Saraybosna suikastıyla tetiklenen büyük savaştan önce Avrupa'daki güç dengeleri nasıldı? Büyük güçler arasındaki ihtilaflar neydi? Yanıtları BBC'nin 1.Dünya Savaşı'nın 100.yıldönümü için yaptığı özel yayın kapsamında yayımladığı makalede.
Abone ol1914'ün başlarında hiç kimse dünyanın birkaç ay içinde büyük bir savaşa sürükleneceğini tahmin edemezdi.
Savaştan önceki yıllar aslında Avrupa'da pek çok açıdan barış ve refah dönemiydi. Ama gerilimler de yok değildi.
Dünyaya "Büyük Güçler"in emperyal hırsları hâkimdi ve neredeyse 20 yıldır Avrupa büyük bir savaşa hazırlık için silahlanıyordu.
1870-71'deki Fransa-Prusya savaşı Fransa'nın yenilgisi ve Otto von Bismarck'ın şahsında birleşik Almanya'nın ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştı.
Bismarck Fransa, Avusturya-Macaristan ve Rusya'yla dengeli bir ilişki kurmuştu.
Ancak 1890'da görevi bırakmasından sonra bu ülkeler arasındaki ilişkiler Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya üçlüsüyle
İngiltere, Fransa ve Rusya üçlüsünün rekabetine dayalı istikrarsız bir şekle büründü.
Modernleşme ve sanayileşmede geride kalan Osmanlı İmparatorluğu diğer Büyük Güçlere kıyasla daha zayıf durumdaydı ve "Avrupa'nın hasta adamı" diye anılıyordu.
Osmanlılar topraklarını ve nüfuzunu azaltan 1912'deki Balkan Savaşı'yla daha da zayıflamıştı.
Rusya 1878'de Osmanlı İmparatorluğunu yenilgiye uğratmış ve bu yenilgiyle Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın Osmanlı'dan tam bağımsızlıklarını kazanmış, Bulgaristan Prensliği yaratılmış ve Balkanlar'daki sınırlar yeniden çizilmişti.
Balkanlar'daki Rus nüfuzu çok büyük ölçüde artmıştı.
Silahlanan büyük güçler
1914'ten önceki yıllarda ayrılıkçı ve milliyetçi hareketler Avusturya-Macaristan ve Almanya gibi ülkelerin birliği ve istikrarını tehdit eder hale gelmişti.
1905'teki devrim Rus Çarını neredeyse tahtından ediyordu.
Savaştan önce İngiltere, Fransa ve Rusya Almanya'nın büyüyen askeri gücünden kaygı duyarken, Almanya da Fransa ve Rusya'nın askeri gücünü arttırdığının farkındaydı.
Ama Avrupa'da topyekûn bir savaş yine de kaçınılmaz değildi. Bir yüzyıllık barışın ardından çok sayıda Avrupalı kıtadaki ekonomilerin çok iç içe olduğuna dikkat çekiyor ve savaşı olası görmüyorlardı.
Ve sonra 28 Haziran 1914'te Arşidük Franz Ferdinand'ın Saraybosna'daki suikastı geldi.
Aslında bu suikastın de kıtayı savaşa sürüklemesi gerekmiyordu. Ama Avusturya-Macaristan o zaman henüz tam olarak doğrulanamayan Sırplar'ın rolünü Sırbistan'ı tamamen ezmek adına bir fırsat olarak kullandı.
5-6 Temmuz'da Alman İmparatoru ve Başbakanı Berlin'deki Avusturya elçisine Sırbistan'a saldırmaları halinde destek sözü verdi.
Avusturya-Macaristan büyük ihtimalle bu aşamada olanları büyük bir savaşın başlangıcı gibi görmüyordu. Daha çok sorun çıkartan komşularına karşı hızlı bir zafer kazanmak istiyorlardı.
Sırbistan'a ültimatom
23 Temmuz'da Sırbistan'a ültimatom verildi.
İki gün sonra Sırbistan Avusturya-Macaristan'ın Sırplar'ın içişlerine karışmalarına yol açabilecek iki madde dışındaki bütün talepleri kabul etti.
Sırbistan'ın uzlaşmacı yanıtına karşın Avusturya-Macaristan 28 Temmuz'da savaş ilan etti.
Böylece sonuçta büyük bir savaşa doğru gidecek süreç başlamış oldu.
Rusya Avusturya-Macaristan'ı geri adım atmaya zorlamak için kısmi seferberlik ilan etti.
Ruslar 31 Temmuz'da da genel seferberlik ilan etti. Almanya da karşılık olarak aynı şeyi yaptı. Bu arada Londra'da savaşa doğru gidiş mali piyasalarda panik satışları başlattı ve borsa 1773'ten beri ilk kez kapatıldı.