşim: CHP: 120 HDP: 60
Sizce bu soru karşısında, psikolojisini yukarıda izah etmeye çalıştığım CHP seçmenleri ne yapar?
SENARYONUN GERÇEKLEŞME KOŞULLARI
Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP, Türkiye’nin bütününden oy alabilmenin yollarını, bunun dilini Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden öğrendi. Haziran seçimlerinde bu tecrübeyi koruyup daha da ilerletecekleri hususunda kuşkuya gerek yok.
6-8 Ekim olaylarının, HDP’nin bir “Türkiye partisi” olduğu yönündeki ikna çabalarına darbe vurduğu doğru. Fakat ben 6-8 Ekim olaylarının ‘batı’da yarattığı olumsuz etkinin, üstelik bu defa Kürt Siyasi Hareketi’nin illegal kanatlarının da desteğiyle hızla kırılacağını düşünüyorum.
Tam bu noktada Özgür Gündem gazetesinde Hüseyin Ali mahlasıyla yazılar yazan KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu’nun bu çerçevedeki sözlerini hatırlatmak isterim:
“HDP’nin önüne tarihi bir fırsat çıkmıştır. Geçmiş dönemde siyasal partide olan koltukçuluk ve Kürdistan ile sınırlı düşünme yaklaşımını tamamen aşmalıdır. Çünkü Türkiye’de ne demokrasi getirecek ne Kürt sorununu çözecek başka bir alternatif vardır. (...) Türkiye’de CHP ve sosyal demokrasinin kuyruğuna takılma ne kadar yanlışsa sadece Kürdistan ile sınırlı Kürt milliyetçi eğilimleri okşayan bir yaklaşım ile Türkiye’nin sorunlarına cevap olmak da o kadar yanlıştır. (...)
Önümüzdeki seçimde yüzde 10 barajı aşılır. Çalışıldığında baraj sorunu çıkmaz. Toplum böyle bir ittifakla bir radikal demokratik hareketin ortaya çıktığını görürse ikinci bir seçimde kesinlikle SYRİZA gibi birinci siyasi güç haline gelebilir.” (“Türkiye’de HDP Zamanı”, 27 Ocak).
Karasu yazısında daha da ileri gidiyor ve HDP içinde HDP’yi bir Türkiye partisi olarak görebilmeyi hâlâ beceremeyenlerin olduğuna işaret ederek onları eleştiriyor.
Yine de denebilir ki, CHP seçmeni ne olursa olsun HDP’yi bir “Kürt partisi” olarak görür ve ona oy vermez.
Bu tespitteki hakikat payının yüksek olduğuna ben de inanıyorum. Fakat unutulmasın ki, ortalama CHP seçmenindeki AK Parti düşmanlığı, HDP düşmanlığından çok daha yoğundur.
Dolayısıyla: Şâyet HDP siyaseti kesinlikle Türkiye çapında düşündüğü hususunda ısrar eder ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki performansını daha da geliştirerek ‘AKP’nin ant-tezi benim’ duygusunu CHP seçmenine geçirebilirse, başlıkta dediğim gibi, haziran seçimlerinde HDP’nin oyları şaşırtıcı ölçüde yüksek çıkabilir."