Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, 2015 genel seçimi sonuçlarına ilişkin AK Parti ve HDP'yle ilgili çarpıcı değerdirmelerde bulundu.
Abone olİNTERNETHABER.COM - Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol 2015 genel seçimlerine ilişkin olay yaratacak kehanetlerde bulundu. Taha Akyol, HDP'nin barajı aşmasının zor olduğuna vurgu yaparak "2015 seçimlerinde katılım oranı yine yüzde 85 olursa, HDP'nin barajı aşabilmesi için, Demirtaş'ın oylarına kabaca 1 milyon oy daha eklemesi gerekecektir. Bu o kadar kolay değildir" dedi.
Taha Akyol, HDP'nin barajı aşmaması durumunda ise olacakları şöyle sıraladı: "HDP barajı aşamazsa istenmeyen bir tabloyla karşılaşabiliriz. 'Kürt sorununun çözüm yeri parlamentodur' derken Kürt hareketinin 'parlamento dışı'nda kalması; AKP'nin de bu sayede oy oranının çok üstünde bir sandalye sayısıyla tek başına anayasa yapmaya kalkması Türkiye'yi iki yönlü çok sert kutuplaşmalara sürükleyebilir."
AK Parti'nin durumuna ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Taha Akyol, "Fakat ben AKP'nin tek başına anayasa yapmak için gereken 330 sandalyeyi aşabileceğini sanmıyorum. Herhalde 2011'deki gibi yüzde 50 oy alacak değil... AKP tabanındaki 'milliyetçi muhafazakar' oylardan önemli bir kısmının MHP'ye, 'muhafazakar Kürtlerin' bir kısmının da HDP'ye yöneldiğine delalet eden kamuoyu araştırmaları var" dedi.
Taha Akyol'un 'Seçim sonuçları' başlıklı bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:
HDP VE BARAJ
Evvela HDP'nin barajı aşmasının kolay olmadığını belirtmek gerekir. "Demokrasi Denetçileri" adlı platformun bulgularına göre; Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 9.8 oy, düşük katılımın sonucudur. Türkiye'de genel seçimlerde katılımlar yüzde 85'in üzerinde olduğu halde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 72.8'de kalmıştı. Erdoğan da bu düşük katılım sayesinde ilk turda kazanmıştı.
2015 seçimlerinde katılım oranı yine yüzde 85 olursa, HDP'nin barajı aşabilmesi için, Demirtaş'ın oylarına kabaca 1 milyon oy daha eklemesi gerekecektir. Bu o kadar kolay değildir.
HDP görmüş olmalıdır ki, PKK'ya mesafeli durduğu ve "Türkiyeli" bir dil kullandığı takdirde oylarını bir miktar artırabilmektedir. Son Ağrı olayında teröristleri eleştirmeden, en azından "Yanlış yaptılar" bile demeden suçu Genelkurmay'a yıkması, klasik tabanını motive eder fakat oy tabanını genişleteceğini sanmıyorum.
SİSTEM SORUNU
Yüzde 10 barajı yüzünden sıkıntılı bir döneme girebiliriz. HDP barajı aşamazsa istenmeyen bir tabloyla karşılaşabiliriz. "Kürt sorununun çözüm yeri parlamentodur" derken Kürt hareketinin "parlamento dışı"nda kalması; AKP'nin de bu sayede oy oranının çok üstünde bir sandalye sayısıyla tek başına anayasa yapmaya kalkması Türkiye'yi iki yönlü çok sert kutuplaşmalara sürükleyebilir.
AK Parti bundan sakınarak sağduyulu davranır mı?
İnşallah, fakat Cumhurbaşkanı şimdiden "Sancılı olacak" diyor!
Japonya'da Liberal Demokrat Parti elli sene sürekli iktidarda kaldı fakat pratik ve birleştirici davrandı, kimse kendini dışlanmış hissetmedi, bir kutuplaşma görülmedi. Bizde ise AK Parti 2011 seçimlerinden çok güçlü çıkınca dili çatışmacı, tavrı dışlayıcı olmaya yöneldi; ülkedeki kutuplaşma gözler önünde.
SAĞDUYU İHTİYACI
Fakat ben AKP'nin tek başına anayasa yapmak için gereken 330 sandalyeyi aşabileceğini sanmıyorum. Herhalde 2011'deki gibi yüzde 50 oy alacak değil... AKP tabanındaki 'milliyetçi muhafazakar' oylardan önemli bir kısmının MHP'ye, 'muhafazakar Kürtlerin' bir kısmının da HDP'ye yöneldiğine delalet eden kamuoyu araştırmaları var. METROPOLL Yöneticisi Özer Sencar HDP'nin "bıçak sırtında" olduğunu söylüyor.
Seçim sonuçları ne olursa olsun, öncelikli ihtiyacımız sağduyu olacaktır.
HDP barajı aşarsa, siyasi güç duygusuyla "radikalizm" büyüsüne kapılmadan demokratik uzlaşmacılığa önem vermelidir. Barajı aşamazsa Kandil'in peşine takılmama sağduyusunu göstermelidir.
Cumhurbaşkanı "sancılı olacak" diyor ama Prof. Davutoğlu'nun bundan sakınmaya çalışacağını düşünüyorum.
Anayasaların konjonktürel güçle değil, çok geniş mutabakatlarla yapılması gerektiğini akademik olarak gayet iyi bilir. Anayasa hukukundaki "asli kurucu iktidar" kavramının anlamı budur.
Belli ki, sağduyuya ihtiyacımızın artacağı bir döneme giriyoruz!