BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,11
ALTIN 2.970,68
HABER /  GÜNCEL

2006ya göre karakterler

Bana Kupa’da tuttuğun takımı söyle sana karakterini söyleyim!

Abone ol

Dünya Kupası heyecanı tam gaz sürüyor. Taraftarlar gole sahalar pozisyona doymadı daha. Kupa sürerken biz de boş durmadık. Tuttuğunuz ülke takımına göre kişiliğinizi ele veren bir “Dünya Kupası"na Göre Karakteriniz” dosyası hazırladık...
Kişiliğinizin ana niteliğini öğrenmek mi istiyorsunuz? Kupa"da tuttuğunuz takıma göre işte anahtarı:

Almanya: Sağlamcılar-Tutucular. Makine düzeninde oyun denince akla kuşkusuz Almanya gelir. Golden sonra nasıl sevinileceğini bile antrenmanda çalışıp iyice bellerler. Ne kadar kabız oyuncularla sahaya çıkarlarsa çıksınlar “turnuva” takımıdırlar, başarıya ulaşırlar. Almanlar"ı tutanlar kabaca ikiye ayrılır: Obsesif kişilikliler -sağlamcılar-. Bir de başarıyı başarı geleneğinde arayanlar -güçlüden yana tutucular-.

Arjantin: Ateşli romantikler. Arjantin denince akla tango gelir, Latin başkaldırısı gelir. Futbolları estetikle gücün, bir de uygun ölçüde üçkâğıtçılığın karışımıdır. Özellikle solcu duygusallık için çekici bir karışım.

İngiltere: Soğuk romantikler. İngilizler"in ilişkilerde mesafeli davrandıkları düşünülür. Bu kanıyı destekleyecek pek az örneğe rastlanırsa da doğrulayıcı göstergelerin başında futbol tarzları gelir. Birbirlerine uzak, uzun toplarla oynamayı severler. Her oyuncunun koridoru bellidir ve kimse birbirinin şeridine girmez. Antrenmanlarını görmüştüm, kale önüne iki metrelik bir sırık dikerler, topu uzaktan bu direğe çarptırıp içeri sokmaya çalışırlar. Ada dışından İngiliz futbolunu sevenler, özgün kişilik özellikleri gösteren tuhaf insanlardır.

Portekiz: İnsancıllar. Gerek fizyonomileri gerek oyun tarzları bakımından bize en çok benzeyen ekolün takımı. Gerçi bize benzediklerinin söylenmesinden pek haz etmezler, ama bu bizim onlara sempati beslememizi engelleyemez. Yoksul düşmüş eski sömürgeciler olarak duygudaşlığımız saklıdır.

İtalya: Rahatına düşkünler. Öyle bir futbol yordamları vardır ki, önce defans derler, galibiyete ümitlendirmezler. O yüzden beklentisi azaltılmış yabancı taraftarı oyunu rahat izler, galibiyet gelince ötekilerden daha fazla sevinir.

Ukrayna: Şekilsiz kişilikliler. Bu takımı destekleyen pek az futbolsever vardır. Türkiye"de, onların da çoğu nedense Karadeniz yöresindendir. Yeni bir devlet; futbolunun belli bir kişiliği bulunduğu söylenemez.

Brezilya: Popüler kültürden yana olanlar. Güçlüden yana olanlardan az farklı bir özellikle bunlar popülerden yanadırlar. Brezilya, kazandığı sempati ölçüsünde başarı yakalayamamıştır, ama elde ettikleriyle yine de birincidir. Öte yandan kazanmanın her şey demek olmadığını gösteren olumlu bir örnektir Brezilya futbolu. Hem güçlü, hem estetik, hem sevimli. Akılla bilinçli bir akıldışılığın bileşimi. Hayli artistik, ama biraz da kitsch. Erkeklerde seksi çağrıştırır takımları, tribünde ve dışarıda sambaları, karnavalları ve orjileriyle.

Fransa: Adam kullanmayı sevenler. Eski sömürgeci, yeni kullanıcı Fransa, tebasını ve lejyonerlerini öne sürme alışkanlığını sürdürüyor. Fransız takımı milli kimlik duygusunda postmodern yarılmalar oluşturuyor. “Bu takım Fransız takımıysa, ben de zenciyim, o halde Fransızım” gibi mantıksız çıkarsamalara kapı aralıyor. Demek onları tutanlar sadece adam kullanmayı sevenler değil, milli belirsizliklerden de hoşlananlar.

MEDYADA TIBBİ KAOS
Bİrkaç hafta önceki makalesinde Şakir Süter medyadaki sağlık haberlerinin insanı çileden çıkaran tutarsızlığından yakınmıştı. Her yayın organında bir sağlık editörü bulunması gereğinden söz etmişti. Baştan sona haklı bir yakınma, ama çözümü sanırım imkânsız. Aynı karmaşayı diyet haberlerinde-yorumlarında da görüyoruz. Öyle ki, keskin bir iddiayla ortaya atılan bir rejim programının kendi içinde dahi mantık bağlantısı bulunmayabiliyor. Örneğin, haftada en çok iki yumurta yiyebilirsiniz diye kişiyi bağlayan bir yazının başka bir bölümünde bazı günler 3-4 yumurta yenmesi öneriliyor. Ya da son derece gevşek rejim olarak şirin gösterilen bir reçete size ömür boyu her türlü yağlı yiyeceği, kuruyemişi, içkiyi vs. yasaklayabiliyor. Basında ve görsel medyada bu ölçüde yaygın yer alan sağlık haberlerinin, diyet önerilerinin birbiriyle bu denli çelişen, tutarsız bilgilerle insanları şaşkına çevirmesini nasıl açıklayabiliriz?

SADECE LAFTA KALIYOR
Şu şekilde: Baskın bir çoğunluk bu haberleri, yorumları bilgilenmek ve bilgileri yaşamında uygulamak için değil, iş olsun diye izliyor. Meclislerde, söyleşilerde en çok konuşulan mevzuların başında geliyor söz konusu meseleler. Böylesi sohbetler sadece bir eğlence aracı olarak görülüyor, ciddiye alınmıyor. İnsanlar sağlık sayfalarına ilgi gösteriyorlar ama etkilenmiyorlar. Acı-komik, ama gerçek. Yoksa vatandaşın böylesine yaygın ve ciddi saçmalıklara tepki göstermesi beklenirdi ki, bu tepki gösterilmiyor. Bu da sağlık muhabbetinin tıpkı futbol muhabbeti gibi sadece kendi içinde bir ihtiyaç olduğunu, bir yere götürme amacı olmadığını kanıtlıyor. Başka deyişle alan memnun, satan daha çok memnun.


Kaynak: AKŞAM- Psikiyatr Yazar Kaan Arslanoğlu