Başbakan Cameron'a partisinde ilk isyan yolda, Miliband'in İşçi Partisi liderliğindeki 100 günü ve İngiltere'de grip salgını korkusu.
Abone olSunday Telegraph, Başbakan David Cameron'un parlamentoda gelecek hafta yapılacak AB yasası oylamasında yenilgi riskiyle karşı karşıya olduğunu manşetinden duyuruyor okurlarına.
Parti içinde yasaya muhalif olanların İşçi Partisi'nin de desteğiyle yasayı reddetmeye hazırlandıklarını aktaran gazete, yasanın oylamasında yaşanan bir başarısızlığın Cameron için bir darbe olacağını kaydediyor.
Yasa tasarısının özünde, Avrupa Birliği ile İngiltere arasındaki anlaşmaların egemenlik devri gerektirecek bölümlerinin halkoylamasına sunulması yer alıyor.
Ancak AB karşıtlarının parti grubunda ciddi bir çoğunluğu oluşturduğu Muhafazakar Parti'de yasanın referandum konusunda gerekli garantileri içermediğini, hükümetin kararına bıraktığını ve sadece hükümet kararı aleyhine mahkeme yolunu açtığını savunanların sayısı yüksek.
Aynı muhalifler, bu nedenle yasadaki referandum hükümlerinin göstermelik olduğunu, anlaşmaların kabul edilip edilmemesi konusunda da nihai kararı parlamentonun değil, mahkemelerin vermesi anlamına geleceğini savunuyor.
İşçi Partisi de, yasanın ''hukuki mayınlar'' içerdiğini, anlaşmaların mahkemelerde sürünmesine yol açabileceğini söyleyerek tasarıya hayır oyu vereceğini söylüyor.
'Miliband, artık zaman kaybetmemeli'
Observer, başyazısında İşçi Partisi lideri Ed Miliband'in partinin başındaki 100 gününü değerlendiriyor. Parti içi ve dışında Miliband'in koalisyon hükümetine karşı ardarda darbeler vurmasını sabırsızlıkla beklediklerini kaydeden gazete, ''Aslında modern siyaset de böyle bir şey. 24 saat haber çağında dikkatlerin bir konu üzerinde kalması çok zor'' diyor.
Ama öte yandan da koalisyon hükümetinin İşçi Partisi hükümetine dönük iki temel eleştirisi var. Miliband'le bu eleştirilerle yüzleşmek durumunda.
Birincisi İşçi Partisi'nin ekonomide beceriksiz olduğu.
İkincisi de, kamuda merkezi yapıyı aşırı şişirmiş, güçlendirmiş olması. Miliband'in bu iki suçlamaya yanıt vermesi gerekiyor.
Gazete, ''İşçi Partisi'nin hükümetteki süresinin dolduğu sırada çözüm üretememeye başlamıştı. Harcanan para İşçi Partisi'nin hükümette olmasının nedeni olarak öne sürdüğü sosyal adaleti sağlamıyordu. Bu da aslında partinin porgramının gözden geçirilmesi süreciyle de belirgin bir şekilde ortada. Ama bu gözden geçirme süreci sona ermeden de geçici olsa da İşçi Partisi'nin mirasının ne olduğuna hükmedilmeli. İşçi Partisi'nin neleri koruyup neleri değiştireceği konusunda kampanya yürüttüğünü bilmesi gerekiyor'' diyor.
Observer, yorumunu şu değerlendirmeyle sonlandırıyor:
''İşçi Partisi iktidardan ayrılalı daha çok uzun süre olmadığı için yeni bir alternatif hükümet olarak görülmesi beklenmemeli. Bu uzun soluklu bir proje. Ama Yeni İşçi Partisi'nin neleri doğru neleri yanlış yaptığının da net bir hesabı çıkarılmalı. Ayrıca liderin ilkeleri de çıkarılmalı. 100 gün geçmiş olmasına rağmen Ed Miliband, ülkeye kim olduğunu, neye inandığını anlatmış değil. Daha fazla zaman kaybetmemeli.''
Grip salgını korkusu
İndependent on Sunday ise, bir sağlık uyarısına geniş yer veriyor bugünkü sayısında.
Okulların bu hafta açılacağını anımsatan gazete, halihazırda neredeyse bir salgına dönüşmüş olan grip hastalığının daha da yayılmasından endişe duyulduğunu kaydediyor.
Ekim ayından bu yana 39 kişi grip ve griple ilgili hastalıklar nedeniyle hayatını kaybederken, hastalık nedeniyle yoğun bakımda bulunanların sayısının ise geçen yıldan dört kat daha fazla olduğu bildiriliyor.
İndependent on Sunday, İşçi Partisi'nin, hükümeti sorunun boyutlarını ve risklerini gerektiği kadar ciddiye almamakla suçladı.
Hükümetin, grip aşısı kampanyası için ayrılan kaynaklarda kesintiye gitmesi yoğun eleştirilere neden oldu.
Koalisyon hükümeti, cumartesi günü bu kararından geri adım atarak kampanyaları yeniden gündeme taşıyacağını açıkladı.