BIST 9.109
DOLAR 34,27
EURO 37,63
ALTIN 2.919,69
HABER /  GÜNCEL

2 Mart 2012 Basın Özeti

'Suriye İkinci Bosna mı olacak?', 'İstanbul'un tarihi yerle bir ediliyor' ve Türkiye'den Avrupa'ya kaçak göç...

Abone ol

Guardian manşetinde, Suriye'de Esad yönetimine karşı bir yıl önce başlayan ayaklanmanın simgesi halinde gelen, Humus'un Baba Amr semtinin, 27 gün süren kuşatmadan sonra düştüğünü, kentte yüzlerce kişinin öldüğünün tahmin edildiğini aktarıyor.

Daily Telegraph da "Humus'taki zaferin ardından binlerce kişi Esad'ın birliklerinin insafına terk edildi" diyor ve buradaki sivillerin cezalandırılabileceği endişelerine dikkat çekiyor.

"Suriye ikinci Bosna mı olacak?"

Gazete başyazısında da "Suriye ikinci Bosna mı olacak?" diye soruyor. Yazıda özetle şöyle deniyor:

"Acı gerçek şu ki, Suriye şimdi Bosna'daki gibi, dünyanın elleri bağlı olarak seyrettiği, destekçilerin taraflara silah gönderdiği, uzun sürecek bir iç savaşın pençesine düşme riskiyle karşı karşıya. Ama hala felaketi önlemek için zamanımız var. Fakat bunun için çok gerçekçi olmamız gerekiyor. Esad'a karşı savaşa giremiyorsak - ki şimdilik böyle bir seçenek yok - tek yapabileceğimiz şey, rejimin sonunu hızlandırarak şiddeti azaltmak olabilir. Bu ancak insani yardım kanallarının açılması ve ekonomik baskıyla mümkün olur.“

'Türkiye daha fazlasını yapmalı'

“Konsey'de utanç verici bir şekilde Suriye kararını veto eden Rusya ve Çin'den küçük de pişmanlık işaretleri geliyor. İki ülke de Birleşmiş Milletler'in insani yardım sorumlusunun Suriye'ye girmesine izin verilmesini istiyor. Tüm bölgelere insani yardımlara izin verilmesini öngören bir Konsey kararını şimdi Moskova ve Pekin bile destekleyebilir.”

“Bu arada ekonomik baskılar artırılabilir. Irak ve Lübnan, komşuları Suriye'ye abluka uygulayabilir. Hatta övgüye değer bir şekilde sağlam duran Türkiye bile daha fazlasını yapabilir. Bu yolla Esad üzerindeki baskı artar ve yıkımın belli bir noktayı aşması engellenir. Ama Bosna trajedisinin tekrarlanması olasılığı tüm gerçekliğiyle önümüzde durmaya devam ediyor."

'Savaş suçlarından yargılama tehdidi Esad'ı zayıflatır'

Financial Times da başyazısında Esad'ın savaş suçları mahkemesiyle tehdit edilmesini salık veriyor.

Gazete şöyle diyor:

"Esad yönetimi şimdi Humus'u temizleme vaadinde bulunurken dünya çaresizlik içinde bakıyor. Suriye'deki krize dışarıdan müdahalenin riskleri çok konuşuldu. Esad ve çevresindeki işledikleri savaş suçları için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne havale etme seçeneği yeterince tartışılmadı.”

“Kuşkusuz bu hemen sonuç verecek bir şey değil. Rusya ve Çin bunu Güvenlik Konseyi'nde engelleyecektir. Amaç Esad'ın yanındakilere korku salmak. Bu rejim, tutunabilmek için korkutma taktiklerine başvuruyor. "Suriye'nin Dostları" - Ameri Birleşik Devletleri, Avrupalılar, Arap Birliği ve Türkler - de artık korkuyu kullanmaya başlamalı. Savaş suçlarıyla yargılama tehdidi Esad'ı belki iktidardan uzaklaştırmayacak ama rejime desteği zayıflatacak"

Times gazetesi’ne demeö veren Rusya Başbakanı Vladimir Putin ise “Ülkeyi kimin yöneteceğine Suriyeliler karar vermeli. Biz birbirlerini öldürmelerini engellemeyiz. Beşar Esad iktidara geldiğinde önce Londra ve diğer Avrupa başkentlerini ziyaret etti. Bizim özel bir ilişkimiz yok. Krizin çözülmesi bizim çıkarımıza" diyor.

İstanbul'un tarihi yerle bir ediliyor'

Guardian gazetesi, İstanbul'daki kentsel dönüşüm projeleri konu alan haberinde şehrinn tarihinin yerle bir edildiğini yazıyor. Gazete, birçok şehir planlamacının hükümeti yeterince şeffaf davranmamak ve bu projeler konusunda halkın görüşüne başvurmamakla suçladığını aktarıyor.

Gazete, İstanbul'da 278 binanın yıkılıp yerine, ev, işyeri, otel ve bir alışveriş merkezinin yapılacağı Tarlabaşı'ndaki benzer 50 kadar proje için 7,5 milyar Türk lirası harcanacağını belirtiyor.

Mimar Sinan Üniversitesi'nden Prof. Gülsen Özaydın, kentsel planlamanın şehri bir bütün olarak görmediğini; projelerin birbirinden kopuk olduğunu, şehrin mevcut dokusu ve içinde yaşayan insanları dikkate almadığını söylüyor.

Yeterince uzman görüşüne başvurulmadığını belirten Özaydın, Taksim projesini gazetelerden öğrendiklerini aktarıyor. Haberde, mimar Korhan Gümüş, "Şehri spekülatörlerin insafına bırakırsanız" ölür derken, İstanbul Mimarlar Odası'ndan Mücalla Yapıcı "Kentsel yoksulluk artacak. Evlerinden çıkarılan insanlar sadece evlerini değil, işlerini, mahallelerini, sosyal bağlarını da kaybedecekler" diye konuşuyor.

Guardian'a göre müteahhitler, Türk ekonomisine yüzde 6'lık katkıda bulunan inşaat sektörünün yavaşladığını ve ülke dışında rekabetin arttığını söylüyor ve Türkiye genelinde yaklaşık 400 milyar dolarlık bir kar potansiyeli olan kentsel dönüşüm projelerinin iyi bir alternatif olduğunu vurguluyor.

Türkiye'den Avrupa'ya kaçak göç

Economist dergisi, Türkiye üzerinden Avrupa'ya kaçak göçü ele aldığı bir yazıda, Ankara'nın bu konuyu Avrupa Birliği'yle müzakerelerde bir koz olarak gördüğünü aktarıyor.

Dergiye göre göçmenler, şişme botlarla Meriç'i geçip Yunanistan'a varmak için Türkiye'deki insan kaçakçılarına 300'er euro ödüyor. Göçmenler Yunanistan'da kısa bir süre gözaltına alınıyor ya da polise teslim oluyor. Genellikle göçmenlere 30 gün ülkede kalabileceklerine dair belge veriliyor. Dedeağaç'taki Faslı bir insan kaçakçısı Atina'dan Fransa'ya kamyonların gizli bölmesinde adam kaçırmak için 4 bin Euro alıyor. Son zamanlarda göçmenler daha çok Batı Balkanlar güzergahını kullanmaya başladı.

Economist'e göre, Yunanistan'daki kaçak göçmenlerin çoğu Meriç'i geçerek gelmiş. Yerel polis kayıtlarına göre, sınırı geçenlerin sayısı üç yıl içinde 8800'den 55 bine çıkmış. Kaçak göçmenlerin çoğu Pakistanlı. Onları Afgan, Bangladeşli, Cezayirli ve Kongolu göçmenler izliyor. Bazı tahminlere göre, Yunanistan'da yarım milyon kaçak göçmen var ve bu kişiler kriz nedeniyle iş bulamıyor.

Yazı şöyle devam ediyor:

"Kaçak göçü durdurmak için Avrupa Birliği sınır koruma örgütü Frontex de Yunan polisine yardım ediyor. Muhafızları gelişmiş cihazlarla sınırı gözlüyor, bazen 100 kişilik gruplar oluşturan, sınırı geçme hazırlığındaki kişileri tespit ediyor. Yunan polisi Türklere haber veriyor. Ama Türk tarafında polis değil asker sorumlu ve genellikle geç müdahale ediyorlar."

Economist'e göre bir Yunan polis yetkilisi "Ama Türk birlikleri artık kaçakları görmezden gelmekten vazgeçmiş gibi görünüyor" derken, insan hakları eylemcisi Murat Çelikkan, Türkiye'ye Afganistan, İran, Pakistan ve şimdi Suriye'den göçmen akını olduğunu, Türkiye'nin bu kişilerden kurtulmaya çalıştığını söylüyor. Dergi, "Ancak Türkler bu akını aynı zamanda AB'ye karşı bir koz olarak da görüyorlar ve sırf Avrupa Birliği'ne yardımcı olmak için neden göçmenlerin yükünü çekmek zorunda olduklarını sorguluyorlar" diyor.